Jungshock: yeni hostesler gelmiş?
Rocherrie: evet, sabaha ve akşama toplam dört tane
Rocherrie: buranın işini onlara gösterdikten sonra alakarta geçecekmişim
Jungshock: alakart barmeni kim, tahmin et
Rocherrie: sen değilsin
Jungshock: doğru tahmin
Jungshock: oraya bakarken aynı anda irish pub ve diğer barlara bakamam
Jungshock: çünkü utanmasalar kıyıdan iki mil uzağa inşaa edeceklermiş restoranları
Rocherrie: vay arlanmaz utanmazlar, nasıl olur da deniz üstüne inşaa ederler
Jungshock: ciddiyim
Rocherrie: Jungkook mimarinin estetik durduğunu inkar edemezsin
Jungshock: karadan kopmasaydı işler benim için daha kolay olurdu ama her neyse
Jungshock: öpüşelim mi?
Rocherrie: ne alaka şimdi?
Jungshock: her an hazır olmam lazım
Jungshock: eee ne diyorsun?
Rocherrie: bb
Jungshock: sonraya erteleriz ya sıkıntı yok yani benden
Rocherrie: zamanımı çalıyorsun, çalma
Jungshock: sigara molasına çıkacağım, yanına gelsem?
Rocherrie: izin alayım, bekle
Görüldü | 1:22pm-
"Yalnızca beş dakika."
"Teşekkür ederim."
Ellerimi çırpıp hızlıca mola yerine koşmaya başladım. Restoran backgroundından beach bara yürüyerek direkt geçilebiliyordu ve şu an orada olduğunu tahmin ettiğim Jungkook muhtemelen bu güzergahtan gelecekti. Ne molamdan kaybedecektim ne de Jungkook'u görme şansını.
Saniyeler sonra saçlarını karıştırarak yanıma yaklaşmasını seyrettim. Yüzünde burcu burcu ter damlaları birikmiş, gerdanından göğsüne kadar gömleği ıslanmıştı. Zannımca diğer barmen meşguldü ve sahildeki boşları o toplamıştı. Başına güneş geçmemesi için dua ettim. Yazın hasta olmak işkenceden beterdi.
Oturduğum masaya oturmadan önce sigarasını çıkarıp yaktı ve telefonundan bir şarkı açtı. "Nasıl gidiyor?"
"Kötü, çünkü beş dakikaya mola sığdırmak zor ama hosteslerle uğraşmak daha zor."
"Neden?" dedi kaşları merakla kalkarken.
"Sözlerimi dinlemiyorlar, bana kulak asmıyorlar, bebek arabası temizlemek bile zor geliyormuş çünkü dezenfektan geniz yakıyormuş."
Üflediği duman üzerime geldiğinde elimle yelleyip başka yöne uçmasını sağladım. Bu koku rahatsız ediciydi.
"O kadar mı kötüler?" dedi hayretle.
Omuz silktim. "Sanırım sadece şımarmak istiyorlar. Biliyorsun, anlaştıkları okul prestijli bir yer."
"Bilmez olur muyum?" Ses tonu buram buram alay kokuyordu. "Taehyun diye veletin biri daha ilk günden tepemize çıktı. Durup durup molaya çıkıyor. Hava çok sıcakmış."
"Yorucu olmalı." diye söylendim. Beklediğim gibi değildi hiçbiri. Ben de ilk defa otelde çalışıyordum ama yaş farkından mı bilinmez, katlanmak zorunda olduğumu biliyor ve buna göre davranıyordum. Kıymetli oldukları doğruydu. Ancak böyle devam ederlerse de otel eminim stajlarını yakmaktan geri durmazdı. Belki de bu sadece Yiyecek İçecek personeline mahsustu, sonuçta diğer departman stajyerlerini görmemiştim henüz.
"Öyle." Sigarasından çektiği nefesi bu defa omzunun üstünden arkasına üfledi. Az önce dumanı savuşturduğumu görünce rahatsız olduğumu anlamış olmalıydı. İster istemez güldüm bu hareketine. İnce biriydi ve beni sürekli şımartıyordu.
Aslında hiçbir şey yapmasa bile Jungkook'un yanında şımarıyordum çünkü bana olan ilgisi gün geçtikçe daha da hoşuma gider olmuştu. Sürekli beni öpmekten bahsediyor, bana iltifatlar ediyor, beni kıskanıyor ve bana dünyanın en güzel şeyiymişim gibi bakıyordu. Kasti yaptığından şüphem yoktu, belli ki onunla flörtleşmeyi sevdiğimi biliyordu. Ancak çok kısa süredir konuşuyor olmamıza rağmen beni aptallaştırmaya başlamıştı bile. Bana gülsün veya beni kıskansın diye çocukça davranıyor, belki bazen kaşmerlik yapıyordum çünkü bana olan tavrını seviyor ve hep böyle devam etmesini istiyordum. Kabul, ondan hoşlanmaya başlamıştım bile ama hal hareketlerim normal değildi. Farkında olmama rağmen kendimi zaptedemiyordum söz konusu o olunca.
Şarkı bittikten sonra tekrara sarınca sigarasını metal tablanın içine attı ve ayağa kalktı. Dakikalarca ben onun sigara içişini, o benim yüzümü seyretmişti ve ikimiz de bu durumdan memnunduk. Çünkü ikimizin de istediği dinlenirken birbirimizin yüzünü görmekti.
"Ben kaçıyorum." dedi şarkıyı kapatırken.
Ayağa kalktığımda eteğimi düzeltip el salladım. "Kolay gelsin."
Geldiği yöne geri saparken etrafa kısaca göz attı. Ne yaptığına anlam vermeye çalışırken ben, flörtöz edasıyla öpücük atıp yürümeye başladı. Tabii ki şaşırmamıştım. Güldüm geçtim yalnızca. Ancak karnımın ısındığını inkar etmekte aptallık olurdu. Jeon Jungkook'a alışmak sandığımdan daha kısa sürmüştü.
-
Ana restoranın açık büfesinden farklı olarak açık menüler sunan restoranlara alakart, yani a la carte restoran denir. Belli bir konseptleri vardır ve o akşam hazırlanan yemeklerden başka bir şey sipariş edilmez.
Irish Pub; İrlanda tarzı barlardır. Kendine has auraya sahip bir mekandır ve insanlar kendini daha rahat hissetsin diye daha samimi dekore edilir. Burada satılan içkiler ücretlidir, otelden ayrılırken içilen her içkinin ücreti ödenir.
F&B veya FnB, açılımı food and beverage, Türkçesiyle yiyecek içecek departmanı. Mutfak, bar, restoran ve oteldeki bu tür işlerin geneliyle uğraşan departmandır. En yüksek rütbesi yiyecek içecek müdürlüğüdür. Büyük otellerde mutfak ayrı departmandır, iş bölümü fazla olduğundan yönetmesi daha da kolaylaşır. Öğrendiğim bu şekilde ama nerdeyse heryerde mutfak ayrı departman olarak geçer. Yani aşçı başıyla yiyecek içecek müdürünün pozisyonları aynı ağırlıktadır.
🥳 🍾 🥂 🎉 BBHOT100 #1 BUTTER HUUUHUUU 🥳 🍾 🥂 🎉
Sizi seviyorum 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A midsummer night's dream.
Fanfiction"Kaç yıldızlı geceyi sabah ettik seninle beraber. Hâlâ sevemez misin beni?" - Rosé x Jungkook - © Kaguya | 2021 - 210527 | #1 rosekook