üç.

520 45 22
                                    

Lisya, pembe üzeri çilek baskısı olan bikinisini çekiştirdi.

"Güzel oldum mu anne?"

"Çok güzel oldun bebeğim." Kollarındaki kollukları kontrol ederken konuştum. Birkaç aydır yüzüme dersi alıyordu. Babasının onu görmesi için sabahın en erken saatinde havuza gitmek istemişti ama Merih henüz uyanmamıştı. Aramıştım, açmamıştı. Merih, Çağlar ile tatile gideceğimizi duyunca bizimle gelmek istemişti ama yine de yavrumla ilgilenmiyordu. Belli etmiyordum ama içten içe üzülüyordum.

"Amcam geldi, amcam geldi!" Lisya heyecanla haykırdığında Çağlar suya atladı.

"Yüzmeyi mi öğrenmiş benim güzelim?"

"Evet amca ama annem zorla bunları taktırdı." Asık yüzle kolluklarını gösterdiğinde Çağlar'a gülümsedim.

"Beni bilirsin ya. Biraz evhamlıyım."

"Ben büyüdüm anne."

"Hayır sen hala benim küçük bebeğimsin." Küçük yüzünü ellerim arasına aldığımda yüzünde belirli belirsiz bir gülümseme belirdi. Canım kızım benim.

"Oo," Merih, gözlerini ovalayarak suyun yanına yaklaştığında Lisya'nın gözleri parladı. "Havuz keyfi ha."

"Sen de gelsene."

"Yok, ben biraz güneşleneceğim. Siz eğlenin." Merih güneş gözlüğünü takıp şezlonga uzandığında yan şezlonguna yirmi yaşlarının başlarında bir kız uzandı.

"Hadi baba sen de gel."

"Baba mı?" Yanındaki kız şaşkınlıkla yerinden doğrulduğunda Merih de alalacele yerinden kalktı.

"Gerçekten baba mı? Neden bana baba diyor bu çocuk!?"

"Merih senin çocuğun mu var!?"

"Ne alakası var Tuğçeciğim? Küçücük çocuk beni babası sanıyor galiba."

"Babam değil misin?" Lisya, şaşkınlıkla onlara bakarken ben de kızım kadar şaşkındım.

"Hanımefendi siz bu kızın annesi oluyorsunuz galiba, rica ederim bana öyle seslenmesin. Tuğçe aşkım, takılma sen de."

"Anne!" Lisya, feryat eder gibi bana sarıldığında çocuğumu sudan çıkarıp havluya sardım.

"Evet bu çocuk benim çocuğum ama babası da sen değilsin. Çünkü benim çocuğumun babası böyle bir karaktersiz olamaz. Hadi Lisya." Lisya, kafasını göğsüme koyduğu gibi ağlamaya başladı. Çağlar da arkamdan geliyordu. Gelirken de Merih'e küfürler savurduğunu duyuyordum.

"O benim babam değilmiş. Yalancı. Anne yoksa sen de annem değil misin?"

"Nasıl baban değilmiş!? Lisya, rica ederim böyle deme. Ben senin annenim , o da baban."

"Niye öyle dedi, beni sevmiyor mu anne?"

"Olur mu? Bebeğim, olur mu? Merih seni çok seviyor. Böyle düşünme baban seni çok seviyor." Lisya'nın kafası hala göğsüme gömülüydü. Az önceki manzaraya daha fazla dayanamamış ben de sessizce ağlamaya başlamıştım ama Lisya'ya belli etmiyordum.

"Niye öyle dedi anne!?" Lisya bir kez daha bu soruyu sorduğunda en iyi yaptığım şeye başvurup ona yalan söyledim.

"Babanı bilirsin Lisya. Seninle konuşurken hep sen benim kızım değilsin, sen benim aşkımsın, sen benim canımsın der. Ondan öyle dedi. Bence bu kelimeler daha güzel bebeğim. Baban seni hep sevdi."

"Siz iyi misiniz?" Çağlar'ın seslenmesiyle ona doğru baktım.

"Biz iyiyiz amcası, o insansı iyi mi?"

"Elimde kalacak da az kaldı."

"Hadi ya. Kalayım lan kalayım." Merih nefes nefese yaklaştığında Lisya'ya uzandı. "Kızım, babam. Biraz konuşalım mı?"

"Konuşamazsınız. Siktir git Merih."

"Sana ne oluyor Çağlar? Ne oluyor?"

"Lisya benim kızım, Ece de çocuğumun annesi. Sana ne oluyor? Bu bizim aramızda. Aramıza girme."

"Aa," Şaşkın bir ses tonuyla konuştum. "Az önce hiç öyle demiyordun."

"Nedenlerim vardı. Ece, izin ver kızımla konuşayım."

"İzin falan yok sana. Hadi Tuğçe seni bekler, biz kızımla sahile gidiyoruz."

sable. #merihdemiral Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin