-3- ANNE?

386 18 15
                                    

  Uyandığımda, odam karanlıktı. Yani hava da kararmış olmalıydı. Saatin kaç olduğuna bakmaya bile tenezzül etmeden lavaboya girdim. Aynaya baktığımda sanki karşımda Yağmur değil de başka biri duruyormuş gibiydi. Gözlerim şişmiş, saçlarım birbirine girmişti. Gerçekten tam kelime anlamıyla "iğrenç" görünüyordum. Yüzümü yıkayıp saçlarımı düzelttikten sonra aynadan kendine baktım: Gözlerimin şişkinliği hala azalmamış olsa da, en azından deminki korkunç Yağmur gitmişti.

   Lavabodan   çıkıp odama geçtim ve telefonuma baktım, Whatsapp'dan 150 mesaj gelmişti ve saat 20:15 i gösteriyordu. "Anlaşılan birileri beni merak etti." Diye düşünüp sevinmiştim. Ama mesajlara bakar bakmaz istemsiz olarak yukarıya doğrulmuş dudaklarım önce dümdüz oldu, sonra da aşağı doğru kıvrıldı. Çünkü mesajların birisi annemden kalanı ise bizim sınıftakilerin olduğu saçma gruptan geliyordu. Annem; "Tatlım, biz bu geceyi babanla dışarıda geçireceğiz." Demişti.  Diğerleri ise dediğim gibi sınıfın saçmalıklarından ibaretti, açmadım bile. En iyi arkadaşım Buse bile beni merak etmiyor muydu? Bu durum beni her zamanki gibi üzmüştü ve etkisini hiç azaltmadan üzmeye devam ediyordu. Sanki bir el kalbimi sıkıca kavramıştı, ve ne zaman mutlu olsam o el kalbimi tüm gücüyle sıkmaya çalışıyordu.  

   Odamdan çıkmaya karar verdim ve merdivenlerden aşağı indim. Midem gurulduyordu, Mutfaktan atıştırmalık bir şeyler ve içecek aldım. Sandalyeye oturup yemeye başladım. Yeteri kadar yediğimi düşündüğümde İnternetten bir kaç video izledim ve yine sıkılıp odama çıktım. Teen Wolf ' dan bir kaç bölüm izledim ve yatağıma uzandım. Acaba Ferhat hoca Yazışmayı okuyunca neden öyle bir bakış atmayı terchih etmişti? Doruk Buse'yle ne ara tanışmıştı? Aksel denen çocuk nasıl biriydi? Bunlara fazla kafamı yormamayı tercih ettim ve gözlerimi kapattım.

-----------------------------------------------------------------------------------------------

Gece zor da olsa biraz uyuyabilmiştim ve kalkmak zor olmamıştı. Üstelik uykusuz da görünmüyordum. Kıyafetlerimi giyip hazırlandım ve bir şeyler atıştırıp evden çıktım. Deniz Abi beni okula bıraktıktan sonra oradan ayrıldı. Beynim bana yürümemi emrederken, Vücudum beynime itiraz ediyordu. Ama sonuçta beynim bu savaşı yenmişti ve sınıfıma doğru ilerlemeye başladım. Her zamanki gibi Buse daha gelmemişti. Ben de pencerenin önüne geçip onu beklemeye başladım. 

 Yaklaşık 10 dakika sonra Buse geldi, mutlu görünüyordu. 

"-Oo Yağmur erkencisin." Dedi ve sebepsiz yere kıkırdamaya başladı. Onun bu halini görünce ben de gülmeden edemiyordum. Buse gerçekten tatlı bir kızdı ve bardağın hep dolu kısmını görmesini biliyordu. İşte benim yapamadığım şey de buydu. Birazdan ders başlayacağı için sıramıza oturduk. Ders edebiyattı ve fazla sıkıcı olduğu söylenemezdi. Çünkü bu öğretmeni seviyordum. Birazdan Çağla Hoca sınıfa girdi ve dersi işlemeye başladı. Buse ve ben de derse katıldığımız için ders çabuk geçmişti, Biz de kantine çıktık, çıktığımızda Yine Doruk ve arkadaşları da orada oturuyordu. Ama Aksel'i görememiştim. Zaten o çocuktan pek hoşlanmamıştım, aslında daha yüzünü bile tam olarak görememiştim ama biraz kaba birisine benziyordu.

   Doruk bizim geldiğimizi görünce bizim masaya geldi ve ben onların romantizmini bozmak istemediğim için Buse ve Doruk'a biraz hava alacağımı söyleyip kantinden ayrıldım. Ve bahçeye çıktım. Açık hava iyi gelmişti, en azından kantindeki yanık tost kokusundan daha rahatlatıcıydı. Gözlerimi çıkış kapısına çevirdiğimde Aksel'in okuldan çıkmakta olduğunu gördüm. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Neyse, tekrar önüme dönüp hiç bir şeye bakmadan, hiç bir şey düşünmeden, hiç bir şey söylemeden öylece zilin çalmasını bekledim. Mutsuz değildim, ama hiç bir şey yapmayı istemiyordum. Yeteri kadar durduğumu düşününce sınıfa yürüdüm ve kulaklıklarımı takıp Buse'yi beklemeye başladım. Kısa bir süre içerisinde gelmişti ve ağzı kulaklarındaydı, evet gerçekten Doruk'la olmak bu kıza iyi geliyordu ve böylece ben de mutlu oluyordum. Bir sonraki ders toplantıdan dolayı boş geçmişti ve ben uyumuştum. Evet gerçekten uykuyu çok seviyordum çünkü Uyurken bu dünyadan çok farklı bir yerde dolaşıyordum ve orada istediğimi yapabilme hakkkına sahiptim.  

   Çıkışta Deniz Abi'yi arayarak  biraz arkadaşımla takılacağımı söyledim ve o da beni almaya gelmedi. Buse'yle bir kafeye oturduk ve ikimiz de birer dilim pasta ve içecek aldık. Genelde kafamızı dağıtmaya buraya gelirdik çünkü gerçekten güzel tatlıları vardı. yani buraya geldiğimizde hem konuşuyor hem de bir şeyler yiyorduk. Yaklaşık 1,5 saat oturunca hesabı ödeyip kalktık ve ben taksiyle eve döndüm. Ve bilgisayarı açıp Facebook'a girdim. 2 arkadaşlık isteğinden başka bir şey yoktu. Ben de sıkılınca bilgisayarı kapattım.  Aşağıdan bir şeyler atıştırdım ve geri dönecekken merdivenlerin başında annemi gördüm. Bir şey söyleyecek gibiydi;

 "-Yağmur, nasılsın hayatım;?" Dedi yavaş yavaş merdivenlerden çıkarak, ben de onu yavaş ve şaşkın adımlarla takip  ettim. Sonunda odama girdi ve "Biraz anne-kız sohbet etmek ister misin?" Diye sordu gülümseyerek. Şaşkınlık ve Mutluluk dıygusunu uzun zamandır ilk defa bir arada yaşıyordum. "Olur." Dedim. Acaba ne diyecekti?

Kolej KanunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin