1990

217 32 16
                                    

  Gömüldüğün mezarlığın bile kapatamadığı yaralar var kalbimde; hepsi de senin aksine capcanlı, bana pek bir düşkün. Hatta o kadar düşkünler ki gece gündüz, zincirlerle bağlanmış bir hayalet gibi, aklımdalar.

  Bazen o bacak titreten kışlar bazen dudaklarımın ucundaki sigaranın külleriler ama daima, eziyet çektirmek ister gibi yanımda.

  Oysaki ne eziyet var bunda demeden de duramıyor insan. O sarı bukleli, güzel gözlü kişi benim biricik kız kardeşimden başkası değil sonuçta. Onun yüzünü görmek, onun sesini duymak nasıl kalbimi parçalara ayırabilir? Ama ayırıyor işte, aynı bundan 41 yıl önce bizi ayırdıkları gibi.

  Bu yüzden hayatımda ilk kez, kendi isteğimle, benden ayrılmanı diliyorum.

  Umarım kırılmamışsındır kardeşim ama ben senin kadar dayanıklı değilim, asla da olamadım.

  Geçen gün olanlar kanıtlıyor bu sözlerimi.

  Geçen gün eski evimizi ziyaret ettim, biliyor musun? Warschauer Straße'in ortasına sivri bir kılıç gibi uzanan ağaçlık bölgeyi sanki her an bozulacakmış gibi büyük bir titizlikle gezdim, eskisi gibi griye boyanmış bir arazi değildi artık, babamızın istediği o otorite ve monotonluk dolu sokak yerini daha cıvıl cıvıl bir yere bırakmıştı; buna rağmen evimize doğru attığım her adımda ceza alacak küçük bir çocuk gibi korkarak, biraz daha kıyafetime sinerek adım attım. Eminim sen benim aksime sırtı dik bir şekilde oraya giderdin.

  Nedensiz korkuma rağmen eve girebilmeye başardım ama! Üzerine ölüm kokusu sinmiş beyaz mermerler normalden daha soluk ve cansızdı, ev eski soğukluğunu kaybetmiş olsa da küçükken bizi battaniye gibi saran ölüm tanrısı hâlâ oradaydı; bu sefer eskisi gibi sırıtmıyordu ama, yıpratabileceği tek bir ruh bile kalmayınca aynı ev gibi çöküvermişti.

  Biz çocukken yaptığı tüm zalimliklere rağmen beni bir büyüğüm gibi karşıladı. O soğuk elleriyle saçlarımla oynamış, hâlsiz olmasına rağmen gülümsemeye çalışmıştı.

  Sen olsaydın benim gibi lüzumsuz duygulara kapılmaz, ellerini belinde birleştirir, ölüm tanrısına neden bunları yaptığını sorardın. Ama daha önce de binlerce kez söylediğim gibi; ben senin gölgene dayanarak ayakta duran, yanlış bile olsa hakkındakileri def edemeyen korkağın tekiyimBu yüzden gene sustum, her zaman yaptığım gibi.

  Ama bu sefer susmayacağım. Ayrılışımız da 1949 yılındaki gibi olmayacak, bu sefer kanatlarımı açacağım.

  Seni her zaman sevmiş olan ağabeyin, Batı Almanya.

beni yalnız bırak, lütfen.Where stories live. Discover now