Selam. Ybb!! :) yorum yapın lütfen ve medyada genç adamın gözleri var. Ama fotoda bir kızın gözleri var. Erkek versiyonu olarak düşünün. Ve bölüm şarkısı R5- Stay with me. Sizi seviyorum mayonezlerr
"Tamam," demiştim. Ben söylemiş olamam değil mi? Ağzımdan kaçtı o bir kere.
"Tamam, hadi gidiyoruz," dedi ve beni kapıdan çıkartmaya zorladı.
"Dur, ne, şimdi mi gidiyoruz, nereye gidiyoruz?" Şaşırmıştım.
"Evet. Bak, sana her şeyi anlatacağım ama şimdi olmaz. Ölüm kalım meselesi!"
"Tamam, bana sadece yarım saar ver."
"Tamam." Hemen içeri koştum. Bilmediğim bir sebepten dolayı ona inanıyordum. Herkes bana bakıyordu. Ali'ye yaklaştım ve "Ali, ben gidiyorum. Önemli bir sebepten dolayı. Sizi seviyorum, herkese selam söylersin," dedim ve kollarımı ona sardım.
"Nereye, okul ne olacak?"
"Donduracağım." Mutfaktan çıktım ve Akın Bey'in odasına doğru gittim. Kapıyı iki kere çaldım ve içeri geçtim.
"Akın Bey, benim gitmem gerekiyor. Özel bir sebepten dolayı. Her şey için teşekkür ederim." Kahverengi gözleri beni süzdü ve gözlerimi buldu. Bana öyle baktığında kendimi suç işlemiş gibi hissediyordum.
"Peki," diyerek beni şaşırttı ve ayağa kalkıp ağır adımlarla bana doğru geldi. Dibimde durdu ve "Sonra görüşüz." Kollarını bana sardı. Bugün Füsun'un Şaşırma Günü müydü acaba?
Tebessüm ederek ben de biraz sarıldım ve hemen geri çekildim.
"Arayı fazla açma," dedi.
"Peki, efendim," dedim ve odasından çıktım. Yemek yeme yerine gittim. Mert oradaydı. Yanına gittim.
"Git!"
"O adam kim?"
"Seni ilgilendirdiğini hiç sanmıyorum," dedim ve kaşlarımı çattım. Korkunç gözüküyordu. Kollarımı sıktı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Deliye dönmüştü.
"Canımı yakıyorsun, bırak." Çırpınmaya çalıştım ama hayvan gibi tutuyordu.
"Sen benimsin, duydun mu?" Kısık sesiyle beni ürkütmüştü. Ona o an o kadar şey söylemek isterdim ama sırası değildi. Etrafa çaktırmadan göz gezdirdim. Bir kaç kişi vardı. Sonra bir garsonla göz göze geldim. Kaşlarını çatarak Mert'e baktı. Bize doğru gelmeye başladı. Mert garsona baktı.
"Bir sorununuz mu var?" Garson kaslı bir tipti. Beyaz gömleğine yapışan kasları Her an kavga başlatabilirim diyordu. Mert garsonu süzdü ama bir şey demedi.
"Siparişiniz yoksa lütfen kalabalık etmeyin," dedi. Mert derin bir nefes verdi ve kollarımı sertçe bıraktı. Onun gidişini izlerken kollarımı sıvazlıyordum. Garson "İyi misin?" Dedi. Başımı olumlu yönde salladım.
Adamın durduğu yöne gittim ve "Evime gitmem gerekiyor," dedim. Bana, sabır diliyiyormuş gibi baktı. Sonra hızlı adımlarla kapıdan çıktı. Hemen arkasından yürüdüm. Arabasına doğru yürüyordu. Sürücü koltuğuna geçti. Benim geçmediğimi görünce öndeki yolcu koltuğunun camını açtı.
"Gelmeyi düşünüyor musun?"
Aslında hayır. Annem, yabancıların arabasına binme derdi.
Dayanamadım ve kapıyı açıp seri hareketlerle arabaya bindim.
"Evin nerede?"
"X.x.x. Sitesi."
Cevap vermedi. 5-10 dakikada siteye gelmiştik. Arabadan hemen indim ve evimin olduğu bloğa doğru hızlı hızlı yürüdüm. Evim 1. kattaydı. Hızlıca merdivenlerden çıktım ve cebimden anahtarı çıkarıp kapıyı açtım. Hemen odama geçtim. Siyah sırt çantama yedek çamaşır, ağda, ped (bela geliyorum demez), bir kaç çift kıyafet, kozmetik ürünlerimi ve şarj aletimi alıp çantayı kapattım. Üstümdekileri bir çırpıda çıkardım ve dolabımdan siyah keten pantolon, beyaz düz salaş bir bluz, üstüne gömlek ve üstüne hırka aldım. Çok çabuk üşüten biri olduğum için asker yeşili bir boyunluk taktım. Siyah çizmemi giydim ve makyaj masasına doğru yürüdüm. Saçlarimı dogal dalgasında bıraktım. Rimel, fondoten ve parlatıcı sürüp çantamı aldım. Çalışma masamdan bir kağıda "Aslı, acil çıkmam lazımdı. Ne zaman gelirim, belli olmaz. Öptüm." yazdim ve odasının kapısına astım. Evden çıktım ve hızlıca arabaya doğru gittim. Arabaya bindim. Yuzüne bakmadım. O da bakmıyordu zaten. Arabayı çalıştırdı.