Sevgili Bebeğimiz,
İlk defa sana bir mektub yazıyoruz. Bu yüzden söze nasıl gireceğimiz hakkında ne benim ne de babanın tek bir fikri bile yok. 21. Yüzyılda yaşayan insanlar olmamıza rağmen Bayan Molli denen kadının sesini duymamıza izin vermemesine oldukça sinirliyim anneciğim önce bunu söylemek istiyorum. Sonrasında ise seni çok özlediğimizi... Tüm günümüz sadece senin nasıl olduğunu düşünmekle geçiyor. Acaba yemeğini yedi mi? Arkadaş edindi mi? Dışlanıyor mu? Alışabildi mi? Acaba şimdi ne yapıyor bizim bebeğimiz? Tüm bu düşüncelerin cevabını alamamak bizi ne kadar üzse de seni çok sevdiğimizi ve aklımızın sadece sende ve iyiliğinde olduğunu bilmeni istiyoruz minik sincabım. Baban orada erkek varsa onlardan uzak durmanı söylüyor. Bunu yazdırmasa olmaz. Rahat etmez bilirsin. Huyunu biliyorsun bebeğini paylaşmayı asla sevmez ve istemez. Rosié'm umarım şuan göz devirdiğimi hayal ediyorsundur. Baban için bu satırları yazmış olabilirim ama ben yine de çok merak ediyorum. İlgini çeken biri var mı? Ya da o büyülü yerde bir erkek var mı? Uçan insanlar vsr mı? Çok merak ediyorum. Ama tüm merakım senin iyiliğinde anneciğim. Kendini yanlız hissettiğin tüm anlarda kalbine dokun. Bizim kalbimiz sadece senin için atıyor. Elinin altında atan düzenli ritim her zaman sana bizi hatırlatsın. Kendine eziyet etmeni istemiyoruz. Bizi de düşünme. Senin iyiliğini hissettikçe biz her zaman iyiyiz. Unutma bunu. Seni çok ama çok seviyoruz.
Güçlü ol ve kendini bul.-Anneciğin ve Babacığından...
Bu kaçıncı okuyuşumdu bilmiyorum ama yine ağlıyordum. Ailemi çok özlemiştim ve buraya geldiğimden beri onların seslerini duyamıyor ve yüzünlerini göremiyordum. Arkadaşlarımı özlemiştim. Burda kızlar olabilirdi ama içten içe yanlız hissediyordum. Yetersiz hissediyordum. Güçsüz ve sanki hiç güçlü olmayacakmışım gibi hissediyordum. Mental anlamda o geceden sonra çok ama çok yıkılmış hissediyordum.
Sanki Soojin üzerime atmış olduğu dumanlar ile beni koca bir mutsuzluğa sokmuştu. Bayan Molli Soojin'e gerekli cezayı vermişti ama cezanın ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. İstediğim tek şey ona yakışık bir ceza almasıydı. Beniyetmezmiş gibi beni korumak için kendini hiçe sayan Jungkook'u bile öldürmeye çalışmıştı. Jungkook'un gözündeki endişeyi ve korkuyu anımsadığım her an kendimi kötü hissediyordum.
Elimde kendimi koruyacak tek bir güçüm bile yoktu. Benim silahım sinirimdi ve sinirlenirsem ne olacağını çok iyi biliyordum. Soojin ateşim altında cayır cayır yanardı ve kavrulurdu. Fakat ben bunu istemiyordum. Benim istediğim şey Jungkook'un arkasına saklanmakta değildi. Benim istediğim şey kendimi kontrol etmek ve buradan kurtulmaktı.
"Düşüncelisin bakıyorum?" Yanı başımda bir hareketlenme olduğunda bakışlarım hemen sağ tarafıma döndü. Sırtını aynı benim gibi turuncu ağaç kabuğuna dayadı ve uçuşan renk renk miniperileri izlemeye başladı.
Jungkook'un bu hareketine karşılık derin bir nefes aldım ve omuzlarımı kaldırdım. "Biraz öyle."
Başını salladı ve bana baktı. "O gece ki olayı mı düşünüyorsun?" Kısmıs olduğu bakışları ile beni izlerken başımı iki yana olumsuzca salladım. Evet bunu düşünüyordum ama onun bilmesine gerek yoktu. "Hayır."
Vermiş olduğum yanıta sadece gülümsedi ve tek dizini kırarak dirseğini üzerine koydu. "Yalan söylemene gerek yok. Ortada seni yadırgayacağım bir durum yok. Fakat sadece... Merak ettiğim tek birşey var..." Tek kaşımı kaldırdım ve hafif ona doğru dönerek oturuşumu düzelttim. "Soojin'i hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Ne oldu da bu kadar sinirlendi? Üstelik aldığı ceza da herkesin kaldırabileceği bir durum değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•Madifea
FanfictionChaeyoung güçlerini keşfetmeye çalışan bir peri, Jungkook ise yeminli olan bir Madifea idi.