"Paran cebinde kalsın, bırak artık rahatsın, bu kız mal mülkü ne,"
"Lisya!?" Seslenmemle söylediği şarkıyı yarıda bıraktı. "Sen bu şarkıyı nereden öğrendin?"
"Televizyondan. Anne?" Yüzüme dikkatlice baktı. "Sen de tek taşını kendin mi taktın?"
"Benim hiç tek taşım olmadı aşkım." Doğruydu, hiç olmamıştı. Merih, benimle evlenmemişti.. Çocuğuma soyadını bile zor vermişti. Gencim, yeni parlıyorum.. Gayrimeşru bir çocuk beni bitirir. diye zırvalamıştı. İki sene Lisya'yı göstermemiştim. Araya birilerini sokunca yumuşamıştım. Çağlar gibi.. Burak gibi..
"Ben sana alırım anne, üzülme." Lisya, küçük elleriyle bacağıma sarıldığında kafasını okşadım. Merih dünkü dediklerimi duyduğu halde duymamış gibi yapmayı tercih etmişti. Lisya ile biraz vakit geçirip her zamanki gibi çıkıp gitmişti. Aylar sonra ilk defa gelmişti ve sadece üç saat durmuştu. Hediyelerle gelmişti, işte bu kadardı babalık görevini yapmıştı. Bu kadardı.. Bu kadardı..
"Kapı," Lisya elleriyle bacağımı sarstığında kendime geldim. "Anne kapı çalıyor."
"Amcan gelmiştir." Lisya'yı kucağıma alıp kapıya koştum. Çağlar yine tüm heybetliyle kapımızdaydı. Daha fazla bekletmemek için kapıyı hızlıca açtım.
"Çağlar Söyüncü! Kızımın biricik amcası. Hoş geldin!"
"Hoş bulduk Lisya'mın annesi!" Çağlar ikimizi de kucakladığında kahkaha attım.
"Koca adam. Seni çok özledik Çağlar."
"Ben de valla." Kucağımdan Lisya'yı alıp salona geçti. "Ama en çok kızımı özledim. Gözümde tüttü."
"Sen de gözümde tüftün amca!" Lisya'nın tüttün diyememesi ikimizi de güldürmüştü.
"Tüttün olacak o deli!" Çağlar, Lisya'nın burnunu elleriyle sıkıştırdığında kaşlarını çattı. Hah, şimdi aynı babasına benzemişti. Lisya Demiral..
"Ee, sen nasılsın? Var mı bir eksikliğin?"
"Her şeyimiz var Çağs,sen gelince daha da tamam oldu."
"Şöyle deme utanıyorum, vardır, vardır bir şeyler söyle sen."
"Cengiz.. Hala gelemedi Lisya'yı görmeye."
"Sorma ya." Sabır çeker gibi kafasını sağa sola çevirdiğinde dert yanacağını anlamıştım. "Ya koronaysam, ya sevdiklerime geçerse diye kimseyle görüşmüyor ruh hastası."
"Kafayı yemiş desene."
"Dedim bile. Yer cücesi."
"Yer cücesi mi?"
"Boyu kısa ya."
"Ee," Kendime baktım. "Ben de kısayım"
"Bir kadına göre gayet iyisin. Hakkını yemeyelim. Geldi mi bizim deve?"
"Deve, cüce.. Milli takıma bak Nuhun gemisi gibi."
"Ohoo bunlar ne ki? Daha ayı var, maymun var. Var oğlu var. Söyle geldi mi o?"
"Geldi, standart görevini yapıp gitti."
"Allah razı olsun ya. Sonunda gelebilmiş."
"Aa ne demek sonunda!? Olur mu öyle şey? O babalık görevini yapıyor."
"Eksik olmasın." Çağlar gözlerini benden çekip kızıma odakladı. "Küçük civcivim. Sen nasılsın?"
"Ben civciv değilim."
"Civcivsin. Benim küçük güzel civcivimsin. Nasılsın, sen bir şeyler istiyor musun?"
"Tatile gitmek istiyorum."
"Tatile mi?" Lisya'ya şaşkınlıkla baktım.
"Evet, herkes gidiyor. Ben de istiyorum anne."
"Duydun annesi, herkes gidiyormuş."
"Biz de gidelim amca ama sen de gel."
"Geleyim kuzum. Nereye gidelim?"
"Bodrum'a."
"Bodrum mu? Nereden biliyorsun sen orayı?"
"Televizyondan." Lisya elini ağzına koyup gülümsedi.
"Madem öyle. Ece, kızımızın bavulunu hazırla. Biz tatile gidiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sable. #merihdemiral
Fanfictiondeniz, kum ve güneş. lisya bunlarla çok mutlu olurdu.