on1y

81 7 12
                                    

"Bu ne şimdi?" Gözlerimi masadaki zarftan çekerek Hanbin'e baktım. "Doğum günü hediyen."

"Doğum günüme daha-"

"Bir ay var, biliyorum. Balo için kullanmak istersin diye düşündüm." Kaşlarım istemsizce çatılmıştı. Zarfı nazikçe açtığımda içinde bir miktar para gördüm. Az da değildi. "Hanbin... Buna ihtiyacın olabilir."

"Sana daha çok ihtiyacım var," dedi omuz silkerek. Sandalyeyi yavaşça çekip yanıma yerleştiğinde kalp atışlarımı duymaması için dua etmekle meşguldüm. "Dertleneceğin bir şey değil, Dia. Tek başımayım ama beş parasız değilim."

"Onu ima etmediğimi biliyorsun." Geri vermek istesem de almazdı, biliyordum. Yine de içimde bir huzursuzluk vardı. Birikimini böyle çar çur etmemeliydi. "Sen de boşa endişelendiğini biliyorsun."

'Teslim oluyorum,' dercesine ellerimi iki yana kaldırdığımda memnuniyetle gülümsedi. Son zamanlarda daha çok gülümsüyordu, eski haline döner diye ona söylemeye korkuyordum ama bu halini çok sevmiştim.

Tanıştığımız gün gözlerinin içinde küçük bir çocuğu gördüğümü hatırlıyorum. Bize yansıttığı kişiden oldukça farklı, hayat dolu bir çocuk... Hanbin birlikte zaman geçirdikçe ona daha da çok benziyordu. Belki de doğru görmüştüm, belki de gerçekten olmaya çalıştığı kişi değildi.

"Elbise seçmeme yardım eder misin?" diye sormuştum birden gelen fikirle. Kabul edeceğine dair umudum yoktu ama yine de denemek istemiştim. Onu yanımda istediğimi hissettirmek istiyordum. Omuz silkerek "Ederim," dediğinde bir süre boş boş yüzüne bakmıştım. Cevabının gerçekliğini tartıyordum, güya. Şaşırdığım zamanlarda beyin fonksiyonlarımı kaybetmiş gibi oluyordum, bu en nefret ettiğim huyumdu.

"Ne?" Aptal ifademe daha fazla dayanamamış olacak ki kaşlarını her zamanki gibi çatmıştı. "Reddedersin sanmıştım." Gülümsedim tırnaklarımla oynarken. Yanılmaktan nefret ederdim. Çünkü yalnızlığıma rağmen hep çok güvenen biri olmuştum ve ne zaman yanılsam, bu durum bana kalp kırıklığı dışında bir şey getirmemişti.

Hanbin beni yanıltıyordu. Hem de sürekli olarak. Asla tahmin edemeyeceğim şeyler yapıyor, dengemi bozuyor, ihtimaller tabloma kocaman bir çizik atıyordu. Yanılmanın iyi hissettirdiği tek yer onun yanıydı.

"Reddedeceğimi düşünmene rağmen teklif ettin yani?" Kıkırdadığında dikkatimi yeniden ona vermiştim. Şunu kaydedemiyor muyduk? "Dia, cidden inanılmazsın."

"Sen mi, ben mi..."

Saatlerdir girmediğimiz mağaza, denemediğim elbise kalmamıştı ve hiçbirinin içinde kendimi iyi hissetmemiştim. Aptal kaprisleri olan biri değildim ama berbat durumdaydım, nedeni hakkındaysa hiçbir fikrim yoktu.

Hanbin sıkıldığı metrelerce öteden belli olsa da ağzını açıp tek kelime etmemişti. Zaten konuşkan biri değildi ama yine de azarlamasını beklemiştim. Yine yanılmıştım. Gözlerimi kapatıp iç çektiğimde sessizliğini bozmuştu.

"Güzel olduğunun cidden farkında değil misin?" Bakışlarımız buluştuğunda samimiyetini görebilmiştim. "Dia, denediğin tek bir elbise bile üzerinde kötü durmadı. Derdinin görünüşün olduğunu sanmıyorum."

"Bilmiyorum," dedim öylece. Ne söylediğimi idrak ettiğimde çoktan ağzımdan çıkmıştı. Yapacaklarımı tartamıyordum bugün. Bunalmış gibiydim, düşünmekten yorulmuştum. Keşke biraz pervasız olsaydım, dedim kendi kendime. Kendimle kavga etmekten bunalmıştım. Barışa ihtiyacım vardı ama içimde bir şey buna izin vermiyordu. "Kendimi berbat hissediyorum. Tüm bunlara hakkım yokmuş gibi."

"Mücadele etmek zorunda değilsin." Bakışlarını şefkat sarmıştı. "Yalnız olabiliriz ama sürekli savaşacağız diye bir şey yok."

"Çırpınıyorum sadece."

Elimi tutmadan önce "Çırpınırsan batarsın," diye fısıldamıştı. Batmalıydım belki de... Bilmiyordum. Kafa karışıklığım bambaşka bir konuma gelmişti. "Çırpınmak zorunda hissediyorum." Cümlenin sonuna doğru çatlayan sesim, dolan gözlerim ve çökmüş yüz ifademle acınası görünüyordum.

Sadece on yedi yaşındaydım. Basit dertlerimin olması gerekirdi. Hoşlandığım kişi başka biriyle çıktığı için günlerce yas tutmam gerekirdi. Saçımı boyattıktan sonra pişman olup ağlamam gerekirdi. Yaşadığım kısacık sürede sadece acı çekmiştim. On iki yıldır yalnızdım. Hanbin gelene kadar kimseyle duygusal bağ kurmamış, kendimi açmamıştım. Çırpınmak alıştığım şeydi.

"Bunun doğru olmadığını biliyorsun." Gözlerimizi buluşturduğunda yanaklarıma damlayan göz yaşlarımı baş parmağıyla nazikçe sildi. "Geçti, Dia. Artık ben varım."

O vardı.

one and only [kim hanbin (b.i)]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin