9

3.1K 176 18
                                    

yarım saattir salonda rosé, jungkook ve ben birbirimize bakıp susuyorduk. en son rosé ağlayarak pat diye içeri dalmıştı. jungkooku görünce vogue'yi bahane edip geçiştirdim. jungkook olduğu için derdini anlatamıyordu, belliydi. ama artık bu garip sessizlikten bıkmıştım.

jungkook ile göz göze gelince ona gitmesi için kaş göz yapmaya başladım. anlamış olacakki bi anda ayaklandı. jungkook ayağa kalkınca, ardından bende ayağa kalkmıştım. rosé, kızarmış gözleri ile bizi izliyordu. jungkook önce rosé'ye sonra bana bakıp nefes aldı. "ben gideyim artık." diyerek kapıya yöneldi. arkasından paytak adımlarla takip ettim. kapıdan çıkarken beni öpecekken işaret parmağımla anlından ittirdim. "o şey bir anlık oldu. hâlâ seni affetmedim kookkie!!" jungkook dudaklarını büzüp gözlerimin içine bakmaya başladığında iki elimi omzuna götürüp döndürdüm. ve asansöre doğru ittirmeye başladım. jungkook pes edip asansöre bindi. "görüşürüz lalisa." asansöz kapısı kapanırken "görüşürüz kookkie!" diyerek el salladım.

evin kapısından tekrar içeri girdiğimdde rosé'nin ağlama sesleri yeniden duyulmaya başlamıştı. ugh neye ağlıyordu acaba. koşar adımlarla salona girip yanına oturdum "bebeğim ne oldu neden bu kadar ağladın?" diyerek kafasını omzuma yasladım. bu hareketimle ağlaması daha çok arttı. "kalbim acıyor lalisa." hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. o ağlayınca sanki kalbimden bir şey kopuyordu.

"ne oldu askım. anlat artık. hatta dur ben bize bitki çayı yapayım olur mu?" rosé göz yaşları arasında hafifce gülümseyerek omzumdan kalktı. titrek ve ağlamaktan tahriş olmuş sesi ile konuştu "çok güzel olur".

koltuktan hızlı adımlarla kalkıp mutfağa yöneldim. çekmecelerden bitki çaylarımı koyduğum kutuyu bulup içinden iki tane sallama papatya çayı aldım. iki tane kupa çıkarıp sallama çay poşetlerini yerleştirdim. hazır sıcak su olduğu için hızlıca yapmıştım.

sıcak su ile aromalanan çaydan poşetleri çıkarıp çöpe attım. kupaları ellerime alıp dikkatli adımlarla salona yürümeye başladım.

kupaları masaya bırakıp rosé'nin yanındaki yerimi aldım. rosé direkt kupasını alıp papatya çayından nazikçe bir yudum aldı. gözlerinden hâlâ yaşlar süzülüyordu. anlatmasını ima etmek amaçlı yapmacık şekilde öksürüp elimi rosé'nin bacağına attım. elindeki kupayı masaya bırakıp göz yaşlarını sildi.

"ben aşık oldum." kaşlarım şaşkınca kalktı. "bu kadar ağlaman bu yüzden miydi gerçekten!?" rosé elleri ile kıpkırmızı gözlerini ovuşturdu.

anlatmasını beklerken kupamı elime alıp bir yudum aldım. "jimine aşık oldum ben lisa." aldığım yudum jimin demesiyle boğazımda kalmıştı. öksürmeye başladığımda sırtıma vurmuştu.

"onu bugün şirket çıkışı başka bir kız ile görünce kalbim yandı lisa. dayanamadım. napıcam ben." yalvaran bakışlar atıyordu dolu gözleri ile.

ne yapacaktım ben bu kızla?

𝖒𝖔𝖒𝖊𝖓𝖙𝖘 {𝘭𝘪𝘴𝘬𝘰𝘰𝘬}✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin