18

163 16 0
                                    

Joohyun dersin asistanına önemli bir işi olduğuna dair ufak bir yalan söyledikten sonra amfiden çıkmış ve koridordaki aynada saçlarını düzelttikten sonra tiyatro salonuna doğru koşmaya başlamıştı.

Görüş açısına giren kapıyla birlikte adımlarını yavaşlattıktan sonra derin bir nefes aldı ve içeri girip etrafa bakındı.

Yine de kimseyi görememişti. Sahne arkasına doğru ilerlerken Sehun'a seslense de cevap alamadığında pes etti ve tahta kapıyı aralayıp içeri girdi.

Seulgi makyaj masasının üstüne oturmuş bir şekilde şarkı dinliyordu ve Joohyun'un geldiğini fark etmemişti. Dinlediği şarkıya mırıldanarak eşlik ederken bir yandan da kucağında birleştirdiği elleriyle oynuyordu.

"Şey, selam?" Joohyun seslense de Seulgi oralı olmamıştı.

Her ne kadar onu korkutmak istemese de yaklaşıp elini omzuna koyduğunda Seulgi irkilmiş ve kulaklıklarını çıkartmıştı.

"Bae, korkuttun beni.."

Joohyun omuz silkti ve Seulgi'nin yanına oturdu. "Amacım korkutmak değildi, seslendim ama duymadın."

Seulgi sessizce başını sallarken bir eli hala göğsündeydi.

"Çok mu korktun?"

Uzun olan doğruldu ve ayağa kalktıktan sonra Joohyun'un karşısına geçti.

"Hayır, geçti. Neden geldin?"

"Ben de bu kulübün bir üyesiyim artık, unuttun mu yoksa?"

"Provanın başlamasına yarım saat var."

Joohyun derin bir nefes alıp dudaklarını büzdü. Bunun için bir bahane düşünmemişti. Ama buraya gelmeden önce Sehun'la konuşmuştu, öyle değil mi? Yani gelmesinin sebebi bir nevi Sehun sayılırdı.

"Sehun'a bakmak için gelmiştim ama göremedim onu. Seni görünce de yanına gelmek istedim."

Seulgi başını sallayıp kollarını göğsünde birleştirdi ve bakışlarını karşısındaki kızın üzerinde gezdirdi.

"İçerideydi aslında."

"Yoktu. Kaçmıştır Junmyeon'un yanına."

"Yakınsınız sanırım."

Seulgi'nin söylediği şeyle birlikte Joohyun gülümseyerek onayladı onu.

"Junmyeon çocukluğumdan beri yakın arkadaşım. Liseye geçtiğimizde de çok yakındık, bir şekilde hep yan yana geldik zaten. Sonra ikinci sınıfın bitmesine yakın aşık olduğunu söyledi, ona açılamadığı için üzgündü. Ben de aşıksan peşinden gitmelisin dedim ve.. Beni de beraberinde sürükleyerek Sehun'un okuluna gitti. Onu görmeye falan değil, bildiğin kaydımızı o okula aldırdı. Sehun'la yakınlaştılar zamanla, ben de Junmyeon nereye giderse peşine takılıyordum çekingen biri olduğum için. Sehun'la da en az Junmyeon'la olduğum kadar yakınım. Onlardan ay olarak büyük olsam da bana abilik yapıyorlar. Bazen abartıyorlar, orası ayrı.. Gay bir çiftin çocuğuymuş gibi hissediyorum onların yanında."

Joohyun heyecanlı bir şekilde anlatırken Seulgi gülmemek için kendini zorluyordu.

"Mesela konu okul olduğunda Sehun biraz baskıcı davranıyor. Notlarımın yüksek olduğunu biliyor ve düşürmemem için beni azarlıyor. Junmyeon daha rahat, her şey okul değil kafasında aslında. Sınav zamanı Sehun çalışmamı söylerken Junmyeon 'Bırak hayatım, üstüne gitme kızın' diyor. İnanabiliyor musun? Beni cidden çocukları sanıyorlar.."

Joohyun konuşmaya devam edeceği sırada zaten çok şey anlattığını fark ederek kendini durdurdu ve yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına ittirdi. Seulgi hala kendisine bakıyordu.

"Onlara sahip olduğun için şanslı hissetmelisin. Hiçbir zaman birine arkadaşım diyemedim, kimse samimi gelmiyor."

"Seni Sehun'a vermemi ister misin? Eminim benden bıkmıştır ve biraz da sana babalık yapmayı dert etmez."

Seulgi istemsizce gülümsedi ve başını iki yana salladı. "Kardeşin olmamı mı teklif ediyorsun?"

Joohyun aldığı cevaba karşı kaşlarını çattığında Seulgi biraz daha fazla gülümsemişti.

"Sen onların çocuğu olursan ben evlatlıktan reddedilirim. Kardeş olamayız. Ayrıca daha fazla gül."

"Gülmeyi sevmiyorum."

"Fark etmediğimi mi sanıyorsun? Tanıştığımızdan beri en fazla dört kere gördüm gülüşünü. Biri şimdi, diğerleri de prova sayesindeydi. Ama gülmelisin."

Seulgi omuz silkti ve kolundaki saati kontrol ettikten sonra telefonunu alıp kapıya doğru yöneldi.

"Gülmeyeceğim Bae. Ayrıca prova başlayacak, gel."

Joohyun bir süre Seulgi'nin arkasından bakmak istese de Sehun'dan azar işitmemek için hızlıca toparlanmış ve sahneye doğru ilerlemişti. Zamanın bu kadar hızlı geçmesi onu şaşırtmıştı.

Seulgi inkar etse bile sevimliydi. Konuşmayacağını söylese de konuşuyordu ve gülmeyi sevmediğini söylese bile gülümsüyordu. Ne güzel gülümsüyordu hem de..

Girl In White / SeulreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin