"Fransa'yı sevdin mi?" diye sordu Taehyung çeşitli gömleklerden birisini seçmeye çalışırken. Seçemiyordu çünkü hepsi çok hoştu.
"Bayıldım!" dedi Sehun gülümseyerek, geldiklerinin ikinci günündeydiler. Taehyung bahsettiği önemli davaya sabah dokuzda girip, öğlen on bire doğru çıkmıştı. Çıktıktan sonra Sehun ile kahvaltı edip ünlü mağazaları gezmeye başlamışlardı. Ve şimdi büyük bir Gucci'nin içinde dolanıyorlardı. "Buraya daha önce hiç gelmemiştim."
"İkimiz içinde ilk oldu desene." Taehyung, kendisini kollarını birleştirerek izleyen Sehun'a bakarak devam etti. "Sanırım yardıma ihtiyacım var."
"Ne hakkında?"
"Dürüst olmak gerekirse senin tarzına bayılıyorum. Giydiklerini sen seçiyorsun, değil mi?" Sehun, duyduğu şey karşısında nefessiz kalırken Taehyung bunu anlamamıştı bile.
"Evet..." nefesini alabildiği bir anda konuşuverdi. "Normal seçip giyiyorum işte."
Sehun öylece kestirip atarken arkasını dönerek, dolan gözlerini gizlemek adına gömlekleri kurcalamaya başlamıştı. Ciddi anlamda ağır bir anı yığılması yaşamak üzereydi.
"Bana gömlek seçer misin, Sehun?" Sehun gözlerini sıkıca kapatırken, eliyle tuttuğu gömleği sıktığını bile fark etmiyordu. Nefes alamıyordu.
Nefese dair hiçbir şey yoktu.
"T-Taehyung, ben nefes alamıyorum." Sehun arkasına bakmadan anılarını da alarak mağazadan çıkarken, Taehyung'ta telaşla diğerini takip etmişti. "Yalnız olmak istiyorum, lütfen."
"Sehun," Taehyung kendisinden bir anda kaçmaya çalışan Sehun'u kolundan yakalayarak eliyle elini sıkıca tutmuştu. "Bilmeden yanlış bir şey mi yaptım?"
"Sen bir şey yapmadın ki." diye fısıldadı Sehun, ağlıyordu. "Mahvetmekte üstüme yok, lütfen birkaç dakika sakinleşmeme izin ver."
"Seni zorlamak istemiyorum ama sakinleştiğinde sorunu söyleyeceğin garantisini almalıyım."
Sehun hiçbir şey diyemeden başını sallamış ve Taehyung'u orada bırakıp mağazalar boyunca dizilmiş banklardan birine oturmuştu. Bok gibi hissetmekten alıkoyamamıştı kendini. Taehyung'un yanında özellikle, eskilere öylesine dalması çok büyük bir tesadüf olmuştu. Sehun'un beklemediği bir tesadüf.
"Bundan sonra her yerde farklı bir anıyla savaşmak zorunda mı kalacağım?" hıçkırırken elleriyle yüzünü kapatarak öne eğilmiş ve dirseklerini dizlerine yaslamıştı. Bıkmıştı Sehun, acı çekmekten bıkmıştı. Küçük bir çocuk gibi çektiği acının altında ezilmekten bıkmıştı. Tahammülü yoktu acı çekmeye.
Özellikle yaşanmışlıklarını hatırlamanın ona böyle acı vermesinden çok feci bıkmıştı.
"Bu mağaza yeni mi açılmış?" diye sordu Sehun, yanında mont beğenmeye çalışan yakın arkadaşına. Chanyeol mont beğenmeye o kadar dalmıştı ki Sehun'u sadece başını sallayarak onaylayabilmişti. Chanyeol'ün kendisiyle ilgilenmediğini görerek ofuldanan Sehun, kollarını bağlayarak dik dik diğerine bakmaya başlamıştı. "Bostan korkuluğu da olduk."
"Son zamanlarda çok konuştuğunu fark ettin mi?" diye sordu Chanyeol her şeyi bırakıp kendisine suratını asarak ters bakışlar atan Sehun'a dönerken. Sehun omuz silkerken yanaklarını şişirerek kocaman bir of çekmişti.
Acaba her şeyden evvel Sehun, Chanyeol'ün kendisiyle flörtleştiğini fark etmiş miydi? Çünkü buraya gelmeden önce Chanyeol mesaj da "benim için bir şeyler bakmaya gidelim mi?" diye sormuştu. Ve büyük ihtimalle Sehun bunu kendisi öylece durup, Chanyeol'ü bekleyecek şeklinde kavramıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Busy and Father | ChanHun
Hayran KurguChanyeol sorumsuz bir babaydı ve Sehun buna daha fazla katlanamıyordu.