Annesi nasıl böyle bir şey yapabilirdi!! Okan'ın hasta olduğunu bile bile!! Bir mektup yıpratıp çöpe atılmıştı. Ahmet adında birinden babama gönderilmiş. Yırtılmış fotoğraflar da vardı çöpte. İnanmıyorum, okuduklarım gerçek olamaz. Mektupta:
'Affet beni, bizi. Tek suçumuz birbirimizi sevmekti. Sana söyleyemedik. Sadece sevdik ve birbirimize ait olmak istedik. Çok pişmanım. Sana böyle bir şey yaptığım için. Çektiğin acıyı tahmin edebiliyorum. Bir zamanlar eski eşinden uzakken çektiğim acı gibi. Yeşim'e söylemiştim sana açıklaması gerektiğini. Korktuğu için söyleyemeyeceğini dedi bana. Ya bana ya da sana ait olacaktı seni seçti. Bunu bilmeni istedim ki onun her zaman bana ait olmasını istedim ve seni sevmediğininde sonuna kadar arkasındayım. Kabul ediyorsan senin etmiyorsan bırak benim olsun. 'yazıyordu. Yırtılmış fotoğraflarda gördüğüm kadarıyla annem ve adamın birlikte fotoğrafları vardı. İnanmıyorum!! Arayacak yüzü olmadığı için arayamamış beni. Ondan nefret ediyorum artık. Nasıl yaaa! Ait olmadığı birinin olmuş. Zaten son günlerde bir şey olduğu belliydi. Elimdeki mektup ve fotoğrafları elimde daha da karıştırarak çöpe attım ve odama gittim. Bilgisayarın başına oturdum ve dolan gözlerimdeki yaşların dökülmesine izin verdim. Mutlu günün üstüne bu durum hoş gelmemişti. Babamlar yetişmiş midir acaba? Gözlerimi silip saate baktım. 18.27. Canım çok sıkkın. Keşke merak edip bakmasaydım. Bir kahve yapıp terasa çıktım. Okan'ın tedavisini düşünüp annemin yaptıklarını unutmaya çalıştım. Malesef ki sadece çalıştım. Kahvenin bittiğini fark ettiğimde içeri girdim ve koltukta uyuyakaldım. Sabah olduğunda her zamankinden farklı olarak daha mutlu bir şekilde hazırlandım. Okula gittiğimde gülümsüyor şarkılar mırıldanıyordum. Herkes bendeki değişikliği fark etmişti. Yanıma gelmişler eskisi gibi konuşuyorlardı. Kantine indiğimizde babamla konuşuyordum. Okan'ı hastaneye yatırmışlar. Durumu şimdilik iyiymiş. Çok mutlu olmuştum. Ara bittikten sonra arkadaşlarımla sınıfa çıkıp yerimize oturduk. Dersteyken tanımadığım bir numaradan arama geldi. Meşgule verip 'Kimsiniz? Özür dilerim derste olduğum için cevap yazamadım.' mesajını yolladım. Cevapta' Vera ben annen Yeşim. Seninle acilen konuşmam gerek. ' yazıyordu. O anki nefretle telefonu masaya serçe vurup montumu kollarımın arasına aldım ve sınıftan çıktım. Herkes şaşkınlık içinde beni izliyordu. O kadar çok sinirliydim ki öğretmen ve arkadaşlarım arkamdan gelmeye korkmuş olsa gerek. Gözlerimin önü kapatmıştı. Merdivenlerden hızla inerken birine çarptım. Kafamı kaldırdığımda karşımda aynı sitede olduğum Berk'i gördüm. Özür dileyip montumu yerden aldım ve aynı hızla yürümeye devam ettim. Telefon tekrar çaldı, bahçeye çıktığımda açtım ve konuşmaya başladım:
-Senin gibi bir annem olduğu için utanıyorum. Ait olmadığın birinin oldun. Şimdi arama yüzünü nerden buldun. Sana cevap verip konuştuğum için pişmanım. Artık benim için senin gibi bir anne yok.!!! Mümkünse senin içinde benim gibi bir kız olmasın.!! Okan'ın hasta olduğunu bile bile bunu yaptın!!! . İnanmıyorum sana!!!
-Hiçbir şey bilmiyorsun. Baban sana yanlış anlatmış.
-Babamın bir şey anlattığı yok. Fotoğraflarınız ve Ahmetciğinin babama gönderdiği mektupla öğrendim. Daha fazla konuşmak istemiyorum. Ne haliniz varsa görün!! Diyip telefonu annemin suratına kapattım ve ağlamaya başladım. Berk yanıma geldi ve bir peçete uzattı.
Teşekkür ettim. Yüzüme bakıp:
-Yaptığım şey ayıp ama telefon konuşmanı yanlışlıkla dinledim. Galiba annenle konuşuyordum. Bir problem mi var? İstersen konuşabiliriz, derdini bana anlatabilirsin.
-Anlatacak kadar kolay bir şey değil. Teşekkür ederim başka birgün anlatabilirsin anlatırım. Şimdi gitmem gerek. Dedim ve yavaş yavaş yürümeye başladım. Markete gidip biraz alış-veriş yaptım ve yemek yapmak üzere mutfağa girdim. Yapımı en kolay yemeği, makarna yapmaya başladım. Fazla yapmışım galibaa. Pencereden dışarı baktığımda Berk'i gördüm. Eve çağırıp ona da bir tabak makarna ikram ettim.
-Ellerine sağlık çok güzel olmuş.
-Afiyet olsun.
-Özür dileyerek bugün me olduğunu sorabilir miyim?
-Bir dakika bekle geleceğim. Dedikten sonra fotoğraf ve mektubu getirdim.
-Al bunu oku, ben anlatamayacak kadar utanıyorum.
Elimden aldı ve mektubu hayretler içine okumaya başladı.
-Senin bir suçun yok, utanması gerektiren bir sebepte yok bunu biliyorsun.
-Böyle bir annenin çocuğu olduğum için utanıyorum.
-Öyle deme.
Fotoğraflardan birinin arkasında bir not varmış ve ben bunu fark etmedim.
-Vera bu fotoğrafın arkasında bir not var. Annen yazmış olmalı.
-Nasıl ya ben daha önce görmedim. Okur musun?
-'Tüm bu olanlar benim isteğimle olmadı. Bilmediğiniz şeyler. Beni suçlamayın lütfen. Benden nefret etmenizi istemem. ' yazıyor.
-Nasıl yaa!! Bunun altında başka bir şey var demekki! Bunu öğrenmem gerekiyor. Hemde hemen...