"𝙰𝚛𝚎 𝚢𝚘𝚞 𝚕𝚘𝚜𝚝?"
.
.
.Güneş engin ovalara vururken hafif esinti yeni yağmış yağmurun damlalarının yaprakların üzerinden kaymasına neden oldu. Çiğ taneleri havaya soğukluk veriyordu ama güneş Mondstandt'ın üzerine vuruyor, soğuk havayı ılıtıyordu. Kuşlar her zaman olduğu gibi cıvıl cıvıl öterken ovaların içinde gizli hayat da uyanıyordu. Çiçekler yapraklarını açıp yeni günü kucaklarken hayvanlar etrafta hızlı hızlı hareket ediyorlardı. Canlılık uykusunu almış gibiydi. Tabi (Y/N) hariç.
(Y/N) tüm gece boyunca etrafta dolanmış içindeki heyecanı dışarıya şaçmıştı. Yürüyor, koşuyor, durup etrafına bakıyor bazen de bir şeylerin peşinden takılıp neredeyse kaybolmuşluğun eşiğinden geçiyordu. Tüm bu gece macerasına rağmen (Y/N) hiç ama hiç yorgun hissetmiyordu.
"Yakında bu uykusuzluğun acısı çıkacak ama ne zaman?"
Söylene söylene geniş patikayı izleyen (Y/N) yine çantasını yokladı. Elması yoktu. Bu duruma gayet alışık olsada gülmeden edemedi.
"Bu elmalar altın değerinde olmalı."
İlginçtir ki elmalar Liyue'da bile çok nadir bulunurlar. Liyue'dan tecrübeli olan (Y/N) kendini şimdiden açlığa hazırlamıştı. El yapımı krakerleri onu ne kadar tok tutsada elmasız yapamıyordu genç kız.
(Y/N) dağlık bir patikadan geçerken yol kenarlarında birkaç terk edilmiş gibi duran standlar görmeye başladı. Oysaki çevre çok güzeldi. İki yanı yüksek platolar ile kaplı ve kaynağı şelaleler olan geniş bir göl buraya eşlik ediyordu. Yerel halk neden burayı terk ederdi ki?
Sulak ve sığ alandan uzaklaşırken (Y/N) patikanın ayrılma noktasına gelmişti. Bir patika yukarıya, kasvetli yükseltilere diğeri ise aşağıya, kıyıya doğru gidiyordu. Tam ortalarında bulunan patika ise iç bölgelere gidiyordu.
(Y/N) biraz durup düşündü. Rüzgarı anlamaya çalışıp ondan bir yol göstermesini istiyordu. Öyle de oldu. İçlere giden yoldan çok güzel kokular geliyordu. Zencefil, vanilya ve şarap... Bu kararı aklı mı verdi yoksa midesi mi bilemeyen (Y/N) hiç düşünmeden patikaya saptı ve hızını arttırdı.
Hızla ilerlerken suyun etrafa yaydığı kokusu ve akarken çıkarttığı huzur verici sesleri azalıyordu. Artık önünde bereketli topraklar vardı. Uzaktan bir yapının kırmızı çatısı belirmeye başlamıştı. Daha da ilerleyince minik ama ekilmiş bahçeli evler yolda (Y/N)'e eşlik etmeye başladı. Çatısı beliren o yapı artık daha net görünebiliyordu. O çok güzel inşa edilmiş bir malikaneydi.
.
.
.Yeşiller içinde biri Dawn Winery'de, bir ağacın tepesinde, elinde liri ağzında yumuşak okunuşlu şiiri güzel havanın keyfini çıkarıyordu. Geniş ağaç dalında kıvrılmış yatarken söylediği ezgilerle kuşlara eşlik ediyordu. Yanında içi elma dolu yeşil çiçekli şapkası ve yeni yavru sahibi bir kuş yuvası vardı. Ozan güzel ezgisini yarıda kesip sapkaşındaki elmalardan birini ısırdı. Kırmızı ve oldukça sulu elma ağzında dağılırken ondan keyiflisi yoktu.
"Hmm! Teyvat'ın kusursuz en mükemmel meyvesi."
Genç ozan elmasının tadını çıkartırken Dawn Winery aşağısında bulunan göle doğru baktı. Nasıl da güzeldi bu manzara... Günün ilerleyen saatleri burayı işçiler doldurmaya başlayacaktı bu yüzden ozan burada sadece sabahları kalırdı. Şarkılar mırıldanır ve bir iki elma toplardı.
Bugün rüzgarın ona bir misafiri vardı ama. Ozan uzaktan gelen yabancı genç kızı fark ettiğinde tıngırdattığı lirini kucağına bıraktı ve doğruldu. Buralardan olmadığı etrafa bakarken gözlerinden saçtığı ışıktan belliydi. Yenilik ve heyecanın parıltısıydı bunlar.
Ozan şapkasını aldı ve içindeki elmaları kucağında topladı. Kafasına taktığı şapkasındaki çiçekleri okşayıp kalan üç elmasını ceplerine koydu. Minik yavru yuvasına veda ederken narince yere indi. Liri yeşil ışıklar içinde kaybolurken genç yabancıya doğru ilerlemeye başladı.
O kızdan çok tanıdık bir enerji yayılıyordu ve ozan bunun altında yatan başka şeyleri öğrenmek istiyordu.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blessing of The Wind / Genshin İmpact
FanfictionVenti x (Y/N) Reader "Fly, fly like a birds feather in the sky."