"Ben de yeni öğrendim diyorum Doyoung neden dinlemiyorsun beni?"
Masadaki tüm her şeyi yere atıp kontrolünü kaybetmiş bir şekilde bağırıyordu Doyoung.
"Bu sikik dosyadan mı öğrenecektim ben." Jaehyun'un yakasına yapıştı. "Söyleyebilirdin Jaehyun, ben ilk aşkını öldüren adamın oğluyum diyebilirdin. Neden demedin, neden neden?"
Neredeyse tüm hastane odanın kapısına toplanmış olanları izliyordu. Kimsenin sakinleştirmek gibi bir amacı da yoktu.
"Doyoung lütfen..."
"Ne lütfen, lütfen ne Jaehyun. Kalbimin ne kadar kırık olduğunu en iyi sen biliyorsun, hayatın benden aldıklarını biliyorsun"
Yakasını bırakıp duvarlarda tablo, diploma dahil ne varsa yere indirdi.
"Yeter! Yeter Doyoung dur artık yeter!"
Jaehyun ağlayarak kollarını beline sarıp kendiyle beraber Doyoung'uda yere oturturken saçlarını öpüyordu.
"Yalvarırım sana beni bırakma, şerefsizin tekiyim, en adi piçim ama seni çok seviyorum Doyoung. Öğrenirsen beni terk etmenden korktum. Yemin ederim sana daha öğreneli bir kaç gün oldu."
İkiside sadece ağlıyordu. Hıçkırıkları tüm hastaneyi inletecek kadar yüksek ve güçlüydü.
Doyoung biraz sakinleşmiş sırtını arkasında ki sedyeye yaslamıştı.
"Ben kötü biriyim Jae. Herkese zarar veriyorum. Sana en başında söyledim. Seni ölesiye severken şimdi bu... Hayat beni niye sınıyor Jaehyun? Ben kime ne yaptım?" Burununu çekti ve konuşmasına devam etti.
"O gün bana su teklif eden de mi sendin?"
Gözlerini Jaehyun'un kahverengi gözlerine sabitlemiş en ufak bir cevap bekliyordu.
"Bendim. Bendim Doyoung."
Doyoung'un ağlaması tekrar kuvvetlenmiş ve oturduğu yerden kalkıp cam kırıklarına basa basa koşarak odadan çıkmıştı. Jaehyun ne kadar bağırsada onu durduramayınca pes edip insanları dağıtmaya gitti.
"Hadi! Ne duruyorsunuz? Film bitti, dağılın."
Kalabalık yavaş yavaş dağılırken odaya Johnny girdi.
"Ne oldu burada?"
"Doyoung öğrenmiş Johnny, odayı bu hale getirip çıktı gitti."
"Peşinden gitmeyecek misin?"
Jaehyun Johnny'nin söylediklerini sindirip montunu kaptı ve odadan dışarı çıktı.
Önce güvenliklere hastaneden çıkıp çıkmadığını sordu. Kamera kayıtlarında çıkış yaptığını görünce hızla arabasına koştu.
Emniyet kemerini takarken nereye gidebileceğini düşündü.
"Ev mi, mezarlık mı Tanrı'm bana bir işaret gönder"
Kafasını direksiyona yaslayıp düşünmeye başladı.
"Ev. Önce eve gideceğim."
Arabayı çalıştırıp yola çıktı. Son hızla kullanıyordu. Yanından geçtiği her araba ona korna çalıyordu ama kimse umrunda değildi. Şu an onun tek derdi sevdiğini bulmaktı.
Yarım saatlik yolu on dakikada gelmiş merdivenleri ikişer üçer çıkıyordu.
Kapıya varınca iki dakikalığına soluklanmış ardından kapıyı yumruklamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all for love | dojae
Fanfiction[kim dongyoung + jeong jaehyun] dodo: beni hala hatırlıyor musun?