-15-

97 17 25
                                    

Yüzümü yıkayıp aynaya baktım, hey maşallah ne kadar güzelim.

"Nesli, hadi çık kahvaltı hazır!" babamın sesiyle aynadaki benle bakışmayı kesip mutfağa ilerledim.

"Toygar baba döktürmüş." Toygarın hazırladığı masaya bakıp Toygara tokat atıyordum. "Bana da öğret."

"Şuna bak ya, asıl yapması gereken sensin ben yapıyorum ya." sesimi inceltip onunla dalga geçtim, Selin merdivenlerden indi, gözleri masada gezindi. "Maşallah, şefim döktürmüşsünüz."

Masaya geçtik, annem çayları getirdi ve o da oturdu.

"Selinim, güzelim, dersler nasıl?" Klasik sorular ve klasik cevaplar işte.

Blah Blah.

Abim bir yandan yiyor diğer yandan telefonu ile oynuyordu. "Salak oğlum telefonu bırak!" Babamın otoriter sesi yankılanırken, abim korku ile telefonu bıraktı. Gözler anneme dönünce çatalını bırakıp konuştu.

"Hafriyat kamyonu gelecekti bugüne, adamlar erteleyince diğer işler de kaldı. Ona sinirlendi."

"Ya köpek oğlu köpeklerin parasını da verdik! Arıyorlar sabahın köründe, 'Abi kamyon gecikti' o kamyon götüne girsin senin!" Müteahhit'ti babam. Aslında inşaat mühendisi, ama babadan oğula geçen firma sebebiyle uzun süredir müteahhitlik yapıyordu.

Selin güldü, o da bilirdi bu işleri. Onun babası da inşaatla uğraşıyordu, her gün evde bir patırtı olurdu, ki bizim de olur.

"Baba, arayayım mı?" Babam kafa salladı, abim telefonunu geri açıp rehberinde dolandı ve kısa süre sonra telefonu kulağına koyup aynı babam gibi bir ses tonuna büründü. O, adamlarla konuşup bağrışırken annem Toygarın yaptığı bir kahvaltılığın tarifini almaya çalışıyordu.

"Anacım özel tarif işte sorgulama." Bu tarifi babaannemden almıştı, babaannem sadece Toygara vermişti. Annem baya ısrar etse de alamamıştı, Toygarın da babaannemden bir farkı yoktu ya neyse.

Ben ve Selin sus pus oturuyorduk, hâlâ uykum açılmamıştı. Genelde hafta sonları geçe kalmazdım ama birkaç saatlik uykuyla olunca böyle oluyor.

"Antrenman var mı kuzu?"

"Var ciğerim." ikimiz gülüşmeye devam edince akıllara yiğidim geldi. Napıyordu acaba?

"Alp ve Kayra ailelerinde kalıyor." İçimi mi okuyorsun mübarek! Müneccim boku yemiş avanak ya! Yerim.

Yine klasik mesaj sesimle herkes bana döndü, ardından Cana'dan gelen mesajı onlara çevirip sonra da içimden okudum.

Cana: Okula gelmeyi planlıyor musun şaşkın?

Nesli: Püü şeytanın işine... Okulu unuttum lan

Nesli: Geliyom hele bekleyn

Cana: Taam

Nesli: Öküz

Koşarak masadan kalktım, eşyalarımı alıp bizimkileri öpüp çıktım. Çıktığımda gördüğüm kişi Alp'ti, ensesini kaşıyordu, sırtını bana dönmüştü.

"Alp?" sesimle bana dönünce gülümsedim, kim derdi Alp benim kapımın önünde beni bekleyeceğini?

"Rahatsız etmedim umar-"

"Şeref duyarım Alp bey." o da güldü, ardından çantama bakıp omzumdan çekip çıkarttı. "Ne yapıyorsun?" Bana döndü, "Sen taşıma, yarın maçın var zaten." ay çen beni mi düşündün?

Yerim, köpek.

Okul eve yakın sayılırdı. Tek bir kelime etmemiştik, okulun önüne geldiğimde Denizi de gördüm. Banklara oturmuş gülerek bize bakıyordu ve muhtemelen beni bekliyordu. Alp, Denizi görünce kaşlarını çattı. "Ne işi var bunun?" ironi şu ki, Deniz benim çocukluk aşkım çıkmıştı... Ağlamak istiyorum!

"Alp? Sen beni mi kıskanıyorsun?"

"Ne alaka kızım, Selinin bacısı benim de bacım sayılır." gözlerimi kısarak ona baktım. Çantamı omuzlarından tabiri caizse söktüm. O bana bakarken çantamla yavaşça vurdum.

"Ah kusura bakma 'bacını' affet Alp 'kanka'" Sırıtırken elimi yumruk yapıp vurmamak için zor tuttum. "Deniz, bebeğim." Denizin yanına bağırarak giderken Alp sıkıca kolumu tuttu. "Bebeğim ne oğlum?"

"Eben, Alp, eben." Kolumu çekip Denizin yanına gittim. "Ne yaptı o hıyar da o kadar sinirlendin, patates surat?"

"Ciddiyim beyin yerine soğan koymuşlar ona!" İkimiz güldük, Deniz gelmesinin sebebini söylemeye başladı. "Dün fularını teyzemin kafesinde unutmuşsun, prenses Nesrin getirmemi söyledi." Güldüm, elinden fuları alırken yanağına masum bir öpücük koydum.

"Nesli! Hayırdır koçum sen!" Evet, Alp...

Gerizekalı Alp.

Beynini kuşa taksan ters uçar Alp.

İnşallah kocam olursun Alp.

Ay bu beddua tutsun inşallah.

Tekvandocu! (Yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin