Sağ Kalan Prolog
Klasik mekanımızdan çıkıp arabalara yönelmişken bileğime yapışan elle bir anda yerimden sıçradım.
"Can, ne yapıyorsun? Korkuttun beni!" Öfkeyle derin bir nefes aldım. Tehdit mesajları alırken ve saat gece yarısını geçerken gayet normal bir tepki vermiş olmalıyım, değil mi?
Çok.. çok öfkeli görünüyordu. Hatta öfekli demek az kalırdı, delirmiş gibi görünüyordu. Bileğimi tutan elinden kurtulmak istedim, ama elleri daha da sıklaştı. Canım yanmaya başlıyordu.
"Can, bırak kolumu! Ne yaptığını zannediyorsun? Heey!" Kolumdan çekmeye başladığında korktum, onu ilk defa böyle görüyordum.
"Can bıraksana, nereye gidiyoruz? Gelmiyorum ben seninle hiçbir yere!" Beni sürükleye sürükleye arabasının yanına getirdi ve zorla bindirip sürücü koltuğuna geçti. Normal bir zamanda olsa bu arabaya bayılırdım. Eski modeldi ve pekte bulunabilecek türden değildi, ama şu anda ölesiye korkuyordum ve bir anda bu arabadan nefret etmeye başladım.
"Eeh! Cevap versene be! Ne yaptığını sanıyosun, beni böyle zorla tutamazsın! Sağa çek inmek istiyorum!" Arabanın hızı gittikçe artmaya başladı ve korkum da öyle. O hızda gitmesine rağmen kafasını bana çevirdi ve nefretle öfke arası bir bakış attı.
"Kes artık sesini Mavi! Kes, kes, kes! Her yerde sesini duymaktan bıktım! Lanet olsun bıktım, neden hayatımdasın lan sen? Nerden girdin hayatıma!" Gözlerim dolu doluydu, Can'ı severdim ben. Neden böyle şeyler söylediğine bir anlam veremiyordum.
"Can, lütfen. Sakin ol, ne yaptım ki ben sana? Neden bu kadar öfkelisin bana?" Dedim kırgınca.
"Ne yaptın öyle mi? Ağlama! Dayanamıyorum tamam mı! Kes ağlamayı!" Anlatılamaz bir acının içindeymiş gibiydi, çenesi kaskatı kesilmişti ama belliydi, dişlerini sıktığı.
"Can... Can sen benim en yakın arkadaşımsın, kardeşim gibisin. Ne yapmış olabilirim ki ben sana?"
"Ne kardeşi lan! Ne kardeşliğinden bahsediyorsun sen hala? Kendine aşık etmekten başka bir bok yapmadın bana Mavi! Her gece omuzumda onun adını sayıklayarak ağladın, ağlaya ağlaya uyuya kaldın, bunlar olurken beni hiç görmüyordun ki sen! Daha ne yapacaksın! Bir kerecik ya, bir kerecikte ona baktığın gibi, ona güldüğün gibi bana da gül istedim. Hep yanında oldum, hep mutluluğunu istedim, ama sen ne yaptın? Gözünün önündeki Can'a bir kere dönüp bakmadın ulan! Daha ne yapacaksın ki, sen söyle!"
"C-can ne diyorsun sen?" Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu, ne diyeceğimi bilemiyordum. Şaka mıydı bu?
"Aşığım diyorum, Mavi! Anlamıyor musun hala? Açık açık söylüyorum, onu da mı göremiyorsun?" Öfkesi ve nefretine bürünmüş bir aşka rağmen gözüne bir perde inmiş gibiydi.
"H-hayır hayır, anlıyorum. Bak, Can çok üzgünüm. Belki daha önce söyleseydin..." Öfkeyle kesti sözümü
"Ne olacaktı? Bizi burda ölmekten kurtaracak mıydı? Söylesene!" Ölüm lafını duyunca kanımın donduğunu hissettim.
"Ne! Ne diyorsun sen Can? Saçmalama, ne ölmesi! Hayır, hayır sakin ol tamam mı? Hadi lütfen kenara çek, konuşalım."
"Konuşacak birşey yok, tam iki dakika sonra Boğaz Köprüsünden aşağı uçacağız seninle. Sonra ikimizde öleceğiz ve arkamızdan nasıl manşetler çıkacak biliyor musun? 'Gözü dönmüş genç, masum bir kızın ölümüne sebep oldu' diye. Ben cehennemde yanarken..." Gözünden bir kaç damla aktığını gördüm, hızla burnunu çekti ve gözlerini koluna sildi.
"Sen tıpkı bir melek gibi cennette olacaksın, huzura kavuşacağız Mavi, bunu bir daha asla söyleyemeyeceğim biliyorum. Ben.. ben seni seviyorum." Gittikçe artan hızımızla Boğaz Köprüsüne girdik, yollar bomboştu korkum tavan yapmıştı, hıçkıra hıçkıra ağlıyordum ve böyle ölmeyi hak etmediğimi düşünüyordum.
"Dur! Dur, yalvarırım dur! Bak her şey istediğin gibi olacak, ne olur durdur şu arabayı..."
Belki de son çığlığımdı, son hareketlerimdi bunlar. Bitiyordu bana ayrılan süre ve belki de sevdiğim insanları bir daha asla göremeyecektim. Onlara sarılamayacaktım ve asla kendime bir aile kuramayacaktım. Belki de aylarca komada kalacaktım, belki daha da kötüsü sakat kalacaktım. Ama biliyordum, bir daha asla gerçek anlamda 'sağ kalamayacaktım'.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sağ Kalan
Teen Fiction"Dur! Dur yalvarırım dur! Bak her şey istediğin gibi olacak, ne olur durdur şu arabayı..." Belki de son çığlığımdı, son hareketlerimdi bunlar. Bitiyordu bana ayrılan süre ve belki de sevdiğim insanları bir daha asla göremeyecektim. Onlara sarılama...