6

286 42 35
                                    

Saat üçte uyanmıştım. Göz altlarım mosmordu. Esmer olan ten rengim bembeyaz olmuştu. Gözlerim kızarıktı. Yani ölüden farksızdım.

Dünden beri kardeşim beni deli gibi arayıp mesaj atıyordu. Suçunu biliyordu çünkü. Daha fazla merak etmesin diye onu aradım.

"Telefonlarımı neden açmıyorsun?! Oraya gelecektim!"

"Diana bağırmayı kes. Bunu hakettin."

Başım çok ağrıyordu. Sanırım fazla uykudan. Hiç alışık değildim fazla uyumaya.

"Üzgünüm ağzımdan kaçırdım."

"Sorun değil"

Onu bu kadar kolay affetmeme ben de şaşırmıştım. Uzatmanın bir anlamı yoktu.

"Babam anlık kızgınlıkla öyle dedi."

Gözlerim tekrar doldu. Sanırım birkaç gün Bunu hatırlayınca gözüm dolacaktı.

"Tamam"

"Sen ne yapıyorsun?"

Kafamı dağıtmaya çalışıyordu.

"Emily'ye gideceğim. Olanları anlatacağım."

"Beni ne zaman onunla tanıştıracaksın?"

Hafif sitem dolu bir ses ile demişti Bunu.

"Asla. Öptüm. Kapatıyorum."

Diana'yı arkadaşlarımla asla tanıştırmazdım. Zaten ikimizi tanıyan herkes onu benden daha çok seviyordu. Ve arkadaşlarımın da onu benden çok sevmesi istediğim bir şey değildi.

Diana çalışkan, zeki, eğlenceli, güzel, tam her ailenin istediği saygıda, her işe yardım eden kızdı. Ben ise saçma bir iş için Fransa'ya gelmiş, çirkin, saygısız inatçı bir kızdım.

Kendimi değiştirmeyi denemiştim ama ben buydum.

Yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Sonra Emily'yi aradım. Her şeyi anlattım. Sebastian'ı da.

Ona gitmeyecektim sadece telefonu kapatmak için öyle demiştim.

Saat üç olmuştu ve bana bir şey yazmamıştı. Özür dilemek babında bile. Telefonumu kapatacaktım. Kimse ile iletişim kurmak istemiyordum. En azından bugünlük.

Ve onun Paris'te bir film çektiğinin haberlerini gördüm. Buradaydı yani. Uzun bir süre. Onu görme ihtimalim yüksekti Paris'e gidersem. Ve gitmeyecektim. Onunla karşılaşmak istemiyordum çünkü olanlardan sonra ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.

Yeni bir iş bulmalıydım. Biraz birikmişim vardı ama bana kısa bir süre yeterdi. Ailemden isteyemezdim. İstesem bile verirler miydi bilmiyordum.

Tekrar şirket işine giremezdim. Beni çok yoruyordu. Ama nasıl bir işe girebilirdim ki? Tekrar okuyamazdım. Kasiyer de olamazdım. Belki garson? Hayır o da olmazdı. Ne yapacaktım?

Derin bir nefes vererek kendimi yatağa bıraktım. Gözlerim tekrar doluyordu. Adet olacaktım. Bu yüzden daha da duygusaldım. Bacaklarımı kendime çektim. Gözümden yorganıma yaşlar düştü. Yorulmuştum. Son iki günde çok yorulmuştum.

Sadece bir tane gerçek arkadaşım vardı. O da Emily idi. Ama ondan yardım isteyemiyordum. İstesem de bir şey değişmeyecekti zaten. İnternette iş ilanlarına bakıyordum. Pazarlama okumuştum. Pazarlama direktörü olarak çalışmıştım. Ama artık bu işi yapmak istemiyordum.

Bugün iş bakmayacaktık. Bunlarla uğraşamazdım. Zaten üzgündüm. Kendimi şu anda çok yalnız hissediyordum. Yalnızdım zaten. Çok arkadaşım yoktu. Yalnızlıktan kastın bu değildi aslında. Neden kedi almıyordum? Evet kedi alacaktım. Birden çok heyecanlanmıştım. Hızlıca hazırlandım. Moralim yerine gelmişti.

Fall in love•Sebastian StanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin