4

3.5K 404 1.1K
                                    

Charlie Puth - Attention

4. BÖLÜM: Geçmişten gelen kıskançlık ve bir vampirin karmaşası.



1 hafta sonra,

"Elbette şarkıyı kaydetmedim Matt. Geri zekalı mısın?" diye sordu Jeremie öfkeyle. Sandalyesinde geriye yaslanmış, karşısında ona öğüt veren menajerini dinlemek zorunda olduğu için mutsuzdu. "Daha stüdyoya adımımı bile atmadım ki! Sözler yarım, hisler eksik. Bu şekilde stüdyoya girmem mümkün değil anlıyor musun? Öncelikle şarkıyı düzgün bir biçimde bitirmem gerekiyor. Öbür türlü başarısız bir sanatçı olurum."

"Kıçımın sanatçısı. Sanki bilmiyorum sırf ilgiyi üzerinde toplamak için şarkıcı olduğunu." diye mırıldandı Matt öfkeyle. Arkadaşını yüzyıllardır tanıyordu, Jeremie'nin ilgi arsızı birisi olduğunu da biliyordu. O, her zaman ilgiyi üzerinde isteyen, ilgi görmediği an deliye dönen bir adamdı. "Yanlış biliyormuşsun demek ki. Ben işime aşığım, severek yapıyorum." Jeremie omuz silkerek ayağa kalktığında odasının çıkışına doğru ilerlemeye başladı. Yukarıdan topladığı uzun kırmızı saçları, beyaz tişörtü ve gri eşofmanıyla sanki şirketin sanatçısı değil gibiydi. Bu sırada Matt de onu takip ediyordu. İkili birlikte odadan çıkar çıkmaz Matt yine söze girdi. Fakat artık şirket çalışanlarıyla aynı ortama girdikleri için, ona Jeremie demeyi bırakmıştı. "Jungkook bak, geri dönüşüne çok az bir süre kaldı. Shi Hyuk sürekli seni soruyor bana, haliyle ben de bir cevap veremiyorum. Geçiştirmeye çalışıyorum ama artık daha fazla uzatmam mümkün değil. Bir an önce ne yap ne et, içine sinmeyen ne varsa halledip stüdyoya gir."

"Bana emir vermeyi kes. Ben kimseden emir almam." dedi Jeremie sert bir ses tonuyla. Matt gözlerini devirdi. "Gerçekten, o kadar dediğim dedik bir adamsın ki bazen seni boğmak istiyorum." İkili alt kattaki geniş yemek salonuna indiğinde Jeremie sırıttı. "Tabii, eminim ki yaparsın bunu."

İkili tezgaha doğru ilerledi ve Jeremie uzun tabureye oturup "Hey Bay Chul. Bana bir filtre kahve yapar mısın?" dedi başını ovalayarak. Chul arka taraftan çıkıp Jeremie'ye göz attı. Ardından tezgaha yaslanıp "Sen iyi misin Jeon? Çok solgun görünüyorsun?" diye sordu dostane bir tavırla. Chul, şirketin büyükbabası gibiydi. Burada çalışıyor, elemanlara ve sanatçılara yemekler yapıyordu. Yaşlı bir adamdı, 60'larına dayanmış bir adam olarak tamamen yaşını yüzüne yansıtıyordu. Kırış kırış olmuş yüzü, hafiften sarkmış yanakları, beyazlamış kirli sakalları ve kır saçlarıyla, gerçekten de bir büyükbaba edası veriyordu. Bir insandı, vampirler hakkında zerre bilgisi yoktu. Bu yüzdendir ki, karşısındaki adamın gerçek ten renginin bu olduğunu anlayamamıştı.

"İyiyim Bay Chul, sadece yorgunum, şu sıralar yoğun çalışıyorum da." dedi Jeremie gülümseyerek. Halbuki bunun esas sebebi, ilaçların ona ağır gelmesiydi. Vampirler, 1900'lü yıllarda gerçekleşen 'vampirlerin büyük dağılımı' sonrasında insanların arasına karışmak zorunda kalmışlardı. Bu yüzden zamanla 'kamuflaj' ortaya çıktı. Bu, vampirlerin özel olarak tasarladığı bir ilaç türüydü. İçen kişiyi belirli bir süreliğine insan formuna büründürüyor, devre dışı kalan duyu organlarının geçici süreliğine çalışmasını sağlıyordu. Ten rengi normale dönüyor, gözlerinin ardındaki kızıllıklar yerini masum ceylan gözlere bırakıyordu.

Her şey güzeldi, fakat bu kadar kusursuz bir kamuflajın da ağır bedelleri vardı. Kamuflaj, vampirlerin güçlerini kısıtlıyor, onların fiziksel olarak yoruyordu. Bazen de, vampirleri tamamen öldürebiliyordu. Fakat bu çok nadiren gerçekleşirdi. Avlanmak ve vahşi içgüdüyü dışarıya bırakmak, ilacın yan etkisini üzerlerinden atmalarını sağlıyordu. Jeremie de haliyle şu an ilacın yan etkisi altındaydı. Bir an önce avlanmak, vahşileşmek istiyordu.

VILLAIN | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin