Gece tavana bakıp durmuştum. Elimin ağrısı ile kalbimin ağrısı sanki bir yarış içine girmiş gibiydi. Derin bir nefes alıp, sağ elimi yavaşça yukarı doğru kaldırdım. Uzun bir süre sahaya dönemeyecektim. Sabaha karşı odamın kapısı yavaşça aralandı, Karaca sessiz bir şekilde içeri girdi.
"Uyumuyorum rahatça gelebilirsin."
"Tahmin etmiştim... Kay yana eline dikkat et."
Karaca arkama yatıp kollarını belime sardı. "Binlerce ihtimal düşündüm Karaca.. Aklımda tek bir soru var Neden? neden yani. Ailemin aklına bile mi gelmedim?"
"Belki de onlar için ölü birisindir Lida... O manyak dedikleri adam ne dedi ne yaptı bilmiyoruz... O yüzden kesin bir kanıya varamayız. İlk önceliğimiz anne babanı bulmak. O manyak adamın adını öğrenmeliyiz. Bide senin doğum gününden ilerlemeyi düşünüyorum. Nüfusa kayıtta en fazla 1hafta oynamışlardır."
"Oradan çıkar mı?"
"Yani şöyle çıkar, doğum yapan kadınların adına ulaşır oradan araştırma yaparız. Evlatlık verilen yada ölü bebekler illa ki vardır."
"Tamam şansımızı deneyelim. Bende yarın şu kadına göz atmaya gideyim. Kimmiş bakalım bu Anka Hanım..."
Karaca'nın omzunu silktiğini hissettim. "Eline daha fazla zarar verecek bir şey yapma yeter. Sabah doktora gideceğiz tekrardan."
"Uff o vardı demi..."
"Kendine dikkat etseydin gerizekalı."
"Kadın, Tomris'e benziyordu. Dikkatimi dağıttı."
"Ölenin arkasından konuşmak istemiyorum Lida'm. O kadın ölmesine rağmen hala sana zarar veriyor ya aklım almıyor."
"Üzgünüm."
"Bende, hadi uyu artık. Dinlen güzelce sabah hastaneye gideceğiz."
Karaca bana sırtını dönüp, poposuyla popoma vurup "Yav sarı kafa çek şu poponu sığamıyorum." dedi.
Kıkırdayıp "Seni seviyorum be iyi ki varsın."dedim.
"Bende seni seviyorum sende iyi ki varsın. Hadi zıbar uyu."
....
Doktorun odasının önünde beklerken, yeri incelemeye devam ediyordum. Karaca şekerim dustu diye kantine doğru gitmişti.
Dibime doğru gelen ayakları görünce kafamı kaldırıp gelen kişiye baktım. Babam. Hızla ayağa kalkıp babama sarıldım. "Babacığım." dedim.
"Gel otur bakalım. Neler oluyor?"
"Bir şey olduğu yok babacığım."
"Sinir krizi geçirip, elinin dikislerini mahvedip bide burada oturmanı ne şekilde açıklacaksın bana..."
Mavi gözlerinin, içimi gördüğünü biliyordum. Osman Korhan çok akıllı bir adamdı. Şuan ne olayı olduğu çözmesi 2 3 dakikasını alırdı emindim buna. Ama sonuna kadar inkar modunda olacaktım.
"Elimin bu şekilde olmasi benim suçumdu ona sinirlendim yoksa başka bir neden yok."
İnanmayan gözlerle bana bakmaya devam etti ama kafasını sallamakla yetindi. Hastanede ki televizyon da çıkan habere gözüm takıldı.(Hastanelere de böyle TV olmuyor mu bilmiyorum ama...)
"Karadağların varislerinden biri olan Gece Karadağ, 2 yıla yakın süredir cezaevinde yatıyordu. Bugün sabah saatlerinde görülen mahkeme ile suçsuzluğu tamamen ispat edildi ve serbest bırakıldı." Taciz saldırı davası diye biliyordum. Gece denilen kadın gözlerini kameraya çevirdiğin de, benzerliğimize şaşkınlıkla baktım. Eee bu kadın bana benziyordu.
Babam baktığım yere bakınca hırsla burnundan soludu. Bu sinir hareketine anlam veremedim. Telefonunu çıkartıp birini ararken, doktorun odasından hasta çıkınca ismimi seslendi, ayağa kalkıp odaya doğru ilerledim. Odaya girmeden son duyduğum cümlesi "Karadağlar hakkında ki tüm bilgileri masama istiyorum Ali." dedi.
Sanki biri bizi öldürmüş de, öldüren kişiyi görmüş gibi çıkıyordu sesi...
.....
Ben doktorun yanından çıkana kadar Babam gitmiş yerine deli kız gelmişti. Karaca ile arabaya doğru ilerlerken, gözüm elimdeydi. Dikişler alındıktan sonra uzun bir fizik tedavi süreci beni bekliyordu. Elimi bu hale getiren kadını bulduğum da kaçacak delik arayacaktı. Şimdi sıra Anka hanıma gelmişti...
Anka Ertekinoğlu
Önümde ki dava dosyaları artık beni boğmaya başlamıştı. Başarılı bir avukattım. Ama annesinin katilini bile bulamayan bir acizden başka bir şey değildim. Sinirle elimde ki kalemi dosyaların üstüne doğru attım. Kalem sekip masaların arasından yürüyen kadının ayağına çarptı.
Babam ve annem üst düzey askeri yöneticilerden biriydi. Annem, MİT ile ortak olan bir operasyon sırasında şehit edilmişti. Hemde bir kaza kurşunu ile... Genç bir MİT ajanının olduğunu tahmin ediyordum ama bir türlü kanıtları bulamıyorum. Annemin katili hala dışarıdaydı hatta belki de hala MİT için çalışıyordu bilmiyorum ama bildiğim tek şey vardı. O katili bulacaktım.
Flashback
Önümde sinirle bir ileri bir geri giden babama kaçamak bakışlar atıp duruyordum. Anlattığım plandan sonra birazcık sinir krizine girmişti.
"Anka bu yapmak istediğin şeyi anlıyorum ama bu çok riskli... Annenin katilini bende bulmak istiyorum ama bu şekilde değil kızım."
"Baba haklısın ama diğer türlü olmayacak... Lütfen yardım et, sadece müdürlerine yada başkanlarına bir şey diyeceksin sonrasını bana bırak."
"Hadi diyelim dediğini yaptım, peki ya sonrası... Sana gönderilen ajandan nasıl bilgi almayı planlıyorsun."
"Orasını bana bırak şansımı denemek istiyorum. Lütfen baba..."
Babam düşünceli şekilde yüzüme bakmaya başladı. Görünüş olarak anneme benzesem de, huy bakımından aynı babamdım ve şuan kendiyle çatışıyordu.
"Tamam yardım edeceğim. Başına bir çorap örüyorsun farkındasın demi Anka..."
"Farkındayım..."
...
Yere düşen kalemi kadın eğilip alırken onu inceliyordum. Sarı kısa saçları dağınık ve biçimli bir şekilde kesilmişti. Elinin biri sargıdaydı. Kafasını kaldırınca mavi gözlerini bana kitledi. Gülümseyerek "Buyrun lütfen."Dedi.
Karizması halis miydi? Kendine gel Anka...
Kafamı sallayıp "Teşekkür ederim." diye mırıldandım. Tekrar hafifçe gülümseyip yanımdan adımladı çıkışa kadar onu gözlerimle takip ettim.
Hoşgeldin sevgili ajanım. Bu kadar hızlı ve yaralı bir şekilde geleceğini hiç düşünmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDA
General FictionHer gün, kızıl saçlarını savurarak önümden geçerken onu izlemeye doyamıyordum. Anka. Adını aldığı Anka Kuşu gibi koyu kızıl saçları, kömür gibi alev alev yanan gözleriyle bunca zaman kaçtığım duygulara beni hapis etmek üzereydi. Benim kim olduğumu m...