yedi

456 91 86
                                    





Hava beklenildiğinden soğuk bir hali almıştı. Jeongin sweatinin içine daha da gömülürken, dışarıda ateşin üzerinde sıcak çikolata pişiren Chan'ı izliyordu.

Korkutmuştu, çadıra geldiklerinde ise Chan bir şey söylemeden giyinmesinde ona yardımcı olmuştu. Büyük olanın moralinin oldukça kötü olduğunu görebiliyordu. "Hyung," Çadırın içinde dizlerine sarılmış bir şekilde seslendi ona.

Chan dudağını ısırarak ona bakmadan hmladı. Jeongin bir süre sessiz kaldı ve onu izlemeye devam etti. "Böyle olma." Chan'ın yutkunduğunu görebiliyordu.

"Bunu ikimiz de bilemezdik. Sen sadece eğlenmemizi istedin. Böyle olmamıza gerek yok." Sesindeki üzüntü tonu hissedilir seviyedeydi. Chan derin bir nefes aldı ve eline aldığı termos bardağa sıcak çikolatayı doldurdu. İki bardağı da doldurunca, çadıra küçük olanın yanına ilerledi.

Güneş batmaya başlıyordu. Nehrin yakınlarına çok fazla insan gelmemişti. Yani ikisi gün boyu neredeyse yalnız kalmıştı. "Doktor her şeyi tamamen unuttuğumu söylemişti. Ebediyen. Ama bak, bazı anlar onları yeniden tetikleyebiliyormuş. Lütfen üzülme artık."

Chan elindeki sıcak çikolatayı ona uzattı ve gözlerini kaçırarak başını eğdi. "Özür dilerim."

"Sorun yok," Jeongin başını onun omzuna yasladı ve elindeki bardağı okşadı. Bir süre sessizce dışarıyı dinlediler. Hava hafif bir şekilde esiyordu.

"Hyung," Chan hmlayarak onu onayladı. Jeongin dudaklarını ıslattı ve emin olamayarak cümlesine devam etti. "Bana," sözleri emin değildi sanki. Chan bedenlerini ayırdı ve ona baktı usulca. Jeongin dudaklarını ısırdı ve elindeki bardağı sıkıca kavramaya devam etti. Bakışları ona çıkmıyordu bile.

"Seni öptüğüm günü anlatır mısın?"

Chan gözlerini aralayarak ona döndü anında. Böyle bir soruyu beklemiyordu. Boğazını yalandan temizledi ve oturuşunu dikleştirdi. "Neden?" Jeongin utangaç bir şekilde kıkırdayarak elindeki bardağı yere bıraktı.

"Merak ediyorum, senin hakkında, benim hakkımda," Dudaklarını dişledi ve ona döndürdü bakışlarını. "Bizim hakkımızda olan her şeyi." Chan nefesinin teklediğini hissetti. Onun utangaç konuşması öyle tatlıydı ki... Kendini izlemekten alıkoyamıyordu.

"Peki," Büyük olan derin bir nefes aldı. Dışarının sesini dinlediler yeniden birlikte. Nehrin şırıltısı ve güneşin son ışıklarında gezindi gözleri. Jeongin ona döndü ve utangaç bakışları kısa bir süre dolaştı.

"Doğum günündü. On altı yaşına girdiğin doğum günün..." Chan derin bir nefes aldı. Bunu anlatmak biraz zordu. Çekiniyordu. Fakat ikisinin anısını küçük olanın da bilmesi gerekiyordu. "Liseden ortak arkadaşımız olan Felix'in evine toplanmıştık. Onun durumu bizim durumumuzdan daha iyiydi, yani maddi olarak. Senin için bir parti yapmayı istedi. Tüm arkadaşlarımız oradaydı."

Jeongin bir an için üzüldü. O günleri hatırlamadığı için. İç çekti ve dinlemeye devam etti. "Kocaman bir pasta yaptırmıştı, çok sevinmiştin."

Chan bir süre durakladı ve dudaklarını ısırdı. "Parti bitince, evlere dağılmak için oradan ayrıldık. Çoktan gece olmuştu."

helios | jeongchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin