Şu anı çok seviyorum. Tam olarak şu anı, şu an yaşadığım basit şeyi çok seviyorum.
Kocaman bir ağaç vardı evimin bahçesinde. Ağacın altında da kocaman bir gölge. O gölgede çimlerin üzerine uzanmış, kuş cıvıltıları ve ağaç yapraklarının hışırtısını dinliyordum. Yaprakların hareket etmesiyle arada sırada kapalı gözlerime güneş ışığı değiyordu. Beşeri hiçbir ses yoktu ortalıkta. Tamamen doğadan ibaretti.
"Hoseok!"
Her güzel şeyin sonu vardır tabii.
İstemeye istemeye gözümü açtım. Sesi uzaktan geliyordu. Hızla ayaklanıp üstümü silkeledim. Hiçbir yerimde ot veya toz kalmadığından emin olmaya çalıştım. Hala bana sesleniyordu ve sesi gittikçe yaklaşıyordu.
"Hoseok!"
"Buradayım!" Sesimi çok yükseltmemeye dikkat ederek seslendim.
Evin duvarının köşesinden döndüğü an göz göze geldik. Kaşları her zamanki gibi çatıktı. Üzerindeki uzun elbisede tek bir kırışıklık dahil yoktu. Adımlarının düzenini asla bozmadan bana doğru yaklaştı. Robot gibiydi. Benim de öyle olmamı isteyen bir anneydi.
"Ne yapıyorsun burada? İşimiz var, bilmiyor musun?" Başımı mahçubiyetle öne eğdim.
"Üzgünüm, yalnızca biraz hava almak istemiştim anne." Kibirle duyduğunu işittim.
"İyi yapmışsın." Dedi. Şok içinde açılan gözlerimi ona çevirdim. Bu asla onun vereceği bir tepki değildi.
"A-anlamadım."
"Yeni evin bahçesi yok." Pis sırıtışıyla arkasını dönüp yürümeye başladı. "Eminim odan sana yetecektir. Şimdi git ve çantanı al. Yola çıkacağız."
•
"Ne var şu çirkin çantada?" Benden iki yaş büyük kardeşim Yunho. Ailenin bir numaralı insanı. Herkes onu çok sever, dinler, değer verir, istediği her şey gerçekleşir. O özgürdür, ben tutsak.
Arabadaydık. Çantamın içinde gözlüğümü arıyordum ama o hiç gecikmeden bana sataşmaya başladı.
"Versene bakayım içine." Ağzı açık çantamı çekiştirdi. Telsizim içindeydi!
"Yunho lütfen durur musun?" Ses tonuma dikkat ederek çantayı kendime çektim. Ama o inatla çantayı elimden almaya çalışıyordu.
"Versene şunu! Ne saklıyorsun?" Benim aksime o bağırıyordu. Telsizi görürse ben biterdim.
"Yunho bırak!" Yine ses tonumu yükseltmedim ama daha beterini yaptım. Çantayı hışımla kendime çektiğim an ağzı açık çantanın içindekiler düştü. Hemde açık camdan dışarı! Tanrı aşkına şu an bir film çekiminde miydik? Bu klişe nasıl mümkün olabilirdi?
Babam arabayı hızla sürmeye devam ederken kafamı camdan çıkartıp dışarıya baktım. Aynı anda telsizlerin düşmemiş olması için dua ediyordum. Ne zaman dualarım kabul oldu ki?
Telsizin teki ve gözlük kutum kaldırım kenarında öylece duruyordu. Bende de durmalarını isteyip eşyalarımı geri alacak cesaret yoktu.