-2- SIRADAN

484 22 11
                                    

En isteksiz ifademi takınıp sınıfa doğru yürümeye başladım. Tam o sırada ismini bilmediğim bir çocuk bana çarptı ve düşmemek için 1-2 adım sendelemek zorunda kaldım. Çocuğun yüzünü tam olarak göremesem de, benden büyük olduğu her halinden belliydi. Ben tam kendime geldiğim sırada çocuktan özür dilemesini beklemiştim ama o yüzüme bile bakmadan hızla yürümeye devam etmişti. Ne bekliyordum ki? Benden özür dilemesini veya tam düşecekken tutmasını falan mı?
Bu düşünceleri bir kenara bırakıp sınıfa girdim ve sırama oturdum. Sıra arkadaşım ve aynı zamanda en iyi arkadaşım olan Buse daha gelmemişti. Nedense o okulda olmayınca kendimi tam anlamıyla bir ezik gibi hissediyordum. Çünkü ben neredeyse hiç denecek kadar az arkadaşa sahiptim. Bu hep böyleydi, küçüklüğümden beri.
Buse'yi beklemekten canım sıkılmıştı. Bu yüzden kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye karar vermiştim. Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda hep müzikler arkadaşlık yapmıştı bana. Müziğin notalarının teker teker beynime işlenmesini hissediyordum.Tam sevdiğim şarkının son sözlerine gelmişken, birisi kulaklıklarımı hızla çekti. Ürkmemiştim, çünkü bu Buse'nin bir çeşit "Ben geldim" deme şekliydi. Kafamı kaldırdığımda yanılmadığımı gördüm. Buse her zamanki gibi canlı ve neşeli gözüküyordu. Kalkıp sarılmamızı yaptık.
"- Sana anlatacaklarım var. Bu ne hal kızım ölü gibisin kalk bir şeyler yiyelim." Dedi. Buse her zamanki gibi fikrimi sormak yerine sadece emir vermekle yetiniyordu. Ama ne olursa olsun, bu kızı gerçekten seviyordum. O her şeyden mutlu olabilen, ve aynı zamanda herkesi mutlu edebilen bir kişiliğe sahipti. Fazla neşeliydi.
Kantinden ikimize de birer tost ve içecek aldıktan sonra boş bir masaya oturduk. Dersin başlamasına daha vardı.Buse tostundan büyük bir ısırık alarak;
"-Hani 11-E'de ki Doruk var ya dün bana çıkma teklifi etti kızım.!1!" Dedi. gerçekten heyecanlanmışa benziyordu. Ve bu garip bir olaydı, çünkü öyle kişiler genelde bizle pek muhattap olmazlardı. Ve biz onlardan 1 yaş küçüktük. Ben de şaşırmıştım;
"-Ciddi misin? Sen ne dedin peki?" diye sordum. Buse ağzı dolu olduğundan abartılı ve olumlu bir şekilde başını sallamakla yetinmişti. Ve gerçekten mutlu görünüyordu. Onun için sevinmiştim.
Dersin başlamasına az bir zaman kalmıştı. Sınıfa girdik, ders Fizikti. Ve bu ders ile aramın fazla iyi olduğunu söyleyemeyecektim. Ders bitmek bilmiyordu. Sonunda Buse ile dayanamayıp yazışmaya karar vermiştik. Çantasından çıkardığı kağıda aceleyle bir şeyler karaladı ve önüme uzattı. Kağıtta "Sıkıldım yaa şu adamın dersleri de geçmiyor bi türlü." Yazıyordu. Ben de ona katılıyordum. Bu yuzden "poff aynen, kaç dakika kaldı acaba!" diye sorup kağıdı Buse'ye uzattım. Buse kağıdı hızlıca okuduktan sonra kağıda "tenefüste Doruk'un yanına gideceğim. Sen de gel tanışmış olursun eniştenle." Yazıp bana uzatmıştı. Okuyunca gözlerimi devirmekten başka bir şey yapmadım. ve kağıdı katlamaya başladım. O sırada Fizikçi Ferhat da yanımızda doğru yaklaştı ve kağıdı hızlıca elimden çekip aldı. İşte, şimdi yanmıştım. Kağıdı okumaması için içimden yalvarmıştım ama çok geçti. Ferhat Hoca kağıdı açıp okumaya başladı. Ve bize tereddütlü bir bakış attıktan sonra kağıdı az önceki yerine, sıraya koydu ve bizden uzaklaştı. Normalde bağırıp çağırması gerekiyordu. Ama o bir bakışla yetinmişti. Ve bu beni kuşkulandırmaya yetiyordu.
Nihayet tenefüs zili çalınca Buse'ye :
"-Napacağız şimdi?" Diye sordum ama o endişeli görünmüyordu.
"-Bişey olmaz merak etme. " dedi. Ben de üstünde fazla durmamaya karar vermiştim. Buse'nin yeni sevgilisi Doruk'un yanına gidiyorduk. Kantine çıktık. Doruk bir masada oturuyordu ve yalnız değildi. Yanında bir kaç erkek daha da vardı ve O da ne!! Bunlardan bir tanesi Sabah bana çarpan çocuktu. Yüzünü pek görememiştim ama kıyafetlerinden tanımıştım. Bu oydu. Buse ve ben yanlarına gidince Buse beni Dorukla tanıştırmıştı. Doruk'un tatlı bir tipi vardı ve iyi birisine benziyordu. Doruk da Bizi masadaki diğer Çocuklarla tanıştırıyordu. Adlarının Cengiz, Sefa, Burak olduğunu öğrendiğim çocuklar benimle tokalaşmışlardı. Ve sıra o çocuğa gelmişti. Nedense Masada bir sessizlik oluşmuştu. Bunu bozmak istercesine "Adım Aksel." Dedi umursamaz bir tavırla çocuk. "Yağmur" Dedim utanarak. Ve yine sabahki olaydan dolayı özür dilemesini bekledim ama o beni tekrar yanılgıya uğratmıştı. Ve yanımdan geçip gitmişti. O gidince Cengiz,Sefa, ve Burak da peşinden gitmişti. Masada sadece Ben,Buse ve Doruk kalmıştık. Doruk Buse'nin yanağına küçük bir öpücük kondurarak, "Ben gidiyorum canım, sonra görüşürüz." Dedi ve o da diğer arkadaşlarına yetişmek istiyorcasına hızlıca geçip gitti. Buse mutlu olmuşa benziyordu.
Sonraki dersler sırasıyla Kimya,Türçe, ve geometriydi. Genel olarak sıradan bir gündü. Ve sonra Dorukları hiç görmemiştik. Sanırım gitmişlerdi. Biz de Buse'yle beraber okuldan çıktık. ama Şoförümüz Deniz Abi beni beklediğinden Buseyle ayrıldık. Ve arabaya bindim.
Kısa yolculuk boyunca müzik dinlemiştim. Eve geldiğimde hızla odama çıkıp. Kendimi yatağa attım. Ve O çocuğu, yani Aksel'i düşünürken her zamanki gibi kendimi uykunun kollarında buldum.

Kolej KanunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin