28

9.2K 983 236
                                    

lp, one more time

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

lp, one more time

• Jeongguk •

Saat geceyarısını geçmiş olmasına rağmen parkın ışıkları altında çimenlik alanda bağdaş kurmuş oturuyordum, geniş ağacın gövdesine yasladığım sırtımın acıyor olması umurumda bile değildi çünkü kalbim, biraz kırıktı.

Bu sabah her şey güzel başlamış olsa da elimde olmadan olayları kötü bir yere sürüklemiştim ve şimdi Taehyung ile kavgalı olmak, canımı sıkıyordu.

Onu kıskanıyor olmam hoşuna gidiyor olsa da olayı bu sefer gereksiz yere uzatarak kelimelerime dikkat etmemiş olduğum için kendime sinirliydim, Taehyung sadece aynı apartmanda yaşadığı bir arkadaşı ile balkonlarında oturuyordu. Bunu ben de defalarca yapmıştım ama nedense bu kez, dizginleyemediğim bir yanım kıskançlıktan delirmişti.

Parkta kalan son çocuklar da giderken tek başıma oturmaya devam ediyordum, kulaklıklarım yerine ters koyduğum telefonumu son sese alarak dinliyordum şarkıları. Gözlerimi uzaktaki evlerin ışıklarına dikerek Taehyung'a mesaj atmak konusunda düşünüyordum.

Olayları abarttığım için ondan özür dilemem gerektiğini biliyordum lakin o da beni asla alttan almamıştı ve bu da üzüyordu, sadece kollarını belime koyarak beni sakinleştirebilir ve ardından durumu anlatabilirdi, bana neden ters gitmişti ki?

"Jeongguk?"

Bogum hyungun sesini duyduğumda bakışlarımı ona çevirdim, ellerini hırkasının cebina koymuş halde dikilirken siyah saçları rüzgarda dağılıyordu. "Annen aradı, seni merak etmiş." dedi bana gözlerini dikerek, omuz silkerek bakışlarımı ondan çevirdim ve yeniden evleri, onların teker teker sönen ışıklarını izlemeye başladım.

Beni eve götürmek ya da konuşturmak konusunda başarılı olamadığında anneme parkta olduğumu söyleceğini haber verdikten sonra uzaklaştı yanımdan. Ona her şeyini anlatan Jeongguk'un suskun kalması onu şaşırtmış olmalıydı ama umurumda değildi, şu an Taehyung dışında hiçbir şey umurumda değildi.

Bir süre daha sessiz bir şekilde otururken yeniden ayak sesleri duydum, Bogum hyungun sadece anneme haber vermediğini söyleyen iç sesimi duymazdan gelerek başımı gelen kişiye çevirdim.

Taehyung.

Üzerindeki eşofman altı, uzun tişörtü ve hırkası ile bana doğru gelirken her hareketi saçlarının dalgalanmasına sebep oluyordu. "Hey." dedi yanımda dikilirken, ellerini eşofman altının cebine koymuş halde öyle duruyordu. "Hey." diye mırıldandım, telefonuma uzanarak müziği kapattıktan sonra orada bıraktım ve Taehyung'un yanıma oturuşunu izledim.

"Özür dilerim, bebeğim."

İlk konuşan o olurken omuz silktim, başımı ona yaslayarak gözlerim kapandı ve bir kolu belime ağaç arasına girerek bana sarıldı. "Ben de özür dilerim, hyung. Biraz abarttım." Birazdan fazla abartmıştım aslında, bunun farkındaydım. "Sana kızdım çünkü sadece bir arkadaşım ile oturuyor olduğum halde, seni aldatıyormuşum gibi bir tepki verdin Jeongguk." Kollarına daha çok sığınırken gözlerim hemen nemlenmeye başlamıştı, bu durumdan nefret ediyordum.

Parmakları alnıma düşen saçları severken iç geçirdim, "Seni başkaları ile yakın görmekten hoşlanmıyorum." diye itiraf ettim, "Beni hep birileri ile yakın göreceksin Jeongguk, arkadaşlarım var ve onlarla olmayı seviyorum. Sen benim sevgilimsin, sana aşığım ben. Onlarla kendini aynı teraziye koyarak, aynı ilgiyi verdiğimi düşünme, bu seni yıpratır. O arkadaşlarını seviyor ama beni çok daha farklı seviyor diye düşün, olur mu sevgilim?" Işte bu yüzden bazen Taehyung'un beni nasıl sevebildiğini anlamıyordum.

Aramızda çok fazla yaş farkı bulunmasa da Taehyung öyle güzel yetişmiş, öyle bir olgunluğa sahipti ki, onunla aynı seviyeye gelebilmem için sadece onun yaşına gelmem yeterli gelmezdi. O farklı düşünüyor,olaylara farklı açıdan bakıyordu. "Haklısın, üzgünüm." diyebildim sadece, çenemdeki eli yüzümü kaldırarak ona bakmamı sağlarken gülümseyen yüzüyle karşılaştım.

Onun bana kelimeler kullanarak sevgisini dile getirmesine gerek yoktu hiçbir zaman, bana şefkat dolu bakıp gülümsediği anlarda sanki dünyada sevdiği tek insan benmişim gibi hissediyordum. Dudakları yanağıma değdikten sonra parmaklarım onun hırkasına tutundu.

Taehyung'un sadece tenime değen teni bile içimdeki yangınları alevlendirmeye yeterdi.

Dudaklarımızı birleştirdiğinde yavaş, sanki her dokunuşunda beni kendini bağlamak istiyor gibiydi, parmaklarım hırkasını serbest bırakarak boynuna dolanırken oturduğum yerden kalkarak onun kucağına yerleştim. Elleri anında belime dolanarak beni kendine çekerken dillerimiz birbirine karıştı, onu tamamen hissetme isteğim ile başa çıkarak öpüşmeyi onun yönlendirmesine izin verdim.

Ne zaman daha ileri gitmek için ataklardan bulunmaya çabalasam beni engelliyor, bunun için erken olduğunu söylüyordu ve bazen, çıldıracak gibi hissediyordum. Tenim, aramıza giren kumaşlar olmadan onu hissetmek için yanıp tutuşurken tüm üzerindekileri yırtıp atmak istiyordum.

"Jeongguk."

Alt dudağı dişlerimin arasında ezilerek kanarken kendini geri çekmiş, ben dilimi kanayan deride gezdirirken inlemesini tutamamıştı. "Yavaş ol, bebeğim." diye fısıldadı, "Yavaş olmak istemiyorum ki." derken büzülen dudaklarıma minik dokunuşlar bıraktı. "Acele etmeni anlıyorum ama daha reşit değilsin." dedi bana bakarak, omuzlarımı düşürerek dudaklarımı büzerken bana sıkıca sarıldı soğuk havada.

Ellerimiz birbirine kenetli halde sokakta yürürken ona yanaştım, "Reşit olduğum ilk gece karşında soyunacağım ve bana asla karşı koyamayacaksın." dedim özgüvenle, kendime güveniyordum ve bu sadece fiziksel değildi, orada kucağında otururken de onu zor duruma getirebilirdim fakar Taehyung'un sonrasında kendini kötü hissetmesine sebep olacak hiçbir adımı atmasını istemiyordum.

"Ben sana normalde de karşı koyamıyorum."

Gülüşlerimiz birbirine karışırken önüne geçerek kollarımı beline doladım, dudakları saçlarımda gezinirken o da bana sarıldı. "Seni seviyorum, Jeongguk. Her şeyden çok." diye mırıldandı, dudaklarım boynunda gezinirken parmakları belimi sıkıyordu. "Rahat dur." dedikten sonra beni kendinden uzaklaştırmaya çabaladı fakat daha sıkı sarıldım ona, "Seni çok seviyorum." dedim içimdeki ateşi karşılayabilecek kelimeler olmasa da, çok seviyordum onu ve bir dakika görmemek kalbimi çok fazla acıtıyordu.

Üşüyeceğimi ve içeri girmemi söyleyerek benden uzaklaşırken buna engel olmak istesem de izin vermeyeceğini biliyordum, "Ben senin yanındayken hiç üşümem." desem de buna aldırmadı, alnıma dudaklarını değdirerek buz gibi olduğumu söyledi. Kapının önünde ellerim ellerine bırakmak istemezcesine sıkı bir şekilde tutunurken sıcacıktı elleri. "Iyi geceler, sevgilim." diye mırıldandım, dudakları bileklerimi öptü.

"Iyi geceler meleğim."

yaşamıyorum falan işte.

you get me so high' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin