Hayallerimizde yaşamak mı iyidir yoksa gerçek hayatta mı bilinmez ama herkes hayallerini gerçek yaşantısında görmek ister.
Geçmiş insanın sırtında bir yaradır. Ya zamanla kabuk tutar geçer yada kaynayıp hayatını ele geçirir. Benimde bu durumdan farksız oldu aslında. Hiçbir zaman yaranın kabuk tutmasına izin vermedim. Kendisi de pek iyileşecek cinsten değildi zaten.
Gözlerimi yavaş yavaş boş hastane odasına açtım. Ne zamandan beri buradayım bilmiyorum ama hastanenin yoğun kokusu uzun süredir üzerimde gibi. Delik deşik edilmiş kollarıma baktım. Gözlerim daha sonrasında damarlarıma doğru yol almış seruma kaydı. İlk defa kendimi bu kadar aciz ve kuvvetsiz hissediyordum.
"Hastamız gözlerini açtı." diyen hemşirenin sesi kulaklarımda yankılandı. Bir kaç dakikanın ardından içeriye gözleri kıpkırmızı, beti benzi solmuş Can girdi. Yatağımın ucuna oturarak soğuk ellerinle ellerimi kavradı.
"Abi çok korkuttun. Hiç uyanmayacaksın sandım. Ağrın falan var mı?"Gözlerimin önünde gelen yüz ile tek bir kelime döküldü dudaklarımdan. "Elvin" Sesim kısık ve aciz çıkıyordu.
Can'ın ellerimdeki eli daha da sıkılaşmıştı.
"Abi yorma lütfen kendini.""Ne zamandan beri buradayım."dedim aklıma gelen soru ile.
"Bir hafta oldu abi. Yoğun bakımda durumun çok kötüydü. Sonra birden durumun iyiye gitti ve iki gün önce normal odaya alındı. Çok şükür ki şu anda uyandın."
"Can ceketim nerede?"
"Abi boşver ceketini şimdi. Yormaman gerek kendini."
"Can ben iyiyim. Lütfen ceketimi getirir misin?"
Israrlarım karşısında derin bir iç çekerek " "Yoğun bakıma alınmadan önce tüm kıyafetlerin dolaba kaldırıldı. Gidip getireyim." dedi.
Çok geçmeden Can elinde ceket ile geri döndü.
"İçinde bir kutu olacak. Onu bana ver."
İç cebinden çıkardığı kutuyu bana doğru uzattı. Güçsüz ellerimle kutuyu kavrayarak aldım."Serumum bitince benim gitmem lazım Can."
"Abi ne gitmesi daha yeni iyileştin, kendine geldin."
"Hayır olmaz. Uzun süredir buradayım. Beni bekleyen biri var. Ona bu kutuyu vermeliyim."
Sözlerimin karşısında Can'ın gözlerinden yaşlar firar etmeye başladı.
"Abi yapma lütfen. Kendini iyice toplayınca konuşalım lütfen." Sesi epeyce titriyordu. Nedensizce içimde belirsiz bir huzursuzluk oluştu."Neyi konuşacağız Can. Gitmem gerek diyorum. Elvin bekliyor." Sesim tüm odada yankılanmıştı.
Can tam konuşacağı sırada içeriye orta yaşlarda bir doktor girdi.
"Can bey ağabeyinize gerçekleri anlatmalıyız. Bu şekilde ona daha çok zarar vermiş oluruz."
"Neler diyorsunuz siz. Ne oluyor burada." Artık neler olduğunu hiçbir şekilde anlayamıyordum.
Derin bir iç çekerek eline aldığı sandalyeyi yatağımın yanına getirip oturdu.
"Cenk Bey bunları sizinle biraz daha iyileştiğiniz zaman konuşmak isterdim. Fakat bakıyorum da şu an anlatmak sizin için çok daha iyi. Uzun bir süredir halisilasyonlar görüyorsunuz. Tam olarak neyi ve kimi gördüğünüzü bilemeyiz elbette ama hayali biri ile konuştuğunuz kesin.""Bakın ne diyorsunuz bilmiyorum ama bu kutuyu sevdiğim kadına vermem gerek."
"Cenk Bey yoğun bir travma döneminden geçiyorsunuz. Geçmiş sizi bırakmamış. Bunun sonucu olmayan, hayalinizdeki kişilerle mutlu olmaya çalışıyorsunuz. Fakat iyice baktığınız zaman gerçek hayatta da sizi mutlu edecek kişileri görebilirsiniz."
"Bakın ben hayal falan görmüyorum ve kutuyu vereceğim kişi gerçek. Ben onunla kaç kez buluştum."
Birden söze Can girdi. "Hayır abi buluşmadın. Peşine İhsanı taktım. Uzun süredir seni izliyorum. Konuştuğun kişi gerçek değil abi. Lütfen bize inan ve kendine daha çok zarar verme."
Acı bir gülüş kaçtı ağzımdan. "Buna beni inandıramazsınız."
"Kanıtım var." diyerek cebinden çıkardığı telefonunu bana uzattı Can. "İhsan dakika dakika senin her halini kayda aldı. Al bak."
İzlediğim her kısımlar yüreğime ok gibi saplandı. Bankta Elvin ile oturduğum her an gözlerimin önüne geldi. Ama kayıtlara baktığım zaman bankta sadece ben vardım. Sadece ben. Tek başına. Hayali bir kişiye sarılan aciz ben.
Daha sonra her zaman onu almaya gittiğim o sokağın başı. Orada da sadece ben. Oysaki ben onun gözlerine bakarken hiçte hayal gibi değildi. Gerçekti. O insanı kendine hayran bırakan gözlerin, gülüşünde mi hayaldi?
Ve daha sonrasında hayali birini arabaya bindirip gidiyorum.Daha fazla dayanamayarak telefonu geri ittim. Gözlerimden akan yaşlar boynumu ıslatırken yüreğime saplanışını hissediyordum. Odadaki herkesi tek kalmak istediğimi söyleyerek dışarı çıkartıp tavan ile bakışmaya başladım.
İsmin kalbimde zikrederken, yüzün beynimi gasp ederken nasıl olurda hayal olabilirsin. Oysaki gözlerin çok güzeldi. Aynı anneminki gibi. Belki de çoğu şeyini anneme benzettiğim için hayal olmuşsundur. Ne olurdu sanki gerçek olsaydın.
Oysaki ben hayallerimde daha mutluydum. Bunun neresi hastalık,neresi tranva. Gerçek hayat düşlerim kadar güzel olmayı bilmediyse benim suçum ne.
Elimede olan yüzük kutusuna baktım. Kutuyu açıp yüzüğü elime aldım. Ne demişlerdi bu yüzük için, " asla kullanılmamış." yani hiç sahibi olmamış. Üzgünüm, sahibin bir hayal ürünü çıktı. Yinede sahipsiz sayılır mısın?
Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAHAYYÜL
General Fictionİsmin kalbimde zikrederken, yüzün beynimi gasp ederken nasıl olurda hayal olabilirsin. Oysaki gözlerin çok güzeldi. Aynı anneminki gibi. Belki de çoğu şeyini anneme benzettiğim için hayal olmuşsundur. Ne olurdu sanki gerçek olsaydın. Oysaki ben hay...