Annem ve babam ölmüştü bizim aileden sadece Kerem ve ben hayattaydık Kerem'inde durumu oldukça ağırdı.
Bizi en yakın hastaneye götürdüler. Hastanede polisler benden bir yakınımızın telefon numarasını istediler bende Berk'in annesinin telefonunu verdim polis memuru Berk'in annesini yani teyzemi aramış olmalı ki 30 dakika içinde Berk ve teyzem gelmişti teyzem ağlıyordu Berk'inde hiçbir şeyden haberi yoktu sanırım, etrafa anlamsız gözlerle bakıyordu. Teyzem gelip bana sarıldı "Talihsiz bahtsız kuzum benim." diyordu ağlayarak. Yoğun bakımdan bir doktor çıktı ve teyzem onun yanına koşa koşa gitti, doktora "Doktor bey hasta nasıl durumu iyi mi, kritik mi yaşayacak, mı?" Diye sorular soruyordu.
Doktor çok sakin bir şekilde "Hastanın durumu oldukça kritik hayati tehlikesi sürüyor çok fazla kan kaybetmiş O rh - (Sıfır negatif) kana
ihtıyacımız var bu kan grubu çok zor bulunuyor ve de çok az zamanımız var acilen O rh - kan gruplu kan bulmanız gerekmekte."
dedi.Tuğba teyzem bana bakarak Derin senin kan grubun ne dedi. Ben "A rh+ teyze." dedim. Teyzem dediğim şeye karşı biraz üzülmüştü, tüm arkadaşlarını arayıp kan grubunu öğreniyordu fakat hiçbir arkadaşının kan grubu 0 rh- değildi yaklaşık 15 dakika sonra teyzem Nancy geldi. Tuğba teyzem, Merve teyzemin yanina gidip her şeyi hemen anlattı...
KR* 2. BÖLÜM
Merve teyzem bir sevinç ile "Benim, benim kanım uyuyor." Diye tüm hastaneyi inletti.
Ben sevinsen mi, ağlasam mı karar veremedim.
Sonuçta annem ve babam ölmüştü. Abim de ölebilirdi.
Bir aile mahvolmuştu.
Bir yuva yıkılmıştı.
İki çocuk annesiz babasız kalmıştı.
Birinin hayatı hayati tehlikede olan iki çocuk.Nasıl yaşamımızı sürdürecektik? Nasıl?
Annemiz bakardı, babamız bakardı bize. İş bilmezdik. Hazıra konardık. Hayatımızda hep annemiz ve babamız ile yerdik yemeğimizi. Babamızdan alırdık harçlığımızı. Küçükken annemiz ve babamız işe gittiğinde ağlardık arkalarından. Onlar gelene kadar konuşmazdık kimseyle. Ne bakıcıyla, ne arkadaşımızla.
Annemiz babamız yok.
Hayat bitti.
Peki neden?
Neden bunlar benim başıma geldi?
Başkasının başına neden gelmedi?"Derin haydi teyzeciğim kalk Merve kan vermeye gidiyor." Deyip bir nefes aldı Tuğba teyzem ve lafına devam etti. "Haydi canım, Merve'nin yanına gidelim."
Oturduğum zeminde bacaklarımı karnıma çekip, başımıda bacaklarımın arasına sıkıştırdıktan sonra teyzeme "Sen git ben gelmeyeceğim." Dedim.
Teyzem yanıma gelip bacaklarımın üzerinde olan ellerimi tutup "Bak Derin seni anlamaya çalışıyorum. Tam anlamıyla olmasa bile. Onlar senin anne ve babandı ama benimde ablamdı. Bu yüzden hepimiz direnmeliyiz. Hepimiz zorluklara göğüs germeliyiz. Hepimiz birlikte olmalıyız." Dedi ve derin bir nefes aldı.
Kafamı teyzeme doğru kaldırıp "Hepsi sizin yüzünüzden..! O lanet olası oğlunun doğum günü partisine bizi çağırmasaydın şuan herkes mutluydu..!" Deyip bağırdım. Teyzem "Peki, o zaman buradan ayrılma.!" Deyip gitti.
Bende arkasından "Elimden gelse kaçacaktım zaten..!" Diye bağırdım.Bu kadını severdim. İyi biriydi. Ama bizi o partiye çağırmasaydı her şey daha güzel olacaktı.
Merve teyzemi pek sevmem. O da beni sevmez. Kendi çocuklara karşı bir nefret besledi. Nedeni ise bundan 3-4 yıl önce çocuğunun bir trafik kazasında ölmesi. Bu yüzden çocuklara pek ilgi ve şefkat göstermez. Ama bir nevi o da haklı. Onu şuan anlayabiliyorum.
Benim de sevdiğim iki kişi öldü.
O çocuğunu severdi bense annem ve babamı.Hayat her ne kadar zor olursa olsun katlanmalıyız.
Aslında intihar etmek güzel.
Çünkü gereksiz bir hayata son veriyorsunuz.
Başka insanlar sizin ölümünüzle sevinebiliyor.
Bu yüzden ben aksine bu hayata devam etmeyi deneyeceğim siz sürünün artık sürtükler.
"Derin?" Bu ses Berk'den gelmişti. Berk'e cevap vermeyip oturmaya devam ettim. "Derin g-gerçekten ç-çok üzgünüm." Üzgün olduğuna inanmıyordum. Bu çocuk annesi kaza geçirdiğinde bile arkadaşlarıyla sinemaya giden biriydi, teyzesinin ölümüne mi üzülecek?
"Evet, eminim öyledir." Dedim umursamaz bir sesle. "Derin ben gerçekren üzgünüm. Sizi doğum günüme çağırmasaydım bu olanlar olmayacaktı." Deyip derin bir nefes aldı.
Başımı kaldırıp Berk'e baktım.
Hey! O da ne o ağlıyor mu? Şaka yapıyor olmalı. Eminim ki bunların hepsi bir oyundur. Soğana dokunup eliyle gözünü ovalamıştır ve ağlıyorum diye bize yutturmaya çalışıyordur."Tamam kendini yorma artık." Deyip başımı diğer tarafa çevirdim. O sırada en yakın arkadaşlarımdan biri olan Simay'ı gördüm. Aslında onu arkadaşım gibi görmüyordum, o benim için özel biriydi. Bir arkadaştan bir adım ileride, bir sevgiliden bir adım gerideydi onunla oluşum. Ama o beni bir arkadaş gibi görüyordu. Sert bir kızdı ve bir o kadar da güzel. Bu zamana kadar kimseyle çıkmamıştı, çıkmasını da istemiyordum.
Onun beni fark etmemesi için başımı diğer tarafa çevirdiğimde "Derin?" Diye seslenen Simay 2-3 metre uzağımdaydı.
"Ne oldu, neden buradasın?" Diye sorular sormaya başladı.
Ben ona cevap vermeyip başımı dizlerimin arasına aldım.
"Derin sana söylüyorum ne oldu?" Diye bağırmaya başladı. Bende dayanamayıp "Annem ve babam öldü, abimin de hayati tehlikesi var, her an ölebilir. İstediğini öğrendin mi? İçin rahat etti mi? Ettiyse şimdi defol git." Diye ona bağırdım. O da bana dolu gözleriyle bakıp başını sallayıp koşmaya başladı. Sanırım hastane dışına çıkacaktı.
Simay'ın Ağızından
Derin'in annesi ve babası ölmüştü. Onu en iyi ben anlardım, bende babamı kaybetmiştim çünkü. Annem başımızda biri olsun diye Eric ile evlenmişti. Eric'in babası Türk, annesi İngilizdi. Tam ismi Eric Doğan'dı. Türk adı ise Murat'dı. Arkadaşlarımın yanında annem ona Murat diye hitap ederdi. Hiç kimse Eric'in benim öz babam olmadığını bilmiyor. Bunu kimseye söylememiştik. Herkes onu öz babam sanıyor bunun iki nedeni var;
1. Nedeni herkesin onı benim öz babam sanmasını isteyip dışlanmak istememem, 2. Nedeni ise Eric'in bana çok yakın, samimi, sıcakkanlı ve şefkatli davranması. Bazen düşünüyorum, acaba öz babam olsaydı beni bu kadar sever miydi?
Derin Acar
"Derin teyzeciğim haydi kalk Merve kan verdi. Haydi kalk canım biraz temiz hava alalım." Bu ses Tuğba teyzemden gelmişti.
Yerimden kalmak istemiyordum, hareket etmek istemiyordum, konuşmak istemiyordum. Kısacası ben yaşamak istemiyordum. Kısacası yaşamak istemiyordum.
Teyzemin dediği cümleye bir cevap vermeden zorda olsa ayağa kalmayı başardım. Kalkmamın etkisi ile olacak ki bir anda gözlerim karardı. Bu durumu fark eden teyzem yanıma gelip "Derin iyi misin?" Diye sorduğunda sadece olumlu anlamda kafamı sallayıp yürümeye başladım. Bir yandan yürüyor bir yandan da bir gecede ailemi nasıl kaybettiğimi düşünüyordum. Sadece lanet olası bir günde kaybettim ailemi. Sadece bir günde.
Abimi merak ediyordum. İyileşecek miydi? Doktor çok fazla kan kaybettiğini söylemişti ama teyzem kan vermişti. Umarım yeter, umarım abim iyileşir, umarım ailemden en az bir kişi hayatta kalır. Umarım.
Annem ve babam her ne kadar anlaşamasalar da bizim geleceğimiz ve psikolojik olarak etkilenmememiz için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. Boşanma evresine kadar gelmişler ve onları ikna edip vazgeçirmiştik. Her ne kadar da evimizde huzur bozukluğu olursa olsun bize bu huzusuzluğu yansıtmamaya çalışıyorlardı.
Abim gerçekten çok iyi biriydi. Aramızda 4 yaş vardı. Aramızdaki yaş farkına rağmen birbirimizi çok iyi anlardık, sanki ben onun yaşıtıymışım gibi benimle takılırdı abim. O iyi ki benim abimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN SAHNESİ [Luke Hemmings (5SOS) Fan Fiction]
ФанфикBir aile mahvolmuştu. Bir yuva yıkılmıştı. İki çocuk annesiz babasız kalmıştı. Birinin hayatı hayati tehlikede olan iki çocuk. Annemiz babamız yok. Hayat bitti. Peki neden? Neden bunlar benim başıma geldi? Başkasının başına neden gelmedi?