Changbin sıkıntıyla saçlarını karıştırarak eski binadan çıkmıştı. Şehirdeki bütün hastaneleri, klinikleri hatta merdiven altı doğum yaptıran, kürtaj yapan yerlere bile bakmıştı. Ama yoktu. Kimse ölen kızı görmemişti.
Derin bir nefes verip arabasına bindiğinde gerçekten aramasını en son istediği kişi arıyordu; Han Jisung
"İyi haber vermeyeceksen direkt kapatıyorum."
"Yani iyi değil ama basın toplantısı yapacaksın ."
"Ciddi misin? Amına koyayım ya Hyunjin'in davasıyla ortaklığı da fark ettiler değil mi?"
"Tam olarak öyle olmuş patron ve sorumlu dedektif sensin herkes senden duymak istiyor."
"Geliyorum."''Bir siz eksiktiniz gerçekten, hayır nedir ya bu?'' Sessizce söylenirken bir yandan da arabasını sürmeye başlamıştı. Yol boyu aklında dönen tilkilere cevap vermeye çalışmıştı fakat bütün sorular cevapsız kalmıştı. Belki de dedektiflik kariyerinde ilk kez böylesine temiz cinayet işleyen bir seri katil ile karşı karşıya kalmıştı. Son sürat geldiği merkezin önünde ise tahmin edemeyeceğiniz kadar gazeteci vardı. Olayın sosyal medyaya düştüğü ilk gün neredeyse bütün ülke bu cinayeti konuşur olmuştu. On dakika telefonda zaman geçirmek isteyen Changbin yine bu haberle karşılaşınca sinir kat seviyesi oldukça yükseliyordu. Tam da tahmin edildiği gibi Changbin arabadan iner inmez gazeteciler yanına koşmuşlardı.
"Dedektif, cinayetler hakkında ne diyeceksiniz?"
Changbin kaşlarını çatıp kalabalığa bakınca derin bir nefes aldı. "Arkadaşlar basın açıklaması yapılacak birazdan.''
O an kurtulmak istediği için kısaca cevap verdi ve gazetecileri yararak içeriye girmişti. Sevmiyordu gazetecileri,tamam insanların işleri buydu ama sevmiyordu. Katil yakalamak o kadar kolay değildi sonuçta. Ülkenin en iyi dedektiflerinden birisi bile olsan değildi.
İçeri girdiğinde amir Jackson ile karşılaştı. "Changbin." "Amirim." "Hazırsın değil mi?" dedi sıkıntılı bir sesle. "Hazırım amirim. Yani aslında söylemek istemiyorum gazetecilere söylenince yakalamak daha zor oluyor." Jackson dalgın bir şekilde kafasını salladı. "Her şeyi söylemek zorunda değiliz Changbin. Üstün körü anlat geç."
Amir Jackson omzuna dokunarak yanından geçip ilerlediğinde Changbin de peşinden gitmişti. Medyanın önüne çıkmadan önce ne diyeceğini dikkatli seçmesi gerekiyordu. Bunun için Jisung ona konuşma hazırlamıştı. Odaya girip metni okumaya başladı. Aradan geçen yarım saat sonunda Changbin zaten ezbere bildiği dosyadan medyanın öğrenmesi gereken ufak kısmı kafasına yerleştirmişti. Bir sürü kamera, gazetecinin olduğu odaya girdi. Her yayın kanalından bir mikrofon bulunan kürsünün arkasına geçti. Kameralar kayıta başladıklarında Changbin de son derece sakin bir şekilde konuşmaya başladı.
Sadece anlatmak istediklerini anlatıp, gelen sorulara alakasız cevaplar verip hızlıca basın açıklamasını bitirip kürsüden indi Changbin. Her zaman nefret etmişti bu açıklamalardan. Resmen katile seni arıyorum haberin olsun diyordu fakat bir yandan da halkın sinirini dindirmek için yapmak zorundaydı. Yapmazsa da halk tarafından polis teşkilatı olarak linç yiyeceklerdi; iki ucu boklu değnek misali.
Davayla ilgilenen bütün memurların oturduğu; televizyondan açıklamaları dinlediği odaya girdi Changbin. Hyunjin ile kısa süreliğine göz göze geldiğinde kafasını salladı. ''İyi kurtardın.'' Changbin derin bir nefes aldı ve yanında duran kahve makinesinden kendine sade kahve alıp koltuğa oturdu. ''Ne yapacağız?'' dedi Hyunjin'e bakarak. Jisung'a döndüğünde ise elindeki kağıtlara odaklandığını görmüştü.
''Üç dedektifiz ve birbirimizden ayrı bir şekilde çalışıp üstünden geldiğimiz zorlu davalar var. Üç kişi bir araya gelip aklı sıra insanlara ceza veren katili mi bulamayacağız? Sakin ol yani halledeceğimize inanıyorum.'' dedi Hyunjin kendinden emin bir şekilde Changbin onu kafasıyla onaylarken Jisung gülmeye başlamıştı.
''Hayır sinirime giden diğer nokta; herif resmen bizimle alay ediyor. Aptal aptal ipucu bırakmalar falan.'' Jisung sinirle bağırınca Hyunjin yere bakmaya başlamıştı. ''Sizin içeri tıkmadıklarını ben öldürüyorum demeye getiriyor.'' diye ekledi.
Changbin bu lafla bakışlarını Hyunjin'e çıkardı. Karşılarında sahiden de sağlam birisi ya da birileri olduğunun farkındaydı. ''Bu yönden hiç bakmamıştım.'' diyebildi.
----
Chan dizinde yatan sevgilisinin saçlarını okşarken bir yandan da az önce sardığı otu içmeye başlamıştı. Tek bir nefesi direkt içine çekince hafifçe gülümsedi ve arkasına yaslandı. Ortalıkta oluşan duman bulutu ise gözleri kapalı olan Seungmin'i rahatsız etmişti. Yavaşça gözlerini açıp kafasını sevgilisine çevirince sinirle ayağa kalktı.
''Sana belki milyon defa dedim Chan; yanımda şu boku içme! Kokusu başımı ağrıtıyor. '' Chan gözleri bayık bir şekilde sevgilisine bakarken gülümsemeye devam etti.
''O kadar güzel yatıyordun ki kaldırmak istemedim. Bir de ne yalan söyleyeyim zaten güzelsin, bir de şu boku içinde daha güzel oluyorsun Seungmin.''
Seungmin gözlerini kısarak sevgilisine baktı. ''Siktir git Chan.'' dedi tıslarcasına ve başka bir koltuğa geçip televizyonu açtı. Kanalları umursamayıp tek tek geçerken birden öksürük sesiyle sevgilisine döndü. ''Ne oluyor?'' dedi endişeyle. ''Chan'ın kaşları çatılmıştı ve oturuşu dikleşmişti.
''Az önceki kanala dönsene bir.'' dedi aceleyle. ''Ne?'' ''Bebeğim döner misin, hızlı ol!'' Seungmin ne olduğunu anlamazken bir önceki kanala döndü.
Chan televizyonda basın açıklaması yapan dedektifi görünce zaten çatık olan kaşları iyice çatılmıştı.
''Bu ne?'' dedi Seungmin ve sesini iyice açtı.
Chan elini 'bir dakika' anlamında kaldırdı ve dedektifi dikkatlice dinledi. Nefes alışı iyice hızlanınca seri bir şekilde ayağa kalktı ve telefonunu alıp birisini aradı.
''Ne yaptın?'' diye bağırdı telefonun karşısındakine Seungmin telefondan büyük bir kahkaha sesi duymuştu. ''Sana yapma demedim mi ben? Çocuk mu var karşında?'' Chan her konuşmasında boynundaki damarlar patlayacak gibi şişiyordu. Seungmin endişeyle ayağa kalkıp sevgilisinin yanına gitti.
Chan gözlerini kapattı ve telefonun karşısındakinin aramayı sonlandırmasını bekledi. Arama bittiğinde ise Seungmin gözleri kısık bir şekilde sevgilisine bakarken. Chan'ın suratında anlamlandıramadığı bir gülümseme vardı.
''Şans ayağımıza geldi bebeğim.'' diye fısıldadı ve sevgilisinin dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lycoris | Changlix
FanfictionDışarıdan çok güzel görünüyordu Lycoris, ama ölümü simgeliyordu.