Bölüm 02.

521 44 14
                                    

Daha buraya geleli bir hafta olmuş olmasına rağmen Tao bu dönemin nasıl geçeceğine dair bir kaç fikir edinmişti bile. Öncelikle derslerde çokça zorlanacağını keşfetmişti. Evet , gelmeden önce de bunun farkındaydı ancak bu kadar çok olacağını kendi bile düşünememişti. Daha sonra da insanların genelde kendi halinde olup diğerlerini pek umursamadığını fark etmişti. Şu ana kadar edindiği tek arkadaş Jamie olmuştu. Ona da arkadaş demek doğruysa tabii. Birbirlerini gördüklerinde sadece gülümsüyor veya bir iki kelime konuşuyorlardı. Tao onu suçlamıyordu. Sorunun kendisinde olduğunun farkındaydı. Kimseyle konuşamıyordu. Temel şeyleri konuştuktan hemen sonra susmak zorunda kalıyordu. Kabul etmeliydi ki hayatında hiç bu kadar aptal hissetmemişti kendini. Ama bu duyguyu aşması gerekiyordu.

Tao pes eden biri değildi. Pes etmek kavramını zihninden yıllar önce silmişti o. Şimdi yapması gereken , yapacağı her şeye tek tek odaklanmak ve çok çalışmaktı. Başarının bedava gelmediğini biliyordu. Bunu Tao'ya gösteren ne yazık ki ailesi değildi. Tam tersine ailesi Tao'yu bugüne kadar hep pohpohlamış bir dediğini ki ettirmemişti. Çoğu insan bu durumdan mutlu olabilirdi ama Tao hiç mutlu değildi. O yaşamanın ne demek olduğunu tam anlamıyla öğrenmek istiyordu. Okuduğu kitaplar ve izlediği filmlerden çıkardığı kadarıyla , yaşamak kocaman bir evde durup her şeyin önüne getirilmesi değildi. Bu sadece bedenen yaşamak sayılabilirdi. Tao ise ruhen yaşamak istiyordu. Buraya gelmesinin öncelikli sebeplerinden biri de buydu ya zaten. Verdiği karar ne kadar doğru bilmiyordu. Ama bunu öğrenmek için de can atıyordu.

Tabii eski alışkanlıklar şıp deyince bırakılmıyordu. Örneğin Tao'nun her sabah altıda kalkıyor olması gibi. Bu sabah gene altıda ayaktaydı Tao. Alarmın çalmasına bile gerek kalmamıştı. Alarmı kurmamıştı aslına bakılırsa. Alarm çalarsa Kris'in de uyanacağını biliyordu ve onun mızmız hallerini çekmek istemiyordu. Hafta içi her gün bu durumu yaşıyordu zaten. Tao saat altıda kalkarken Kris derse son yirmi veya on beş dakika kala kalkıyordu. Tao , Kris'in nasıl hızlıca hazırlanıp derse yetiştiğini bilmiyordu ama bu yeteneğine imrenmiyor da değildi. 

Kris ile paylaştığı dört dersi vardı. Bu dersler Matematik 2 , Makro İktisat , Enformatik 2 ve Ticari İşletme Hukuku'ydu. Tao neden Kris ile aynı derslere girdiğini bilmiyordu. Sonuçta Tao ikinci sınıf ve Kris çoktan üçüncü sınıftı. Belki de arkada vermesi gereken dersler kalmıştı. Tao burada işlerin nasıl yürüdüğünü daha henüz pek kavrayamamıştı. Ama biri ona açıklamaya çalışsa bile anlamayacağını bildiğinden kimseye sormamıştı. Sadece Kris anlatabilirdi ona neler olduğunu. O da pek anlatacak gibi durmuyordu. 

Tao bazen onun neden bu kadar tembel ve umursamaz olduğunu merak ediyordu. Hayatından nefret mi ediyordu? Depresyonda mıydı? Eğer öyleyse Tao ona yardım etmeyi görevi bilirdi. Ama önce bunu kesin olarak bilmeliydi. Belki de Kris sadece yapısı gereği bir piçti. 

Diğer yatakta oluşan birkaç kıpırdama Tao'nun dikkatini çekmiş ve onun kafasını o yöne döndürmüştü. Kris yavaş yavaş yatağında doğruluyor ve aynı zamanda elleriyle gözlerini ovalıyordu. Tao'nun gözleri onda kilitli kalmıştı. Neden bu kadar erken kalktığını merak ediyordu. Kris değil miydi her gün Tao'nun erken kalkmasına laf eden ve sinirlenen? Tao bu sefer sessizce kalktığına emindi. Kalktığından beri on dakika geçmişti ve bu on dakika boyunca sadece düşünmüştü. Yatağından ayrılma zahmetine bile girmemişti. 

Kris Tao'ya bakmadan yataktan kalkmış ve banyoya ilerlemişti. Kapıyı arkasından kapadıktan sonra aynada saçını düzeltmiş ve hızlı bir şekilde banyodan çıkmıştı. Yerde olan kafasını yukarıya kaldırdığında gözleri , Tao'nun meraklı gözleriyle buluşmuştu. Tao'nun neler düşündüğünü biliyordu. Neden bu saatte kalkmıştı? Nedenini kendi bile bilmiyordu ki Tao'ya bir açıklama yapabilsen. Yapmak istediğinden değil tabii ki. Tek bildiği bir türlü uyuyamadığı ve sonunda pes edip kalktığıydı. 

The Way // TaorisWhere stories live. Discover now