𝒞𝒽𝒶𝓅𝓉ℯ𝓇 ℱℴ𝓊𝓇

616 77 49
                                    

"𝙼𝚘𝚛𝚗𝚒𝚗𝚐𝚜!"

"𝙼𝚘𝚛𝚗𝚒𝚗𝚐𝚜!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

.
.
.

Sabah meltemi (Y/N)'nin yüzünü okşarken hava yavaş yavaş güneş ışıkları ile aydınlanmaya başlamıştı. (Y/N) yattığı yerden dönerek yavaşça gözlerini açtı. Kuşlar, sanki (Y/N)'ye günaydın der gibi nazikçe ötüyorlardı. İçi huzur ile dolan (Y/N) yattığı yerden doğrulurken onunla beraber uyanmış çevreye göz gerdirdi. Her hücresine kadar huzuru hissediyordu ama yola koyulması gerekiyordu.

Dün gece rüzgar ruhunun ona gösterdiği çadırdan çıktı ve çantasını yerden aldı. Etrafına son bir kez baktı ve gitmesi gereken yönü hesapladı. Az kalmıştı. Çantasını omzuna asmadan önce içinden parlak, kırmızı bir elma çıkardı. Sonuçta enerjiye ihtiyacı vardı. Sulu elmadan kocaman bir ısırık alıp kaldığı çadırı geride bıraktı. Liyue'dan bir an önce çıkmak istiyordu.

(Y/N) kuş cıvıltıları ile salına salına yürürken bir anda durdu. Hareket hissetmişti. Etrafında biri vardı ama nerede? Duyduğu tek şey bir dalın kırılma sesiydi ama bu farklı bir taneydi. (Y/N) bunun bir hilichurl'den gelmediğini anlamıştı. Etrafa kulak vererek yavaşça yürümeye başladı. Bir şey belli etmemeliydi. (Y/N) savaşmayı bilmiyor olabilirdi ama nasıl saklanacağını çok iyi öğrenmişti.

Küçük bir şaşırtmaca yapacaktı (Y/N) ama bölgeyi tam olarak bilmiyordu ve tuzağa düşme ihtimali de yüksekti. Yinede denemekten zarar gelmezdi. Sakince ilerlemeye devam ederken (Y/N)'nin gözüne küçük bir oyuk ilişti. Kayalık bölgede geniş ağaç kökleri kendisinin sığabileceği kadar genişti. (Y/N) hızlı adımlar atmaya başladığında etrafındaki sesler de hızlanmaya başladı.

"Hey!"

Kalın bir ses ona seslendiğinde peşi sıra bir grup adam ona doğru koşmaya başlamıştı. Planını başlattı ve çaktırmadan etrafta geniş bir çember çizmeye başladı. (Y/N) seçtiği kovuğa yaklaştığında ağaçların arasına dalıp gözden kayboldu.

"Nereye gitti?"

"Dağılıp bulun!"

Her adımda çıtırdayan dalların sesi (Y/N)'nin kimin nereye yönlendiğini bilmesini sağlıyordu. Çıtırtılar dikkat dağıtmak için kullandığı ağaçtan uzaklaşınca sessizce kovuğa ilerlerdi. Kaya ve ağaç köklerinin arasında kalan boşluğun önündeki çalıları çekerek içeriye girdi ve kendini sakladı. Sesler yine ona yaklaşmaya başlamıştı.

"Kızı buldunuz mu?"

"Kaybettik sanırım."

"Sizi beceriksiz aptallar! Küçük bir kız çoçuğunu nasıl kaybedersiniz!"

(Y/N) adamları biraz olsun görebiliyordu. Hepsi yüzlerini bir bez parçası ile gizlemişti ve bazıları vizyon sahibiydi. İri ve büyük olan elinde kocaman bir kürek tutuyordu. Kenarda duran iki adam ise Tatar yayı tutuyordu. Onlar av yayı değilmiydi? Neden peşine böyle bir silah ile düşmüşlerdi? Liderleri olduğunu düşündüğü çekiçli adam tekrar konuştu.

"Ah! Dağılın. Başka bir bölgeye bakalım. Sizden hazine avcısı olmaz."

"Hazine avcıları mı? Daha çok yağmacılar gibi."

(Y/N) düşüncesi yüzünden eli ile ağzını kapattı. Bazen sesli düşünebiliyordu ama bu sefer sonu iyi olmazdı. Adamlardan İri yarı olan konuşunca (Y/N)'nin yüreği ağzına geldi.

"Duydunuz mu?"

"Neyi?"

"Sanki bir ses duydum."

"Midenden geliyordur emin ol."

Adam cevap vermek yerine sadece omuz silkmişti. (Y/N)'nin saklandığı kovuğun önünden ayrılıp grubuna yetişti. Kısa süre sonra ne bir konuşma ne de bir adım sesi vardı ortada. (Y/N) yavaşça saklandığı yerden çıktı. Acele etmeliydi. Kulaklarına gelen tek ses suyun akıntısıydı.

Bu iyiye işaretti. Madam Ping ona Mondstandt ve Liyue'yu birbirinden ayıran iki dağ arasından hep bir nehir geçtiğini söylerdi. Madam Ping'e göre nehrin suyu dağların ötesinden gelir ve bitiş yeri iki şehrin sınırını özel bir kaynak suyu ile kaplarmış. Suyun son durağı bu sınır olduğu ve dağların içinden gelen kaynak suyu olduğu için su hep temiz kalırmış. (Y/N) adımlarını hızlandırdı bir anda. Suyun tadına bakmak istiyordu.

Ağaçlık alandan çıkıp düz çimenliklere geldiğinde (Y/N) önüne çıkan patika boyunca koşmaya başladı. Gerçekten doğru yöne gidiyordu çünkü çünkü kaybettiği patikayı bulup deniz kıyısına ulaşmıştı. Olduğu yerden Wangshu Inn bile görünüyordu. Hızını arttırarak karşıda beliren taş yokuşu çıkıp Liyue sınırında bulunan klasik kırmızı bayraklı kuleyi geçti ve tahta merdivenleri geride bıraktı. Dağların iki şehri ayırdığı sınırı geçmesine sadece bir adım kalmıştı. (Y/N) derin bir nefes aldı ve kendini eğimli yola bıraktı.


𝚃𝚞̈𝚢 𝚔𝚊𝚍𝚊𝚛 𝚑𝚊𝚏𝚒𝚏 𝚑𝚒𝚜𝚜𝚎𝚍𝚒𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞.

𝙰𝚜𝚕ı𝚗𝚍𝚊 (𝚈/𝙽)..

𝙷𝚎𝚛 𝚜̧𝚎𝚢𝚒 𝚑𝚒𝚜𝚜𝚎𝚍𝚒𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞.

.
.
.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Blessing of The Wind / Genshin İmpactHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin