herkesin gözlerindeki o bakış

221 21 20
                                    

siyah kapüşonlusu ve kulaklıklarıyla pistten çıktığında sokaktaki tek ses kenarda uyuyan küçük bir kediye değen rüzgarın sesiydi. sokağı iki üç tane sokak lambası aydınlatırken başını kaldırıp gökyüzüne doğru bakarak çekebildiği kadar havayı içine çekti. kafasını indirip etrafına baktığında ise başka bir çocuk çantasıyla sokağın diğer tarafını yürüyordu. sokakta çıkılabilecek pek bir yer yoktu ve pistte de sunghoon tek başınaydı ama sorgulamadı. ara sokaktandır diye geçiştirdi.

gecenin geç saatlerinde eve sessiz bir şekilde girdi. anne babası uyuduğu için çok mutluydu. odasındaki lavaboya girip dişlerini fırçaladı, yüz maskesini yaptı, aynada birkaç dakika kendine karşı şarkı söyledi ve yatağına gitti.

son günlerde kafası o kadar dolu ve aynı anda o kadar boştu ki kafasını yastığa koyduğu an ya günlerce uyumak istiyor ya da gözünü bir dakika bile kırpmadan günlerce bir şeyler yapmak istiyordu. hazır uykusu yokken gecenin üçünde jake'e mesaj attı çünkü bilirdi ki jake geceleri asla uyumaz ve sunghoon ne zaman yazsa ona hemen cevap verirdi.

jake, sunghoon'un hayatındaki en önemli kişiydi. her türlü baskıdan, çalışmadan, gözyaşından ve terden sonra mutlu bir şekilde gülümseyip "yine çok iyiydin!!" diyen kişiydi jake. herkes sunghoon'u bir figür olarak düşünürken jake onu hep genç yönüyle görürdü. jake'e göre sunghoon, paten kayan en iyi arkadaşıydı ve paten kayması onun için en küçük detaylardan biriydi. jake gerçek bir kahraman, doğru bir dosttu.

sunghoon, jake'e mesaj attıktan 10 saniye sonra ekranında jake'den gelen arama yazısını görünce hiç şaşırmadı. odası zaten anne babasının odasından uzaktı bu yüzden rahat rahat telefonu açtı.

- hayrola? gece üçte uyanık olduğunu ilk kez görüyoruz sunghoon efendi.
- uyuyamadım ki bir türlü, canım çok sıkıldı
- gel bize
- saat üç
- o zaman şimdi uyu sabah seni gezdireyim bisikletimle
- bu bir söz mü oluyor??
- evettt şimdi sunghoon bebişimiz mışıl mışıl uyusun, sabah da kapısında jake belirsin tamam mı?
- iyi geceler jakey
- iyi geceler sunghoon

Kısacık da olsa en yakın arkadaşıyla konuşunca yüzünde beliren minik gülümse ile uykuya daldı.
...
sabahın erken saatlerinde gözüne hücum eden güneş ışınları ile uyanan sunghoon kafasını bir türlü yastıktan kaldıramadı. kafası giderek ağırlaşıyormuş gibiydi. belki de yaklaşan yarışma onu sıkıştırıyordu.
kalkıp yüzünü yıkayıp saçını düzelttikten sonra siyah pantolon ve rastgele seçtiği bir gömlek ve ceketi giymeye karar verdi. tam o sırada kapısında gece sözünü aldığı jake'i gördü. jake sözünü hep tutardı.
beraber 4 yıldır favorileri olan kafeye gittiler. buranın waffleını yemek için sabahın köründe geldikleri bile oluyordu.

okuldan önce kafeye gittiklerinde yeni bir garson geldiğini fark ettiler çünkü buranın tüm elemanlarını hatta yönetim kadrosunu bile ezbere biliyorlardı. daha doğrusu jake biliyordu ve hepsini son derece ısrarlı bir şekilde sunghoon'a anlatıyordu. sunghoon da normal biriymiş gibi hissedebildiği bu sohbetleri istekle dinliyordu.

yeni gelen kişi onların yaşındaydı, hafif uzun boyluydu, saçları uzundu neredeyse ensesini kapatıyordu. sessiz biriydi ki kim yeni bir işe başladığında sesli olur ki?

jake günlük olarak anlattığı sınıf dedikodularını da bitirince hesaplarını ödeyip okula koyuldular. Tam okula giderken dükkanın arka kapısından kapüşonlusuyla yüzü kapanan yeni garsonun da sırt çantası ile çıktığını fark ettiler. Demek ki aynı okula gidiyorlardı. Çalıştığına göre de büyük biri olmalıydı yani büyük ihtimal son sınıftı.
sunghoon her ne kadar göz takibi yapmaya çalışsa da çocuk çok hızlı bir şekilde yürümüş ve gözden kaybolmuştu, pek de üstüne düşmediler.
...
okul bitip herkes evine dağıldığında sunghoon neredeyse sıkıntıdan patlayacaktı. böyle zamanlarda zihnini boşaltan iki şeyden biri, yani jake, müsait değildi. diğer şey ise akşamın bu saatinde pılını pırtını toplayıp gizlice buz pistine gitmekti. sunghoon kendini bu içgüdüden kurtaramadı ve çantasını toplayıp zaten yere çok yakın olan penceresinden atladı.
...
bir daha bu saatte gelmeyeceğini düşündüğü piste ikinci kez girdi ve yine kulaklıklarını takıp kaymaya başladı. buzun üstünde süzülmek aklındaki tüm ağırlıkları kırıyor, onu bulutların üstüne çıkarıyordu.
yorulana kadar kaydı, kaydı ve kaydı. saat gece yarısına yaklaşırken kulaklıklarını çıkarıp patenlerini çıkarmak için tribünlere doğru ilerledi. tam o sırada dolapların olduğu taraftan birinin çıkışa doğru yürüdüğünü gördü ve göz göze geldiler. kapüşonlu ve maskeli birisiydi, pistte kimsenin olacağını tahmin etmediğinden önce irkildi fakat gülümsemesini takınıp ona baktı. karşısındaki kişi ise yalvarırcasına sürekli "özür dilerim, çok özür dilerim gerçekten çok özür dilerim sizi rahatsız etmek istemedim" diye durmadan özür diliyordu.
yaşıtı olduğu tahmin ettiği birinin ona "sizi" demesi mi daha üzücüydü yoksa bu kişinin ondan bu kadar korkması mı bilemedi. ağzını açmaya fırsat kalmadan maskeli çocuk pistten çıktı.
sunghoon ötekileştirildiğini damarlarında tekrar hissetti, bu kişi her kim ise o da sunghoon'a diğerleri gibi bakıyordu. saygı duyulması gereken bir buz patenci. hatta onu rahatsız ettiği için korkmuştu bile.
sunghoon çok yorulmuştu; fiziken, ruhen...

apart | heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin