Merhaba. Bölüm fazla içime sinmedi ancak daha fazla bekletmek istemediğim için şimdi paylaşıyorum. Umarım beğenirsiniz. ♥️♥️
Oy verip yorum yaparsanız çok mutlu olurum 🌼
"Rose- Chaeyoung?"
Tek kelime. Sadece tek kelime etti. Gözlerini gözlerime kitledikten sonra sadece tek kelime etti. Onu görünce böyle hissedeceğimi tahmin edememiştim. Olduğum yere saplanmıştım. Masadaki tüm gözler ikimize sabitlenmişti. Yapabildiğim sadece orada durup, gözlerine bakarak dikilmekti. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Benim hareket etmeyeceğimin ya da beklemenin gereksiz olduğunun farkına varmış olacak ki başını selam vermek istercesine hareket ettirip arkasına yaslandı.
Masadakilerin gözleri bizim üzerimizde fazla oyalanmamış, tekrar aralarındaki sohbetlerine dönmüşlerdi. Hiçbir şey olmamış gibi masadaki sohbete tekrardan dahil olmuştu. Bense hala ayakta, olduğum yerde duruyordum.
Jaehwa daha fazla dayanamamış olacak ki yerinden kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Koluma hafifçe dokunduktan sonra yürümeye devam etti. Arkamı dönüp onu takip etmeye başladığımda üstümdeki şoku hala atlatamamıştım. Neredeyse bir senedir görmediğim ilk arkadaşım, çocukluk arkadaşım, ilk aşkım, sadece başıyla selam vermişti bana. Sadece küçük bir baş selamı. Çıldırmamı istiyor olmalıydı.
Jaehwa çıktığımız terasta sakin bir yer bulup durduğunda yüzünü tekrardan bana çevirmişti.
Konuşmasına izin vermeden direk söze atladım.
"Sadece baş selamı mı verdi o bana? Yanlış gördüğümü, onun asla orada olmadığını söyle bana!"
"Sakin ol Chaeyoung. Şoka girdiği için öyle bir tepki vermiştir. Kimse senin dönmeni beklemiyordu sonuçta."
"Ama döndüm!" Sesimi yükseltmiştim. İkisinin de sakinliği beni delirtiyordu. Dönmüştüm işte. Buradaydım, karşılarındaydım. Bir yılımı onlardan uzak yapayalnız geçirmiştim, cesaretimi toplayıp sonunda buraya geri gelmiştim ve... Aldığım tepkiler bunlar olmamalıydı. En azından bir gülümseme, herhangi bir belirti. Sadece Jungkook değil, o masadakilerin hepsi beni tanıyordu. Keyfi olarak onlardan habersiz gitmeyeceğimi tahmin etmiş olmalıydılar. En azından ben öyle ümit etmiştim. Ancak gördüğüm kadarıyla hiçbiri beni tanıyamamış, hepsi keyfi gittiğimi düşünerek bana kin beslemişlerdi. Verdikleri tepkilerin başka bir açıklamasını bulamıyorum çünkü.
"Biraz sakin ol Chaeyoung. Biliyorum onu şimdi görmeyi beklemiyordun. Ben de gelmeyecek diye biliyordum ama bir anda geldi. Merak etme yarın döndüğünü tam olarak algıladığında yanına gelecektir."
Sesinin küçük bir çocuğu avutmaya çalışır gibi çıktığının farkında değildi. Olsaydı bu söylediklerine kanmayacağımı fark ederdi. Sessiz kaldım. Bir şey demeyeceğimi fark ettiğinde tekrar konuşmaya başladı.
"Hadi içeriye dönelim. Merak ederler."
Sessizce kafa sallayıp, yürümeye başladım.
Hala bıraktığımız şekilde sohbetlerine devam ediyorlardı. Yavaşça o gelmeden nerede oturuyorsam oraya geçip oturdum. Sakindim. İçimden Jaehwa'nın söylediklerine kendimi inandırmaya çalışıyordum. Uzun sayılacak kadar zaman geçti mi bilmiyorum ama önümde masada duran içinde ne olduğunu bilmediğim bardağı elime alıp küçük bir yudum aldım. O sırada yan taraftan birinin adımı seslendiğini duydum, bu Jimin'in sesiydi. Başta tam algılayamasam da bana soru sorduğunu sonunda anlamıştım.
"Chaeyoung iyi misin?"
"Evet, iyiyim." İnanması için kendimi içten bir gülümseme için zorlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fleur d'hiver | rosékook
Fanfiction"Her şeyi biliyorsun, değil mi? O zaman bana bunu niye yapıyorsun? Cevap versene Jungkook! Neden beni bu kadar yaralamak istiyorsun? Cevap ver bana!" Etrafta hiç kimse yok. Ben boşa olduğunu bildiğim sözleri sarf etmeye devam ediyorum. Sen ise hala...