Klasik Türk Edebiyatı

154 6 0
                                    

Klâsik Türk Edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Hayâlî'nin Rumeli'deki kalenderîlerle birlikte İstanbul'a geldiğinde "bu kadar güzel yüzlü ve yakışıklı bir gencin kalenderîlerin arasında yaşaması ve onlarla dolaşması doğru değildir" diyerek İstanbul Kadısı Sarıgyrz Nureddin Efendi tarafından kalenderîlerden uzaklaştırıldığı herkesçe bilinen bir olgudur.

Klâsik Türk edebiyatının belki de en önemli teması olan sevgili, her klâsik şairin mutlaka ele aldığı bir olgudur.

Fakat şiirlerde konu edilen sevgilinin cinsiyeti apaçık bir şekilde ifade edilmemiştir. Bazı araştırmacılara göre klâsik edebiyatta konu edilen sevgili, tam olarak açık ifade edilmese bile erkek cinsiyetlidir.

Gerçekten de klâsik edebiyata genel olarak bakıldığında mutlak güzelliğin erkek güzelliğinde idealize edildiği ve bu durumun sık sık modern araştırmacının karşısına çıktığı görülmektedir.

Bunun en önemli sebebi, toplumda var olan kadın güzelliğinin erkek gözünde şehvete yol açtığı inancıdır. Şehvet ise insanda bulunan hayvanı özelliklerden biridir ve onu aşağı derecelere indirir.

Bundan dolayı şehvet duygusundan korunmak için erkekteki güzelliğe yönelme eğilimi oldukça yaygındır. Klâsik edebiyatta erkek güzelliğinin mükemmel örneği olarak Hz. Yûsuf görülür.

Bir rivayete göre "yaratılmış olan bütün erkeklerin güzelliğinin yarısı kendisine verilmiş olan" Hz. Yûsuf, erkek güzellerin benzetildiği en önemli mazmun olarak göz önünde durmaktadır. Bâkî'nin

Seni Yûsufla gûzellikde sorarlarsa baña
Yûsuh görmedüm amma seni ra'nâ bilürin

beytinde olduğu gibi güzeller, sürekli olarak Hz. Yûsuf'la mukayese edilmişlerdir. Bu şekilde birçok divan şairinde görülen güzel erkeklere şiir yazma geleneğinden dolayı, güzellik anlayışının değiştiği modern çağda birçok divan şairi eşcinsel damgasını yemekten kurtulamamıştır.

Eyuboğlu, İslam hükümlerine göre yönetilen bir ülkede bu kadar yaygın eşcinselliğin bulunmasına rağmen "bu tür söyleyişlerinden dolayı başı vurulmuş, başına sıkıntı gelmiş bir Divân ozanı bilmiyoruz" diyerek Osmanlı toplumunun eşcinsellik hoşgörüsüne bir anlam verememektedir.

Demek ki bir yerlerde yanlışlık olduğunun farkına varmış ama tam anlamıyla kavrayamamıştır. Çünkü Osmanlı'da yaygın olan -kendisinin düşündüğü gibi tensel ve eşcinsel bir aşk değil- ideal güzellik kavramının erkek güzelliği üzerinden ele alınmasıdır.

Eyuboğlu, modern çağın bakış açısına kendi ideolojik düşünce sistemini ve fikirlerini de ekleyerek Osmanlı padişahları da dâhil olmak üzere topyekün bu dönemi eşcinsel ilan etmiştir.

Eyuboğlu'nun bu yaklaşımının tamamen yanlış olduğunu söylemek de doğru değildir. Her dönemde olduğu gibi Osmanlı şiir dünyasında da eşcinsel şairlere rastlamak mümkündür.

Osmanlı sosyal hayatında sapkın eşcinsel kişi veya grupların var olmadığını söylemek, Eyuboğlu'nun düştüğü yanlışın bir benzerine düşmekten başka bir şey değildir.

Maalesef Osmanlı tarihine ve edebiyatına muhafazakâr bir gözle bakanlar bu dönem toplumunu ve yaşantısını mükemmel bir toplum olarak algılamaktadırlar. Modern dönemdeki bazı bilim adamları bile bu önyargıdan kurtulamamışlardır.

Nedîm üzerinde bir çalışma yapan Kemal Sılay, Nedim'in şiirlerinde eşcinselliğin yansımalarıyla ilgili bölümde, hem toplumun hem de günümüz bilim insanlarının ahlâk kurallarının da etkisiyle bu etkileşimi göz önüne almadıklarını söyler:

Ankara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümündeki üniversite eğitimim boyunca Osmanlı Divân Edebiyatında homoseksüel konular hakkında verilmiş tek bir ders duymadım.

Bazı liberal profesörler, klâsik edebiyatta homoseksüelliğin "olabilirliği" hakkında son derece önemli ifadeler kullanmaya kalkıştıklarında Osmanlı şiirinin kökeninde özellikle antik Yunan kaynaklı bir "yabancılık" bulmaya çalıştılar.

Bunun ahlakçılıktan kaynaklandığı görülüyor. Ve belki de islamcılar Türk çocuklarına böyle kabul edilmez konuları anlatmamak için çaba sarf ediyorlar. Bunu inkâr edemedikleri zaman da bu davranışla başkalarını suçluyorlar.

Ahlakçı/islamcı eleştirinin Nedîm hakkındaki yöntemi sessiz kalmak oldu. Hasibe Mazıoğlu bile -ki O, Osmanlı divan şiiri üzerindeki derin bilgisiyle öğrencilerini ve meslektaşlarını her zaman kendine hayran bırakmıştır- Nedîm üzerindeki araştırmasında homoseksüel özelliklere değinmemeyi seçmiştir.

Kemal Sılay, kitabının bu bölümünde Nedim'in bazı şiirlerindeki eşcinsel eğilimleri göstermek için örnekler vermiştir.

Bu örneklerden en dikkat çekici olanı ise antolojilere ve lise ders kitaplarına bile girmiş olan Nedim'in "Gidelim serv-i revanim yürü Sa'dâbâda" tekrirli ünlü sarkışıdır. Kemal Sılay, özellikle

Gülelim oynayalım kâm alalım dünyâdan
Mâ-i tesnîm içelim çeşme-i nev-peydâdan
Görelim âb-ı hayât akdığm ejderhâdan
Gidelim serv-i revanim yürü Sa 'dibada

dörtlüğündeki mazmunların eşcinsel çağrışımlarla dolu olduğunu söyler ve şimdiye kadar şiiri bu yönüyle hiç kimsenin ele almadığından yakınır. Ayrıca Nedim'in hammâmiyesinin de eşcinsel çağrışımlara açık olduğunu ifade eder.

Kaynak: Klâsik Türk Edebiyatında Erkek Güzelliği Ve Erkek Aşkı Anlayışı: Cinânî Örneği
Osman ÜNLÜ

EşcinsellikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin