kıskanmak

36 6 7
                                    

Aras geçmişin derinliğine kendini o kadar çok bırakmıştı ki gözlerinden akan yaşlar birer birer yağarken bedeni kasılıyordu. Hızla gözünü açıp derin bir nefes aldı, hayallere dalmayı bırakıp kendini çaresiz hisetmek yerine kalkıp gitmek istiyordu. Ares'in ellerinden alıp gitmek, uzaklaşmak istiyordu her şeyden ve her yerden. Lakin yapılması gereken planlar ve operasyonlar ülkenin geleceği olunca fazlasıyla düşünmek zorunda kalması Aras'ın canını sıkmaya başlamıştı. Aras'ın da, Asel'in de hakkıydı diğer insanlar gibi sevmek, sevilmek ve en önemlisi de kalbindeki kişiyle bir ömür geçirip yaşlanmak.
Asel ve Ares'in formalite olan evliliğini Aras bilseydi, önceden boş bir mezar kazmış olurdu Ares için. Aras, Asel'in Ares'i sevmediğini düşünüyordu, yıllardır onları uzaktan izliyordu. Dışarıda mutlu bir çift görüntüsü olabilirdi fakat Aras'ın hisleri, Asel'in hâlâ kendisine âşık olduğunu savunuyordu. Derin derin düşünürken Burak'ın içeriye girdiğini fark etmemişti. Burak sarışın, mavi gözlü, beyaz tenli ve uzun boyluydu.
"Aras kardeşim," dedi Burak. Aras, Burak'ı görünce gözyaşlarını silmeye başladı. Burak durumu fark edince yaklaşıp canından çok sevdiği kardeşine öyle bir içten sarıldı ki Aras bunu fazlasıyla hissetmişti. "Kardeşim yengem geldi aklına dimi? Ben seni tanıyorum Aras, kolay kolay ağlamazsın. Eğer ağlamışsan da vardır bir nedeni dimi dostum?"
"Burak gözleri gözlerimin önüne geliyor, kokusunu alıyorum ben her yerde. Kurban olduğum ne de güzel gülüyordu, acaba nasip olur mu tekrar onu öyle karşımda görmek ya da doyasıya sarılmak?"
"Bak kardeşim, Asel seni bıraktı ve Ares'i seçti. Tamam, bizde inanmıyoruz Asel'in Ares'i sevdiğine. Çocukları bile olmadı, 4 senedir evliler bir tane bile çocukları olmadı," diye cevap verdi Burak masmavi gözlerinin üstündeki kirpiklerini kırparak.

"Burak beni iyi dinle, Asel benim kızımın annesi olacak. Evet, zor ama ben buna inanıyorum. Belki yanılıyorum, belki de Asel'e ulaşamadan öleceğim." Aras'ın tekrar gözleri dolmuştu.
"Sakın bir daha o kelimeyi..." Burak sözlerini bitiremeden Aras kaldığı yerden konuşmaya devam etti.
"Kardeşim farkında mısın? Türkiye'nin en köklü ve en güçlü iki ailesiyle savaşmaya başlamak üzereyiz. Yıllarca plan yaptık, ne olacağımız belli değil. Çok güçlüler, devletleri bile yöneten aileler onlar. Amerika'da, Avrupa'da... Kısacası her yerde şirketleri var, çok planlı hareket etmemiz gerekiyor. Yapacağımız en ufak, tek bir hata her şeyi altüs edebilir."
"Farkındayım Aras, duyguya yer yok bu yolda. Ama bizde insanız."
"Evet, insanız Burak ama hiçbir şey devletimizden önemli değil. Kaç yıl zorlu eğitimler aldık, canımız acıdı, günlerce ağladık, uyumadık her şey bunun için. Lütfen gözünüzü dört açın çünkü birkaç aya kadar operasyona başlayacağız. Tekrar diyorum, yapacağımız hataların bedelini canımızla ödemek zorunda kalmayalım, birbirimizi kaybetmeyelim."
"Hey tamam, tamam, bunların hepsini biliyorum ama konumuz bu değil şimdi sana bir soru soracağım ama bak kaçmak yok anlatacaksın, madem eskilere gittik," dedi Burak. Aras'ın yüzü biraz da olsa gülmeye başlamıştı.
"Sor bakalım kardeşim, hatta dur sigara yakalım. Madem eskilere gidiyoruz biraz duman anıları hafifletir belki."
Aras ve Burak malikânenin büyük balkonunda yere çömelip sırtlarını duvara yaslamışlardı. İkisi de sigaralarını yakıp denize bakmaya başlamışlardı. Burak'ın da gözleri doluyordu yavaş yavaş. Aras'ı bu hâlde görmek zordu çünkü Aras duygularını içten yaşardı, belli etmezdi kimseye. Burak hafifçe tebessüm edip sormuştu o aklındaki soruyu. "Şimdi Aras Bey yengemi kıskandın mı? Söyle bakalım."
Aras yüzünü Burak'a çevirmiş, şaşkın şaşkın bakıyordu. Böyle bir soru beklemiyordu "Burak cidden nereden aklına geldi böyle bir soru? Çok düşündün mü kardeşim?""
"Aaaa hadi anlat, sordum işte," dedi Burak heyecanla merakla Aras'ın cevap vermesini beklerken.
"Evet, kıskandım," dedikten sonra masum masum yüzünü düşürdü. Yıllar öncesine gitmişti yine, Semih aklına gelince gülmeye başladı. Burak, Aras'ın gülüşlerini duyunca kafasını Aras'a çevirip sarılmıştı.
"Hadi anlat bakalım birden seni böyle güldüren şey nedir?" diye sordu Burak.
"Bak şimdi, biz Asel ile sevgiliyken, her şeyin çok güzel olduğu zamanlardayken, bir gün şirkette yoğun çalışıyordum. Çok yoğundum, kafamı kaldıramıyordum. O safir, o zümrüt, o pırlanta derken kendimi bile unutmuştum ki Asel aradı."
"Kardeşim yenge aradığına göre kesin bir şey vardır, zaten Asel'i ben de tanıyorum. Kolay kolay aramaz kimseyi, sevmiyor zaten telefonla konuşmayı. Eee sonra?"

"Sonra efendim aşkım derken, Aras ben Semih'e gidiyorum, biraz film izleyeceğiz dedi."
Burak çok sesli bir kahkaha atmıştı. Dışarda ağır başlı, sert ve ciddi görünen bu insanlar aslında bir araya geldiği zaman çok başka oluyorlardı. Burak, Aras, Emre, Samet ve Zeki hepsi aynı beşikte büyümüş, aynı sofrada oturmuş, aynı derde yanıp aynı mutluluğu birlikte yaşamışlardı. Bu sebepten birbirlerinin yüzünden bile okuyabiliyorlardı çoğu şeyi.
"Burak gülmeyi keser misin kardeşim? İki dakika şurada duygusal bir olay anlatıyorum."
"Tamam, sen devam et," dedi Burak gülmeye devam ederken.
Burak tamam, devam et derken bile gülmekten söyleyememişti. Burak için komik olan olay değildi, canından çok sevdiği kardeşinin böyle bir şey anlatırken kedi gibi masum oluşuydu ve Aras'ın ciddi yüz ifadesi birden masum bir hâl alınca kendini tutamamıştı.
“Düşündüm, kendi kendime gitme desem olmaz git zaten diyemem. Öylece kaldım, Semih güzel çocuktu, iyiydi. Ondan zarar gelmezdi Asel’e, hem arkadaştan öte kardeş dost gibiydiler ama sen biliyorsun beni, kendi kıskançlığım için sevdiğim kadını asla mutsuz edemezdim. O benden daha önemliydi ama işte ben de insanım ve kıskandım. O an onunla ben de film izleyebilirim dedim.”
“Sözünü kestim Aras ama benim kardeşim bence o gözlere, o bedene başkası neden bakıyor diye kıskanmıştır. Aras herkesi kandırabilirsin ama bizi asla, senin ne kadar kıskanç olduğunu ve ne kadar ince düşündüğünü hepimiz iyi biliyoruz. Sen sevdiklerinin gözünden bir damla yaş gelmesin diye kendi gözlerini oyar ellerine verirsin.” Burak, Aras’la konuşurken yüzüne o kadar içten ve dostlukla bakıyordu ki Aras bunu fark edince birbirlerinin omzuna kollarını atıp konuşmaya devam etmişlerdi.
“Sonra kardeşim, ben Asel’e sesim titreye titreye, tamam kuzum, iyi seyirler demiştim. Herkese kükreyen ben, ona gelince sadece sesim titriyordu. O benim her şeyimdi, en ufak mutsuz olmasını istemezdim, kendimi diri diri gömerim ama onun saçının tek teli için tüm kâinatı ateşe veririm ve eğer o ateşte benim yanmam gerekiyorsa bile seve seve yanarım ama gel gör ki kıskanmıştım o güzel kadını, canımın içini. O an anladım ben, Asel’e âşık oluyorum, bu taşıdığım beden damarlarımdan akan kan onun ismini zikrediyor. Asel tamam Aras'ım, seni seviyorum deyip gülerek telefonu kapatmıştı. Ben de öylece koltuğuma bırakmıştım kendimi, 1 saat düşündüm, belki de 2 saat düşünmüşümdür. Sırf o gece kafamı dağıtmak için sabaha kadar mesai yapıp bir sürü model çizip çalışmıştım...”
Aras’ı yine gülme tutmuştu, Burak merakla dinliyordu. İkisi de 20’li yaşlarındaki duygularına dönmüşlerdi. Mafya demek duygusuz olmak anlamına gelmiyordu, onlar çok masumdu çünkü içlerinde kötülük yoktu.
“Yeni bir tek taş modeli çizerken sürekli Asel aklımda olduğu için, fark etmeden Asel’in kafamda kurduğum o güzel yüzünü kâğıda çizmiştim. Ben de şaşırmıştım, kendimi anlık silkeleyip kâğıda bakınca bayağı gülmüştüm kendime ve defalarca o resmi öpmüştüm. O kâğıtta bir tanemin güzel yüzü vardı. En son kâğıda sarılıp uyuya kalmışım,” dedi Aras.

Baronlar ToplanıyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin