Şimal'den sonra birçok kişi girdi hayatıma elbet,malum yurt ortamı. Bunlardan biri de kıvırcık. Yani biz öyle diyoruz. Adı Şevval. Ne kadar da güzeldi kıvırcık sacları, yeşil gözleriyle. Ne olacağı belli olmaz ya hep zamanla bilmediğim bir soğukluk girdi araya. O arada zamanla dağılmaya mahkum olan grubumuz da büyümüstü. Şimdilik. -mâlum lise grupsuz olmaz.- Artık sekiz kişiydik. Kendi halinde insanlara yuksekten bakan ama cok sevdiğim ve kendi çapında bir çekicilige sahip Eylem, saf bir güzellige ve çok bilmislik duygularını da icinde bulunduran benim pıtırcığım yanii Cemre, sarı saçlarıyla yeşil gözleriyle bir türlü ısınamadığım Güneş, aslında ismiyle beni ısıtmalıydı diye bir espri yapıp devam etmek gerekirse çatlak sevecen ve garip arkadaşım Semanur ve deli dolu nerde ne yapacağını bilmediğimiz Beren. Ne kadar çok sevilmezdık, ne çok nefret ederlerdi bizden tahmin edemezsiniz. Üstünden beş yıl geçmesine rağmen anlayamadım hala ama sorduğumuzda aldığımız tek popüler cevap vardı; cok havalıydınız. Öyle miydik gercekten ? Onu bilmiyorum ama bildiğim tek acı sey vardı dostluğumuzun sahteliği.
(!)
Sekiz kişiyiz dedim ama nasıl geldik biz bir araya ? Okul başladıktan bir iki ay sonra gelen bir çocuk vardı, Akın. Araları iyiydi Beren'le. Tam da anladığınız gibi evet. İlk teklifti bu ama tek değildi o zaman. Biri daha vardı, Emre. Bir karar vermeliydim. O kadar garip bir durumdu ki hic birini seçmeme sansım yoktu, mecburdum sanki. Söylenenlere göre Emre ne yaptığı belirsiz güvenilmez biriydi -hemen bu imajı vermesi de garip- Akın ise iyi seçenek zaten Beren'le de yakındı. Bak bak düsünceye bak resmen boştan sebep, bir caba. Neyse. Akın olmalıydı tabi. Bu ilişki kızları da yakınlaştırmıştı. Lakin söylemeden gecemeyecegim ki insanlara kulak tıkamak gerektiğini unutmasaydım keşke. Çok pişman olacaktım çookk.
İlk Yakınlaşma.
Zaman durmadı elbet. Çok gecmeden de aşk sandıgımız oyun bitmişti ama kazandığım biri vardı buruk aşk hikayemden (!). Can. Akın sayesinde yakınlaşmıştık. Bir de Şimal-Şevval sürekli takılırlardı ona ordan biliyorum. Kısa sürede büyük bir parcası olmuştu hayatımın ama cok garipti ki adına aşk demek aklıma gelmiyordu hiç. Tenefüste, derste beraber oturup, okul çıkışlarında saatlerce telefonla konuşur yetmedi bir de kantinde buluşurduk. Ben konusurdum o dinlerdi o da anlatırdı tabii. Hayıır, hâlâ aşk değildi adı...
Birgün duydum ki Şimal'ler laf yapıyormuş yakınlığımıza ve secim yapmasını istiyorlarmış Can'dan. Bunu duyunca gaza geldim -durur muyum hiç?- yap tabi dedim.
Onlar mı? Ben mi?
"Seçimler hayatınızı ters düz ediyor bir yerde."
Yurt hayatı ayrı güzeldi elbet. Hep eğlenir birbirimize sataşırdık. Odaya milleti alır, korkutur, bundan büyük zevk alırdık. Sahte dostluklar demiştim. Çok sevdiğimizi söylediğim kızlarla çok acınası bir durumumuz vardı. Hepimiz birbirimizin kuyusunu kazarken yüzümüze gülüyorduk. En acısı da bunun farkında olmamamızdı. Bir karar aldık. Dobra dobra konustuk her şeyi. Milat mıydı o gün ? Çok güzeldi ama. Gizli saklı yoktu artık, yapmacıklıklar da. Eskisi gibiydik ama dogruyduk içimiz rahattı bu sefer ki zaten bu uzun yıllar sürecek dostluğumuzun ilk sarsıntısıydı henüz...