Türkiye’de sinema yapısının eşcinsellik algısına bakacak olunursa 1920 yıllarından 1960 yıllarına kadar filmlerde heteroseksüel cinsellik olgusuna yer verilmektedir.
1960 Türkiye sinemasında ise LGBT(biseksüel, lezbiyen, gay, trans, interseks) bireyler barındıran filmler görünür bir hal almaya başlamaktadır.
1960 öncesi sinemada eşcinsel bireylere yer verilmeme sebebi devlet tek elinde olan ve yasak olmamasına rağmen hastalıkmış gibi gizliden gizliye yansıtılan eşcinsel bireylerin otosansür ile karşılaşmalarıdır.
1960 sonrası Türkiye‟de darbe dolayısıyla yönetimin değişmesi ile birlikte filmler eşcinsel karakterler dönüşümlü bir biçimde yer almaya başladı. Bunlar, lezbiyen kadınlar, trans bireyler ve eşcinsel erkekler olarak üç aşamalı bir anlatımla beyaz perdede kendine yer buldu.
Yönetimin değişmesi ile birlikte eşcinsel bireylere bakış daha olumlu bir hal aldı. Hatta üniversitelere eşcinsel bireylerin haklarını koruyabilmek için kulüpler açıldı. Bir çok şehirde onur yürüyüşleri düzenlendi. Queer film ve trans bireyleri barındıran filmler için festivaller düzenlendi.
2000 yılı sonrası yönetimin tekrar el değiştirmesi ve muhafazakarlaşmanın getirileri ile beraber onur yürüyüşleri bahaneler gösterilerek engellendi. Bundan dolayı da filmlerdeki eşcinsel bireyler yine otosansürün etkisi ile karşı karşıya kaldı.
2000 sonrası filmlerde fiziksel berbaberlikten öte duygulara da yer erilmeye çalışıldı. Fakat otoritenin de etkisi ile berber görünürlükleri azalmaktadır. Zaman zaman yayınlanmakta bile zorluk yaşanmaktadır.
Atilla Dorsay'ın bir makalesinden yola çıkılarak; Sinemada eşcinselliğin cinsellik ile ilişki içinde olduğunu 1930 ve 1940'lı yıllarda örtük bir halde olmasına rağmen 1960 yılları sonrasında cinsellik ve eşcinsellik olgularının daha görünür bir biçimde iç içe işlendiğini söylenebilir.
Türk sinema tarihi ilk eşcinsel karakter barındıran filmle 1962 yılında Ver Elini İstanbul filmi ile kavuşmuştur. Bu film aynı zamanda ilk kadın eşcinsel karakter barındıran film olma özelliğine de sahiptir.
1963 yılına geldiğimizde ise içerisinde yine kadın eşcinsel birey barındıran İki Gemi Yanyana filmi bizi karşılamaktadır. Bu film aynı zamanda erkek eşcinsel birey olan bir karakter barındırma özelliğine de sahiptir.
Erkek eşcinsel karaktere sahip olan ilk film olarak 1980 yılı yapımı Beddua filmi kabul görmektedir. Bu filmin baş rol oyuncusu Bülent Ersoy'dur.
Filmde pasif kalan ve cinsel bir sahnesi görünmemesine rağmen İki Gemi Yanyana filminde de queer erkek bir birey bulunmaktadır fakat ilk kabul edilmemektedir.
Kadın eşcinselliğinin erkek eşcinselliğinden daha önce izleyici ile buluşmasının sebebi toplum tarafından erkeklik algısı ile ilgilidir. Günümüzde ile kadın eşcinsel bireylere olan yaklaşım erkek eşcinsel olan bireylere oranla daha ılımandır.
Türk tarihinde eşcinsel karakter olarak travesti birey yer alan ilk film 1923 yılı yapımı Muhsin Ertuğrul’un yönetmen koltuğunda yer aldığı Leblebici Horhor filmidir.
Kaynak: Türk Sinemasında Kadın Eşcinselliğinin Temsili
Canan İzem YAVUZ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eşcinsellik
No FicciónTarih boyunca eserlerde geçen eşcinsellikten temel başlıklar altında bahsetmek istiyorum sadece. *Bütün yazılar makale ve tezler üzerinden aktarılmıştır.*