Joohyun pek de sevmediği okulunun boş koridorlarında yürürken arkadaşının attığı mesaj üzerine hızla yönünü değiştirmiş ve binadan çıkmıştı.
Tiyatro salonuna girdiği sırada aydınlatmanın yalnızca sahne üzerinde olduğunu fark etmiş ve düşmemek için çaba sarf ederek o tarafa ilerlemişti. Üzerine neredeyse atlayan bedenle gülümserken ilgisini yalnızca kendisine sarılan kişiye yöneltti.
"Berbat bir arkadaşsın."
"Sağ ol Sehun'um, senin kadar berbat olmasam da öyleyimdir."
Joohyun geri çekildi ve Sehun'u inceledi. Son görüşmelerinin üstünden en az bir ay geçmişti ve Sehun bu bir ay içinde saç rengini değiştirmişti.
"Turuncu.. Senin rengin olduğuna emin misin? Çok saçma duruyorsun."
Gülerek söylediğinde Sehun kendinden beklenildiği şekilde göz devirdi. "Zevksiz bir kadın olman üzücü. Sevgilim saçlarımı fazlasıyla beğeniyor."
"Saçlarını kazıtsan bile Junmyeon'un seni hayranlıkla izleyeceğini biliyoruz."
Sehun omuz silktikten sonra elini Joohyun'a uzattı ve elini zarifçe kavrayan bedeni kendi etrafında döndürdü.
"İğrenç derecede güzelsin yine."
Göz devirme sırası şimdi Joohyun'daydı. Arkadaşının omzuna vurmayı denese de kendisine arkasından sarılan beden ona engel olmuştu. "Sevgilimi rahat bırak Bae."
Kısa olan arkasına döndü ve parmak uçlarında yükselerek Junmyeon'a sıkıca sarıldı. "Seni özledim."
Fazla uzun sürmeyen konuşmalarını bölen şey sahneye gelen birkaç kişi olmuştu. Sehun onları yönlendirirken Junmyeon da sevgilisiyle ne kadar gurur duyduğunu anlatıyordu.
Joohyun ve Junmyeon çocukluk arkadaşıydı. Lise yıllarında Junmyeon aşık olduğunu söyleyerek ağlamaya başladığında Joohyun ne yapacağını bilememiş ve ona aşkının peşinden gitmesini söylemişti. Tabii bu bir mecazdı. Junmyeon ise bunu tamamıyla yanlış anlayarak naklini aşık olduğu çocuğun -Sehun'un- okuluna aldırmıştı. En yakın arkadaşını da beraberinde sürükleyerek..
Sehun ve Junmyeon'un dört yıldır sorunsuzca ilerleyen bir ilişkileri vardı. Joohyun daima yanlarındaki üçüncü olsa da kimse şikayetçi değildi. Beraberken mutlulardı ve gerisi önemsizdi.
Üniversitede bile aynı yere gitmeyi isteyip başarmışlardı fakat bölümlerinin ayrı olması onları zorlamıyor değildi.
"Sehun dünyadaki en iyi yönetmen olacak, onunla gurur duyuyorum."
Joohyun güldü ve başını salladı. "Sen de dünyadaki en iyi senarist olacaksın."
Hayalleri bile uyumluydu onların. Hiçbir konuda zıtlık yaşamazlardı, çünkü ikisi de mantıklı düşünmeyi biliyordu. Tartıştıklarında bile daha az sinirli olan diğer tarafı alttan alıyordu, sonrasında da konuşup barışıyorlardı zaten. Joohyun en yakın iki arkadaşının yanında hep mutlu olurdu, onların pozitif enerjisi onu da etkilerdi çünkü.
Joohyun bir an duraksadı. Sahnedeki dekorları incelemek adına oraya baksa da onu görmüş ve ne için oraya yaklaştığını unutmuştu.
Sahnedeki kız beyaz elbisesiyle bir peri gibi orada duruyordu ve elindeki kağıttan okuduğu cümleleri tekrar ederken bir yandan da Sehun'u dinliyordu.
"Junmyeon.. O kim?"
"Kim?"
"Beyaz elbiseli kız."
Kang Seulgi. Okuduğu bölüm Moda Tasarım olsa da oyunculuğa duyduğu ilgi yüzünden tiyatro kulübündeydi. Joohyun'dan bir yaş büyüktü. İnsanlarla, özellikle erkeklerle iletişim kurmayı sevmezdi.
Son olarak, güzeldi.
^^^^^
Aşk güzellerim.. İlk kez g×g hikaye yazdığım için epey gerginim aslında. O yüzden kısa bıraktım bölümü.
Zaten bundan sonraki bölümler çoğunlukla texting olacak.
Umarım beğenirsiniz bebeklerim, sizi seviyorum. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girl In White / Seulrene
FanficJoohyun tiyatro kulübündeki arkadaşlarını ziyaret etmeye gittiğinde sahnede beyaz elbisesiyle ezber yapan Seulgi'yi görmüş ve yalnızca birkaç saniye içinde ondan etkilenmişti.