-ağaç işte, üzerine

19 3 1
                                    

4 Mayıs&&

dün, banyomu yaptım
çilekli şeylerle yıkandım
hep sürdüğüm ojelerimi sürdüm
dudaklarıma nemlendirici,
vücuduma yağ sürdüm.
kaşlarımı aldım,
boynuma kiraz çiçeği kokusu damlattım.
saçlarımı yaptım ki uyandığımda dalgalansınlar
sonra ajandamı açtım şöyle bir göz gezdirdim,
çantamı boşalttım
kitaplarımı yerleştirdim.

ışık açık uyuyakalıyordum
içim geçmiş
kalktım çayımı yaptım
babamın yanağına bir öpücük kondurdum
alarmımı kurdum
o çok tıklayan saati bilerek koydum oraya
bana birçok şeyi hatırlatıyor diye
sabırlı olmamı diliyor
pilini çıkarmamak için kendimi zor tuttuğum zamanlar vardı
ama bana o hep sabırlı ol dedi.
şimdi alıştım ona
kulak tırmalayıcı sesine
ya da kolumdaki senelerdir çıkarmadığım saate
kaç yıl oldu bilmiyorum, geçen sene bozuldu aynısından aldım
işte böyle hiç çıkarmadığım, varlığına güvendiğim şeyler var
zamanında beni ben yapmaları için taktığım sonra gerçekten ruhumu birleştirdiğim şeyler...
birileri var, yüzüne baktığımda güvende hissettiğim,
birileri var, en sevdiğim şarkıları yadırgamayacaklarını düşündüğüm,
ben kendimi çok yanlış ifade etsem bile beni anlayan insanlar...
onlar iyi ki varlar
ve onlara haykırıyorum bıkmadan usanmadan, onları ne kadar sevdiğimi
aynı Nil'in söylediği gibi
ellerinden tutuyorum
belki fazla affediciyim belki fazla iyiyim onlara karşı ama
canımın bir parçasını üstlenmişler onlar
beni ben yapmışlar yalnızca hayatımda olarak
değmeyenlere hiç enerjimi harcamıyorum, tüm vaktim sevdiklerime olsun
hayatta da öyle
sevmediğim işi yapamıyorum, zorunda olsam bile, yapmıyorum
bu bazen bana sıkıntı çıkarıyor, çok üzüyor beni bu hallerim
ama napayım, kişiliğim, prensiplerim var diye üzeyim mi kendimi?
kendi yolum olmayan yollara mı sapayım, sırf dediler diye?
hayır hayır, yanlış ya da doğru, kolay ya da zor ama benim yolum değil mi?
benim nefes alış şeklim ve ben de bir yiğidim, yoğurdumu ona göre yerim
sırf sevdiğim şeylere, kişilere gücüm kalsın diye hiç fena olmayan kişilerden vazgeçmiş olabilirim fakat hiç azla yetinen biri de olmadım ben
fena değil, yeterli olsaydı böyle mi olurdum, zorlanır mıydım hiç bu kadar?
sanmıyorum,
lakin o da ben olmazdım.

&&

caddede mor leylaklar var, çok azlar ama ne güzel süslemişler sokağı
hele şu ağaçlar...
yeni açtılar bunlar, 1 hafta bile olmadı
hele şu gözümün önündeki...
aylardır küstü buraya,
en son da o açtı zaten.
fakat ne ihtişamlı bir ağaç, keşke burada olabilseydiniz de gösterebilseydim.
hatırlarım birine göstermiştim, bak ne güzel ağaç demiştim.
ağaç işte demişti.
başka insanlar böyle maalesef
göklere binalardan daha çok uzanmış ladini farketmezler ve daha birkaç ay önce gördüğüm bu çirkin caddedeki güzel mavi kelebeği fark etmezler.
maalesef bakarlar ama görmezler...
olsun ben görüyorum onları, öyleyse ziyan değil, dimi?

her neyse, şu sıralar kargalar arttı
onlar da güzel aslında ama biraz ürpertici.
bunun da popüler kültürden olduğunu düşünüyorum
tarlada, çayırda veya herhangi bir köyde değiliz ki
bir zararı yok onun.
karga kötü napabilir burada, aynı güvercinler gibi dolanır ancak
geçen parka gittim oturdum
ilk defa beyaz bir güvercin gördüğüm gündü.
bir de bankları koymuyorlar mı kaldırımın hemen yanına
sanki ben insanları izlemeye geldim oraya
ne rahatsız edici... hem oradan geçen insan da podyumdan geçer gibi hissediyor kendini.
güvercinler doluşmuş bende kaçırmadan yaklaştım oturdum oraya,
paldur küldür yürüyüp bütün herkesi korkutan insanların aksine.
yerde bir ekmek mi ne, bayatlamış herhalde, kıramıyorlar gagalarıyla
baya bi bekledim, hani olur da tutup taşa vururlar kırılır
kıramadılar
üstelik aptal bir tanesi vardı o kırılmışları bile fark edemedi,
hayatta da öyle değil mi? güzellikleri görmeniz gerekir, yoksa bir başkası görür.

bekledim işte, sonra da kalktım kırdım onları
fark edince nasıl kapıştılar aralarında, hayretle izledim.
belki de kaderi etkiledim bilmiyorum, belki de kırmamalıydım
sonra da toplaşıp bana bir şölen yaptılar
park etrafında çeşitli akrobatik hareketlerle uçtular
nasıl mest oldum anlatamam
orada ne kadar durdum bilmiyorum
ama akrobatik hareketlerini bitirip yine kaldırımı didiklemeye döndüklerinde kalktım işte.
sonra evde bir şey değişmemişti, babam gelmemişti,
çaydanlık bıraktığım gibi duruyordu ve yine odam güneş almıyordu
çıkardığım hırka yerde uzanıyordu...

gerçekten, çok sanatsal geliyor bana
hırkanın yerde uzanışı
bana bir vazgeçmişliği ama bundan gelen huzuru çağrıştırıyor
çıkarırken o sıcak hırkayı, zorlanışını ama o hırkanın da rahatladığını
yalnızca yolculuğa ara verdildiğini ama buna aldanmayın, her ara vermişlik bitmez.
bunu bana karşı gelen tüm sabırsızlardan öğrendim, belki de haklılar diyorum şimdi de.
doğru olunca ara vermek gerekmez.
bazen hırka dayanamaz, bazen giyen
önemi yok
belki o yerde soğuyana kadar duracak belki onu bırakan, sıcaklığı gitmeden geri dönecek...

kim bilir?
belki de birinin bana daha önce dediği gibidir
belki de o sadece bir hırkadır

hırka işte'dir.

unforgivenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin