Koşmanın etkisiyle oluşan rüzgar, belimin birazcık yukarısındaki açık kahverengi saçlarımı havalandırıyordu. Birkaç saniyede oluşan ama koşmamın şiddetiyle daha da artan nefes alış-verişlerim yavaş yavaş kesikleşmeye başlamıştı. Çabuk yorulmama rağmen, asla pes etmeyecek bir kişiliğe sahiptim. Koşarken arkamdaki uzun koridoru aydınlatan otomatik ışıklar teker teker kapanıyor, önümdekilerse açılıyordu. Bu koridorun hiç bitmeyeceğini bir anlığına da olsa aklımdan geçirmiştim. Arkadan gelen sesle irkildim. Ama hızımı kesinlikle azaltmamıştım. "Yakalayın şunu."
Gerçekten yorulmaya başlamıştım. Arkama baktığımda onları atlattığımı fark ettim. Ama yine de işimi garantiye almalıydım. Önce sola sonra sağa ve tekrar sağa döndüğümde karşıma çıkan ikinci Kapıdan içeri attım kendimi. Kap-karanlık bir odaydı. Sadece dışarıdaki ay ışığından birkaç parça Işık sızıyordu içeri. Pencere! Evet pencereden çıkabilirim. Pencereyi açtığımda önce bir hayal kırıklığına uğradım. Sanırım 3. kattaydım. Çok yüksek de değildi. Ama yükseklik korkusu olan birisi için aynı şeyler söylenemezdi. Kısık Kısık konuşma sesleri duyuyordum, ve ellerim titriyordu. Kahretsin, kahretsin, kahretsin!
"Hangi delikteysen ortaya çık, seni küçük fare! Bilirsin sinirlendim mi hiç iyi şeyler olmaz!"
Gerçekten de beni laboratuvar faresi olarak kullanıyorlardı. Üzerimde daha önce isimlerini hiç duymadığım sıvıları bana enjekte ediyorlardı. Üzerimde neyi denediklerini çok merak ediyordum. O yüzden dosyamla beraber kaçıyordum. Ve birkaç sıvı dolu tiplerle.Pencereden Aşağıya yeniden baktım. Önce dosyamı aşağıya gönderdim, daha sonra tüpleri sıkıca tutup onlarla atladım. Kolumun biraz sıyrılması dışında pek bir şey olmamıştı. Ayağa kalkıp dosyamı da elime alıp silkelendim. Büyük bahçede bir oraya bir buraya koşuyordum. Büyük kapılardan geçemezdim. Orada birbiri korum vardı. Ve bahçenin bazı bölgelerinde de. Arka Tarafın demir çitlerinden atlamayı deneyecektim. Ama fazla uzunlardı. Ayağımı birincinin yuvarlağına koydum ve tırmanmaya çalıştım. Elimdeki şeylerle tırmanmak zor oluyordu. Tüpleri pantolonumu ceplerine yerleştirdim ve dosyayı da pantolonunun lastikli beline sıkıştırdım. Şimdi daha iyi tırmanacaktım. 2 denemeden sonra birkaç çizikle oradan da kurtulmuştum. Ormanlık alanda arkama baktım. O büyük, ve özenle dekore edilmiş binaya.
Artık özgürdüm. Artık bir Hayatım vardı. Yıllardır düşündüğüm kaçma hayalim gerçekleşmişti. Bazen burada doğduğumu falan düşünürdüm. Eski hayatımdan anılarım hep burasıyla alakalıydı çünkü. Binaya bakıp dil çıkardıktan sonra fısıltı halinde bir Şeyler söyledim. "Bir daha görüşmemek dileğiyle SETANRE!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalan
Science FictionDaha önce hiç hissedilmemiş duygular, hiç görülmemiş cisimler, yaşanmamışlıklar. Herşeye kolayca kanmasını sağlar insanın. Daha önce hiç kandırılmamıştır çünkü. Kendini bildi bileli var olduğu yerden uzaklaşan Kayla, kendisini bir boşluğun içerisin...