Uyku ilacının etkisi yavaş yavaş geçmişti. Kendime gelirken kalp atışlarımı ölçen alet haricinde ses çıkartan hiçbir şey yoktu. Yine odada yalnızdım. Yanımda tanımadığım birinin varlığındansa yalnız olmayı tercih ederdim.
Gözlerimi aralayıp etrafa bakındım. Hatırladığım odadan farklı bir yerdeydim. Sarı ve beyaz renklerinin çoğunlukta olduğu, camlarında siyah filmlerin olmadığı, gayet normal bir hastane(?) odası gibi gözüküyordu. Tek kişilik bir odaydı. Küçük komidin, yattığım sedye ve açıkta duran lavabosu dışında odada dikkat çeken hiçbir şey yoktu. Birazcık göz gezdirdikten sonra sanki dışarıdan bir şey beni izliyormuş hissine kapılmıştım. Odanın köşelerine gözüm kaydığında beni izleyen şeyin kamera olduğunu gördüm. Çok geçmeden odamın kapısı tıklandı ve içeri o doktor girdi.
"Günaydın." Sesi gayet sevecendi.
"Sana da." Kısaca cevapladıktan sonra onun olmadığı tarafa gözlerimi çevirdim.
"Elimde test sonuçların var. Gayet güzeller, tam beklediğim gibi. Bu sebeple Jeno uyandığında gidecek, sen de bizimle kalacaksın."
"Neden?" Dümdüz bir ses tonuyla yanıtlasam da Jeno'nun gidecek olması kalbimi parçalara ayırmıştı.
"Araştırmamızın bir parçası olmak için."
Hiçbir şey söylemedim. Daha önce söyledikleri beynimde bozuk plak gibi tekrar ediyordu. Jeno'nun zarar görmemesi için ona sessizce itaat etmek zorundaydım.
"Yemek hazırlanıyor. Bu seferki yemek senin vücuduna göre hazırlandı. Damat zevkine uygun mu bilmiyorum ama vücut yağ ve kas oranına bakılırsa senin için besleyici."
Hiçbir şey söylemedim. Ayak ucuma bir kağıt bıraktıktan sonra odadan sessizce ayrıldı. Kolumda takılı olan serum bitmek üzereydi. Onun bitmesini beklerken gözlerimi gökyüzüne çevirmiştim.
——— 1 saat sonra ———
Hemşire yemeğimi getirdikten sonra kolumdaki serumu çıkartıp damar yolumu kapattı. Üzerine sevimli bir bant yapıştırdığında gülümsüyordu.
"Sen yemeğini bitirene kadar bekleyeceğim." dediğinde getirdiği yemeklere göz atıyordum.
"Çocuk değilim."
"Biliyorum. Hepsini bitirdiğinden emin olmak zorundayım."
Sessizce kafamı sallayıp yanıma sürüklediği masaya eğildim. Yemekleri şikayet etmeden yedikten sonra tepsiyi de alıp odadan çıktı. Söylenenleri yaptığımda her şey daha kolay olacakmış gibi geliyordu. Belki de yanılıyordum. Şu an kafamın içi karışıktı. Burada kalmaya Jeno'nun canı ile ikna edilmiştim. O yaşasın diye kendimden vazgeçmiştim. Son kez göremeden o buradan giderken ben, deney faresi olarak hayatıma devam etmek zorunda bırakılmıştım. Annem yoktu, babam yoktu, şimdi Jeno da yoktu. Bir başıma kimseyi tanımadığım bu yerde kalacaktım.
Derin bir nefes alıp ayağa kalktım. Yavaşça pencereye doğru yaklaştım. Bahçede çalışan insanlara baktığımda başlarında bekçilerin durduğunu gördüm. Ben de mi çalıştırılacaktım? Bu deney yerinde kas gücüm de mi sınanacaktı? Boğazıma kadar belirsizliğin içine saplanmıştım.
Başıma sağ tarafa çevirdiğimde onu gördüm. Jeno'yu. Elleriyle gözlerini sildi. Uzun uzun baktı binaya. Beni görüp göremeyeceğini bilemeden yaklaştım pencereye. Sessizce yürüdü, binanın gölgesinden güneşin aydınlattığı asfalt zemine geçti. Çıkış kapısına çok yakındı. Durdu. Binaya bir kez daha baktı. Elimi pencereye yaslayıp beni görebilmesini umdum. Gözlerim dolarken derin bir iç çektim.
"Jeno..." Adını söylediğimde fısıltıyla çıktı kelimeler ağzımdan. Göz yaşlarım çeneme doğru süzülürken arkasını döndü koskocaman binaya. Saçları güneşte parlarken ona ilk defa bu kadar uzaktım.
"Jeno!" Var gücümle bağırdığımda durduramadım onu. Boğazım acıdı, kelimeler boğazımda düğümlendi. Göz yaşlarım sanki yüzüye çıkmak isteyen bir kuyu suyu gibi aktı çeneme doğru. Durduramadım. Boğazımın acısına hıçkırıklarım eklendi. Omuzlarım ağlamamın şiddetiyle sarsılırken geri dönüp beni buradan kurtarması için dua ettim.
Bahçeden çıktığında her şey bitmişti. Artık ona ulaşamayacaktım. Yüzümü koluma silerken yere oturdum. Göz yaşlarım durmuştu. Burnumu çekip belirli aralıklarla hıçkırıyordum.
O, beni arkasında bırakıp giderken şanslıydı. Yaşayacaktı. Benim tek isteğim onun yaşamasıydı. Her şey artık istediği gibi olabilirdi.
Bu cehennem bittiğinde, onun yaşaması tek dileğimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAUDADE | NOREN
FanfictionSaudade, portekizce bir kelime. "Bir zamanlar kaybettiğin bir şeyin sonsuza dek kaybolduğunu ve bir daha asla senin olmayacağını anladığın an yaşadığın bir his." anlamına geliyor. Tıpkı Renjun'in hissettiği gibi... 8.7.20 başlangıç tarihi. 25.5.21 b...