Hassas insanlar, kimseyi rahatsız etmemek için hayatı parmak ucunda yaşar. Ses yapmadan hayata devam eder, çünkü bütün gürültü içindedir.
- Antonio Curnetta
Aradan saatler geçiyor günler geçiyor hatta aylar geçiyor ama değişen hiçbirşey olmuyormuş. Aylardır burdaydım dört duvar arasında ne kadar iyi olunursa o kadar iyi olmaya çalışıyordum. Su gibi akıp giden zaman benden yavaş yavaş birşeyler götürüyordu. Belki umuttu belki heyecandı belkide ne bilim dilim varmıyor ama benden ben gidiyordu. Eksiliyordum sanki ben büyüyordum ama yavaş yavaş eksiliyordum.
Koğuşta çok şey değişmişti bazı ihanetler bizide sessizleştirmişti. Garip şeylerde olmadı değil. Irem'in hâlâ yaşıyor olması hepimizi bozguna uğratmıştı. Oda değişmişti pişmandı tabi bu hale gelene kadar çok bedel ödedi. Çok dışlandı yalnız kaldı ama en sonunda eski yerini almıştı aramızda. Hâlâ inanamasamda şuan aramız ıremle baya iyi. Bana dışardan okumam için roman getiriyordu.
Aradan geçen zamana inat tek kalan umut kırıntıma tutunup hergun birinin başının etini yiyip ders çalıştım. Başarabilir miyim bilmiyorum sınava 12 gün kalmıştı ve ben şimdiden korkuyordum. Burda ömrüm boş boş geçecek diye düşünürken burda bize onlar için küçük bizim için büyük imkanlar tanımışlardı. Izin verirler mi bilmiyorum ama ben adalet okumak istiyordum. Buradan çıkınca adımı temize çıkarmak istiyordum.
Günler fotokopi makinesinden çıkmış gibiydi hergün bir önceki günün aynısı. Uyan kahvaltı yap sıra sende ise bulaşığı hallet derse otur havalandırma saati gelince güvercin ablayla volta at havalandırma bitince koğuşa gel ders çalış akşam yemeği ye bulaşığı yardım et sonra uyu. Uyumak denirse tabi aylardır aynı rüyayı görmeye devam ediyordum. Tanrı bana ne anlatmak istiyor bu rüya ile bilmiyorum.
Arada bir çıkan koğuş kavgalarına fark etmeden sema yüzünden bende giriyordum. Ağzım ile burnumun yer değiştirdiği bir kavgada üç gün hücre cezası almıştık. Kavga o kadar boş bir mevzudan çıkmıştı ki bizim koğuşta herkes birbirini korumak için kendisini yakmıştı. Tabi arada en çok hasar yiyen bendim ama.
Havalandırmada 3 koğuş birden çıkmıştık o gün bizim koğuş Güvercin ablanın koğuşu ve yabancı bi koğuş daha. Ben Güvercin abla ile avluda volta atarken yabancı koğuştan bi kadın karşı duvara çökmüş Dideme pis pis bakıyordu. Güvercin abla sanki müneccim boku yemiş gibi;
"Kesin bi bokluk çıkacak ben sana söylim bu bakışmalar bana kovboy filmlerini hatırlattı aradan bi çalı çırpı geçse tamamdır."
Güvercin ablanın dediklerinin ardından gözlerim bir Didemi bir diğer koğuştaki fil götü gibi suratı olan kadın arasında mekik dokuyup duruyordu.
Havalandırma saatinin bitmesine az kalmıştı Salih gardiyan bir elindeki saate birde karşısında ona aşk ile bakan semaya bakıyordu. Onların bu küçük cilveleşmeleri bazen çok tatlı bazen ise kusma derecesinde romantik geliyordu."Kadının bakışlara bak birazdan iç savaş çıkacak vaziyet al."
"Inanayım mı abla geçende öyle dedin hiçbirşey olmadı."
"Inan tabi eşek sıpası benden yalan çıkar mı?"
"Umarım dediğin gibi olur bayadır kaos çıkmıyordu zaten."
"Cennet mahallesinde alev vardı hatırlıyor musun?"
"Yoo kimdi o?"
"Pembenin babasına piyango çıkınca yaşlı adamı baştan çıkarmıştı adamın parasını yemişti kevaşe. Bu kadında benim gözümde öyle şuan."
"Abla ne alaka şimdi o kadınla bu kadın."
diyip küçük bi kahkaha attım."Sus ablaya cevap verilmez."
Ağzımdaki hayali fermuarı çekip sustum. Memnun mırıltılar çıkarıp volta atmak için harekete geçmiştik. Önümüzde ilerleyen yabancı koğuştaki iki kadın tin tin gidiyordu. Kadınlara ayar olan Güvercin abla ağzını açıp;
"Yürüsenize illa inek yayar gibi götünüze vurarak mı ilerleteyim sizi?"
Öndeki kızlar önce bize ardından Didem ablayı pis pis kesen kadına akis atıp ilerlediler."Abla yeminle kafamda kırk tane tilki, kırkının da kuyruğu birbirine değmiyor." Alamadığım cevap ile kafamı yere eğip yürümeye devam ederken didem ayağa kalkıp kadının karşısına geçti.
"Ne bakıyon lan?"
"Bakmıyorum."
"Ben yalan mı söylüyorum lan burda ?"
Diyip kadına kafayı olağan gücüyle koyunca ortalık yine elli altı olmuştu. Herkes birbirine girmişken Güvercin abla;"Bizim atalar yine boş durmamış zamanında bir laf söylemiş tabi siz cahil ordusu bilmezsiniz.
Osuranın karşısında sıçmazsan götü yok derler.""Abla şimdi ne alaka bu?" dedim o kavganın ortasında.
"Herşeyi de birseye uydurma be yaren kafama esti söyledim olamaz mı?"
"Olabilir abla haklısın." diyip sustum.
Biz bu saçma konuşmaya dalmışken yediğim dayağın haddi hesabı yoktu. Ben her etrafıma baktığımda sağlam bir yerden yumruk yiyordum. Herşey 5dk içerisinde sanki olup bitmişti. Gardiyanlar gelip bizi ayırmış 8 kişiyi alıp hücreye götürmüşlerdi. O gece hücrede yine hayat sorgusu yapıyordum. Bir kaç gün kaldıktan sonra koğuşa dönmüştük.
Elime günlüğümü alıp pencerenin pervazına geçtim.
Tarihlerini yazmayı bıraktığım bir sayfada daha kendimi buluyorum. Hiçliğin arasında sıkışıp kalmışlıktan biraz hallice olan bu ruhum ve bedenim arasında olan saçma savaştan yorgun düşmüş benliğim yine düşüncelerimin etrafında dönerek tavafa kalkıyorum.
Dersler çıkarılamayacak kadar beter olan günlerin yorgunluğu var üzerimde. Bir replikte bulduğum sözlerde kendimi arıyorum gözümü açıyorum aynı siyah kapatıyorum tekrar o karanlık. Sağıma dönüyorum zifiri soluma dönüyorum aydınlık uğruna beni karşılayan yine kâbus oluyor.
Günler ilerliyor haftalar birbirleri ile girdiği farklılık savaşından galip geliyorlar. Dört duvar arasında aranılan detay zihni yormaya devam ediyor.
Zaman çizgisi üzerinde ilerleyen tutsaklık, dengede durmaya çalışan ip cambazı. Toy cambaz ne kadar yükseklikten korksada ilerlemeye çalışıyor. Tutsaklık özgürlük uğruna ilerliyor o çizgi üzerinde ama bi eksiklik var çizgi gözle görünmüyor.
Yürüyorum koşuyorum nefesim tükenene kadar hızlanıyorum ciğerlerim kendini belli etmek istersecesine acıtıyor ama buna inat devam ediyorum. Kesilen nefeslerim parça parça çıkıyor önüme engel gibi. Nerde mi koşuyorum dört duvar arasında kendimden kaçabildigim kadar gidiyorum. Gitmek mümkünse ben 100.000.999 km koşuyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYÂL
Mystery / ThrillerTik Tak Tik Tak Tik Ve son.... Bir ruh hayata gözlerini yumdu. Ve bir ruh tekrardan bedende yaşam buldu. Yaşam bulan ruhun gazabıyla yanıp kül olan bir ceset kaldı geriye. Toprakla bütünleşmiş beden ayağa kalktı artık onun zaferiydi. Bir yenilgi bi...