Medyayı dinleyin mutlaka!
"seni tanımıyorum
ama kim olduğuna
dair merakla dolmama
neden oluyorsun
Salaş pantolonun
ve doğal saçlarınla
seni tanımak istiyorum"
~The rose - ı don't know you[19 ekim, 2016]
"Kendimi bildim bileli müzeleri pek severim. Yine de karışık yapılı müzelerden hoşlanmamışımdır pek. Zira gezecek bir yeri dahi kaçırmam halinde günlerce, aylarca aklımdan çıkmazdı. Üniversiteden mezun olalı yaklaşık 1 hafta olmadan evvel ki zamanlardan beri aklımda olan şeyi yapıp uzun süredir biriktirdiğim parayla Fransa'ya gelmiştim. Bavuluma bir kaç kıyafet yerleştirip benim için değerli kitaplarımı da bir köşeye özenle yerleştirdim. Ardından çantanın fermuarını çekip omzuma takarak çiçeklerimi kucaklamıştım. Bavulumun çok azı kıyafet, kalanı fazlasıyla kitap ve fotoğraf makinemdi. Dengemi sağlamaya çalışarak kollarımda çiçekler ve kitaplar sebebiyle epeyce ağır olan bavulumla dışarı çıktım.
Namjoon ve Jin beni hava alanına bırakacaklardı. İkisi de çocukluk arkadaşımdı ve bir yıldır evliler. Onlarla büyüdüm; güldüm, nefes aldım, yaşadım.
Elimdeki çiçeklere "Bu ne?" dercesine bakıyorken ikisi de, yüzüme bir gülümseme peyda edip açıklama gereği duymuştum.
"Menekşelerim. Onlar benim bir tanelerim. Menekşelerimi haftada bir kez, şayet toprakları kurursa iki kez az az sulasanız yeterli olur. Çok kırılgandır benim menekşem. Güneşe koyun onu, üşümesin. Konuşun bazen onunla, hisseder o. Manolyalarım, onları da haftada bir kere sulasanız kafii."
İkisi de şaşkınlıkla yüzüme bakarken tekrardan yüzüme haylaz bir tebessüm kondurup arabaya yerleştirdim çiçeklerimi. Küçük bavulumu bagaja atıp sırt çantamı da kucağıma aldım. Namjoon şoför koltuğuna, Jin'de yanındaki koltuğa oturunca yola çıkmıştık. Ah, sahi çiçeklerim. Umarım hyunglarım onlara iyi bakıyordur.
Havalimanı oradaki evime pek uzak sayılmazdı. Yoğun bir trafik vardı ve yaklaşık 1 saate oraya varmıştık. Yine de heyecanım yüzünden hyunglarıma baskı yapıp erken yola çıktığımız için yol üzerinde son bir yemek yemeye dahi fırsat olmuştu. Namjoon'un daha nahif bir yapısı vardı Jin'e göre. O daha çok enerji ve ses severdi, Namjoon daha sakindi kesinlikle. Radyodan hareketli bir müzik açarken bu sefer Namjoon karışmamayı tercih etmişti. Zıt kutuplar gibi birbirlerini çektikleri çok aşikardı. Misal, Jin evde son ses Rock dinlerken Namjoon klasik müzik severdi.
Ulaşacağımız yer yavaş yavaş kendini belli ediyordu. Ve sonrası, sonrası da; uçak, Fransa'ya iniş, Otel ve kısa bir dinlenme sonu müze turu. Şöyle bir bakınca sahi detaylarıyla aklımda kalmış o gün. Kesinlikle en iyi hatırladığım şeylerden biri kalp atışlarımdı. Ulaşacağımız yer yavaş yavaş kendini belli ediyordu. Ve sonrası, sonrası da; uçak, Fransa'ya iniş, Otel ve kısa bir dinlenme sonu müze turu. Şöyle bir bakınca sahi berbat hafızama kıyasla detaylarıyla aklımda kalmış o gün. Kesinlikle en iyi hatırladığım şeylerden biri kalp atışlarımdı.
Bugün buradaki gezimin 3. Günü, en şaşalı müzelerden birine geldim. Yazıma müzelerden başlayarak giriş yapmamın sebebi de bu olacak haliyle. Daha değişik bir giriş yapabilirdim belki. Örneğin bir blog yazarı olsaydım "Merhabalar herkese. Bugün Fransa'dayım." gibi bir giriş yapabilirdim. Hayır, hayır. Bu çok sade. Kesinlikle ilgi çekici bir şey olmasını isterdim.
Ama bu bir blog yazısı veya gezi kitabı değil. Yalnız ve yalnız Gguk'un anı defteri. Ki bu ben oluyorum, evet. Kendi anı defterime kendimi tanıtmam kadar ironik bir olay olamaz bence, bu yüzden burayı geçeceğim. Yine de şayet unutkanlığım sayesinde bu defteri bir yerlerde unutursam, bunu, yani ilk sayfayı okuyan kişi, defterin devamını okuma ve benimle iletişime geç. OKUMA BURADAN SONRASINIIII!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Better Than Flowers | TaeKook
FanficKara bir göz yaşı döküldü ak tenime. Işık hâlâ bende, cam kadar şeffafız bu gece, ruhumu sakladım yıldızlara... Özledim durdum, güneş doğdu, bitti gece. Görüşürüz, ay güneşten çaldığı ışığı ile parlamaya devam ettiğinde. "you have been the last drea...