2

288 36 26
                                    

Merakıma yenik düştüğüm için ilk kez kursa kalmıştım ama hiç kimse olmayışı beni oldukça geriyordu San hoca birazdan buraya geldiğinde ona ne demeliydim? Kimse olmamasına rağmen kursa kalmak çok garip hissettiriyordu.

Oflayarak kitaplarımı açtım ve test çözmeye başladım kesinlikle benlik birşey değildi ama o henüz beni tanımadığına göre en azından çalışkan öğrenci imajı vererek durumun garipliği biraz olsun azaltabilirdim.

San hoca sınıftan içeri girdiğinde istemsizce onu süzdüm biraz zayıf olsa da muhteşem bir fiziği vardı giydiği siyah pantolon ve siyah gömlek sanki onunla bütünleşmiş gibiydi ve bakışları her zamanki gibi çok güzel ama bir o kadar da hissizdi. Elimi yüzüne uzatıp dokunmak istememe sebep oluyordu sanki dokunsam bir anda yüz ifadesi değişecek ve bana çok güzel bir gülüş sunacakmış gibi geliyordu, emindim onun yüzüne gülmek de çok yakışırdı, o bir gülse dünyalar benim olurdu.

Bir anda düşüncemi fark ettiğim de utanarak başımı eğdim o ise içeri girmiş ve sınıfı süzüp kaşlarını çatmıştı "neden hiç kimse yok?" sanki kimsenin olmadığını bilmiyormuşum gibi etrafıma baktım "birazdan gelirler diye düşünüyordum ama hiç kimse gelmemiş hocam" dedim ve hiç birini çözemediğim soruların olduğu test kitabını kapatıp çantama attım ders kitabımı çıkarırken San da yanıma kadar gelmişti. Afallayarak yüzüne baktığımızda gözlerimiz kesişti o gözler derin bir anlam taşıyordu, bir şey vardı ama çözemiyordum işte

"Revire gittin mi?" Bu soruyu o kadar umursamazca sormuştu ku "su içtin mi?" gibi sıradan bir ifadeyi kullanmış gibi bir his vermişti. Başımı yavaşça iki yana salladığımda koluma uzandı açacaktı ama çok hızlı bir şekilde kolumu geri çektim "önemli birşeyim yok hocam dün kapıya çarptım"

San anlıyorum der gibi bir ifadeyle bana bakarken ben ona bakmamak için gözlerimi pencereye çevirmiştim hava yağmurluydu ve saat daha erken olmasına rağmen dışarısı karanlık ve korkunç görünüyordu. San, öğretmen masasına doğru gidecekken gök gürlemiş ve bende dayanamarak ceketinin ucundan tutmuştum.

"Wooyoung?" San adımı sorar gibi telaffuz ettiğinde belki de bu en güzel söyleyişiydi umursamaz gibi değilde merak etmiş gibi o bana bakarken ben birşey söyleyemiyordum travmalarım gözümün önüne geliyordu psikolojik destek alma sebebim gözümün önüne geliyordu "hocam" dedim ilk kez birinin önünde zayıf yanımı gösteriyordum. İstesem de saklayamıyordum işte

Elektrikler de kesildiğinde San'ın koluna iyice sarılmıştım, o beni teselli etmiyordu, saçlarımı okşamıyordu ama beni itmemesi bile yetiyordu ilk defa birine sığındığım da o beni itmeyi seçmemişti göz yaşlarıma hakim olamazken "lütfen elektrikler gelene kadar böyle kalalım, karanlıktan korkuyorum" sesim boğuk çıksa da anlaşılırdı. San başından beri üzerimde sabitlediği bakışlarını kaçırdı ve yanlızca "tamam" demekle yetindi.

###

Sonunda eve gelmiş ve odama kapanmıştım yatağımı oturdum ve saçımdaki havluyu bir kenara bırakıp elime kağıt kalem aldım, bunu yapmayı pek sevmesem de not tutacaktım

Henüz başlamak üzereyken kapımın tıklatılmasıyla gerildiğimi hissettim ve istemeyen adımlarla kapıya doğru gidip içimden korktuğumun olmamasını ümit ederek kilidi açtım.

Karşımda gördüğüm kişilerle derin bir nefes alırken ikisi bir ağızdan "süpriz" diye bağırarak odama girmişlerdi. yatağımın bir kenarına Yeosang bir kenarına Seonghwa oturduğunda bende geçip eski yerimi aldım. İçimden onlar olduğuna şükretmeyi de ihmal etmemiştim.

Yeosang yatağa bıraktığım kağıt ve kalemi eline aldı ve kalkmadan önce attığım başlığı okudu "robot olma ihtimali olan ilk on kişi" ilgisini çekmiş olmalıydı ki direk konuya girdi "başka ihtimal mi var tabi ki Choi San hocamız bir robot" Seonghwa da onu destekler nitelikte "doğru olma ihtimali çok yüksek bugün üzerine kahve döktün ama yanmadı bile" dedi

Evet bende öyle düşünüyordum ama bugün olanlardan sonra kafam karışmıştı bir şey demese de onun varlığı bana huzur vermeye yetmişti bir robot bunu yapabilir miydi ki? iç çektim bazen belirsizlikler içerisinde olmak fazlasıyla canımı sıkıyordu "Bilemiyorum bu konuyu oldukça çok merak ettiğim için araştırıcam" dedim arkadaşlarım da bana destek olmayı seçtiler ve birlikte bir liste oluşturduk

1. Choi San
2. Cho Miyeon
3. Lim Sejun
4. Lalisa Manabon
5. Hwang Yeji
6. Lee know
7. Choi Jongho
8. Jeon jungkook
9. Bang Chan
10. Jeong Yunho

San'dan###

Üzerimi değiştirip saçıma yüzümü gizleyecek şekilde bir şapka taktım baştan aşağı siyah halim ruh halimi tamamen yansıtıyordu. Gizli görevim için harekete geçerken bu görevi nasıl üstlendiğimi düşünüyordum

-Flashback-

Bir depoda sekiz adam toplanmış tartışıyorduk ancak kavgaya karışmıyor yanlızca konuşulanları dinliyor ve kendi içimde analiz ediyordum.

Kavga kızıştıkça kızışıyordu ve herkes olaya müdahil olurken birbirlerine vurmak üzere olan iki adamı tutuyorlardı. Gözümde oldukça küçüldükleri su götürmez bir gerçekti. Sonunda dayanamayarak elimi masaya vurduğumda hepsi dönüp bana bakmışlardı. Hepsinin gözlerinde korku pırıltıları görmek mümkündü ben buydum işte beni tanıyan herkesin gözlerine o korkuyu yerleştiren hissiz adam

"Bir dahakine yaşınızı unutmadan hareket edin" dedim önüme sunulan belgeleri ve bir flashı alıp oturduğum yerden kalktım "daha işe yarar bir bilgiye ihtiyacım var"

Sejun yarım ağız güldü bu dediğime bu sekiz kişi arasından benden sonra en çok korkulan kişi oydu ama şimdiye kadar o bile bana kafa tutmaya cesaret edrmemişti. Ne diyeceğini merak ettiğimden durup bekledim "konuş" dedim gülmesinin altında yatan nedeni sorgulayarak

Sejun yerinden kalkıp yanıma geldi ve karnıma bir yumruk attı,sendelememiştim yanlızca boş bakışlarla onu süzmüştüm aklımda kavga mı istiyor düşüncesi hükmederken sonunda konuşmuştu "bir robot olabilecek kadar hissiz ve duygusuzsun" dedi. Bu doğruydu her zaman hissizdim ve duyguları bir kenara bırakalı da yılar olmuştu "komiksin,karşıma geçip bir de robot olduğumu mu iddia edeceksin" konuşurken oldukça sakin konuşuyordum mimiklerimi kullanmadan dümdüz adeta bir beton gibi hissederek

"Hayır göreve en uygun olan kişinin sen olduğunu düşünüyorum" dedi ve cevap beklemeden çekip gitti tepki vermedim yanlızca odama doğru ilerledim madem en uygun kişi bendim o zaman bu görevi üstlenirdim

- flashback sonu -

odamdan çıktım ve araştırma yapmak için yeniden okulun yolunu tuttum gecenin bir vakti okula girecek ve tüm öğrencilerin bilgilerini incelenecektim hiçte zor görünmüyordu ta ki okulun bahçesine girene kadar

Bir genç okulun bahçe duvarına yaslanmış kollarını da dizlerine sarmış ağlıyordu yanından geçip gidecektim ama onun Wooyoung olduğunu gördüğümde geçip gidememiştim ona doğru ilerledim ve yüzünü görebilecek şekilde önüne oturdum "Bu saatte neden buradasın Jung Wooyoung?"

Başını kaldırdı dolu gözlerini üzerime dikti "hocam" dedi, dudağı titriyordu "size güvenebilir miyim?" başımı ağır ağır aşağı yukarı salladım en güvenmemesi gereken adam olarak karşısına geçmiş bana güvenmesine izin veriyordum ne yaptığımın bilincindeydim ben tehlikenin ta kendisiydim ve onu da buna sürükleyecektim ama o an ağzımdan çıkan kelimelere engel olamadım "benimle gel çocuk"

Hissiz(WooSan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin