🌖

891 139 52
                                    



Dün geceden sonra nedensizce aklım sürekli Felix'deydi. Hatta aklım o kadar onda kalmıştı ki mesaiden erken çıkmama rağmen oturmuş bir kafede vakit öldürmeye çalışıyordum. Belki rast gelmezdim ama dünki gibi onu görmek istiyordum. Beni gördüğünde bir tepki verir miydi, emin değildim ama onu tanımaya olan isteğimi de bastıramıyordum.
Telefon numarasını bile almamıştım, gerçi bir saatliğine treni beklemek için sohbet ettiğiniz birinden neden telefon numarası isteyesiniz ki? Hem vermek isteseydi, notta eminim yazardı. Bu yüzden yadırgamadım.

Ona olan çekimimin sebebi, güzel yüzü müydü? Yoksa onun naif kişiliği mi? Sürekli bu iki soru arasındaydım. Çünkü ben o kadar fazla insanların üzerine düşünen biri değildim. Gayet monoton bir hayatım vardı ve bunun yanı sıra insan ilişkilerimde gayet sıradandı. Bu yüzden içimdeki merakın sebebini sürekli bir şeye yormaya çalışıp içinden çıkılamaz bir muammaya girmiştim.

Saatimi kontrol edip ayaklandım ve alışık olduğum istasyonun yolunu tuttum. Nedensizce bir heyecan bedenimi kaplarken ayaklarımda bu heyecana ayak uydurup oldukça hızlı hareket ediyordu. İstasyona varıp peronuma geçtiğimde dün ki bankın boş olduğunu farkedip tekrar kuruldum. Gittikçe daha fazla gerilirken önümden geçip giden trene sadece baktım. Büyük bir ihtimal hala gelmemişti.

Diğer trene hala vakit olduğu için içim rahattı ama umarım boşuna beklemiş olmazdım. Etrafıma bakınırken onun simasına hala rastlayamamış olmam bir miktar hüsrana uğratmıştı beni.

Bir 15 dakika geçtiğini düşündüğümde koşturma sesiyle arkama döndüm. Felix yine gelmişti. Heyecanla önüme döndüğümde beni görüp görmediğinden emin değildim ama yutkunup derin bir nefes aldım.

"Lanet olsun!" Sesini duyduğumda, kafasını saate çevirmiş olan Felix'e baktım. Başını önüne eğip omuzlarını yorgun bir şekilde aşağı salmıştı ve ardından benim olduğum tarafa çevirmişti. Gözleri şaşkınlıkla açıldığında kendine hızla çeki düzen verip bana yaklaştı. "Bay Hwang! Merhaba."

Gülümseyip bankta sanki yer yokmuş gibi daha da yana kaydığımda, eğilip teşekkür ederek oturdu. "Merhaba Bay Lee."

"Tekrar karşılaşmamız ne büyük şans!" Gülümsedikçe sanki mümkünmüş gibi daha çok gülümseyesim geliyordu.

"Öyle gerçekten. Mesailer sayesinde."

"Ah.. çok yalancısınız. Mesailer yüzünden, demeniz daha doğru olurdu." Kıkırtı bıraktığında bende gergince gülmüştüm. "Notumu gördünüz mü?"

"Evet evet, teşekkür ederim inceliğiniz için."

"Ben teşekkür ederim, sayenizde ısınabildim."

"Fazla abartmıyor musunuz?" Kaşlarını dediğim şeyle çattı.

"Bay Hwang, o sadece bir eldiven olabilir ama siz o hareketiniz ile içimi ısıttınız." Gülümseyerek konuştuğunda utanmaya başlamıştım. "Bu nezaketi, bu zamanda hiçbir insan yapmaz. Açıkçası çok şaşırdım ve sevindim."

"Rica ederim ama hala abarttığınızı düşünüyorum. Beni utandırıyorsunuz." Gülmeye başladığında bende ona eşlik ettim.

"Eee Bay Hwang, gününüz nasıldı?"

"Açıkçası benim hayatım oldukça sıradan. İnsan kargaşası içinde sürekli alışılagelmiş işimin başındayım."

The Night We Met // HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin