6. Bölüm

198 12 9
                                    

-Ülkü tatlım bu genç kim? dedi annem.
-Kuzenim.
-NE? GERÇEKTEN Mİ? Bunu söylerken otuz iki diş sırıtıyordum ve baya sesli söyledim. Herkes gözünü pörtleterek bana baktı.

-Evet? dedi Ülkü şaşırarak.
-Oğlum iyi misin? Bu nasıl tepki böyle?
-Özür dilerim hepinizden. Neyse geç kalıyoruz, gidelim hadi.

Okula gittik. Koridorda Ülkü'nün bileğinden tutup kendime çektim. Sınıfa girmesini engelledim.

-N'apıyorsun Yağız?
-Küçük hanım konuşmamız lazım.
-Ne hakkında?
-Sen tarih ile ilgilendiğini söylemiştin. Hazır sınavlarda yaklaşıyor. Bugün ders çalışalım mı diye soracaktım.
-Olur tabi güzel olur. Size geleyim istersen çünkü bizim ev dolu biliyorsun.
-Yok bizde de olmaz evde tadilat var. Evin yakınındaki parka gidelim mi? Hem sessiz de bir yer. İyi olur ders çalışmak için.

Ülkü'den:
Yağız ile anlaştık. Okul bittikten bir saat sonra buluşacaktık. Sınıfa girip sırama oturdum.
-Günaydın.
-Günaydınn. Ne konuşuyordunuz Yağız ile? Hayır yani çocuk öyle bir çekti ki seni kendine. Merak ettim, dedi sırıtarak.
Utandım Eslem öyle söyleyince.
-Ders çalışacağız parkta. Onu planladık.
-First Date diyorsun yaniii. Parkta falan ama olsun.
-Esleem. Abartma istersen. Sadece ders çalışacağız. 
-Tamam tamam bir şey demedim. Neyse hoca geldi. Detayları da yarın alırım.

Okul bitti eve geldim. Evde sadece Çağan vardı. Kitap okuyordu. Odama çıktım. Beyaz kısa bir t-shirt ile gri bir eşofman giydim. Saçlarımı alttan toplayıp bir tutamını yanlardan bıraktım. Çantamı da hazırlayıp aşağı indim. Evden çıkmadan önce Çağan gördü beni. Nereye gittiğimi sordu.
-Arkadaşım ile buluşacağım.
-İyi çok gecikme. Bende çıkacağım. Sıkıldım evde. Malum biliyorsun beni. Evde çok duramam.
-Bilmez miyim. Hadi ben de gideyim artık. Sende çok gecikme bilmiyorsun buraları. Başımıza iş açma bak yine.
-Şuna bak büyümüşte akıl veriyormuş. Hadi sen git arkadaşınla buluş. Bulaşma bana.

Gülüştük. Evden çıkıp parka gittim.  birine oturdum. Yağız henüz gelmemişti. Kitaplarımı hazırlayıp beklemeye başladım. Beklerken aklıma sabah dersten önce yaşadığımız şey geldi. Bir anda beni öyle çekince kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Gözleri yakından çok daha güzeldi. Dalıp gitmişken birisi arkamdan dürtünce ödüm koptu. Yağız gelmişti.

-Hoşgeldin.
-Hoşbuldum. Çok bekletmedim umarım.
-Yok yok bekletmedin. Başlayalım mı?
-Olur başlayalım.

Uzun bir süre çalıştık. Yağız'a baktığımda anlattığımı dinlemiyor bana bakıyordu. Ona baktığımı görünce kendine geldi.
-Özür dilerim ya. Konu sıktı biraz. Sesini dinlemek daha hoşuma gitti.
-Efendim?
Yanlışlıkla söylemişti galiba. O da şaşırdı çünkü.
-Boşver saçmaladım.

Yağızdan:
Neden aklıma geleni direkt söyledim ki... Ama gerçekten sıkılmıştım. Gözüm basket sahasına takıldı. Ülkü sever miydi acaba oynamayı?
-Basketbol sever misin?
-Severim de ne alaka şimdi?
-Saha boş. Hem sıkıldım da. Oynalım mı beraber? Lütfen.
Sahaya baktı.
Olur da bir sorunumuz var. Ben izlemeye bayılırım ama oynamayı hiç beceremem. Seni de geçen beden dersinde gördüm baya iyiydin. Sıkılabilirsin yani.
-Ben seninle iken asla sıkılmam. Top alıp geliyorum hemen. Bekle burada.

Evden top alıp sahaya geldim. Ülkü de beni bekliyordu. Acemi olduğu için maç yapmayacaktık. Şuanlık sadece atış yapacaktık.

15 dakika sonra

-E yine girmedi ya. Birde sana bak hepsi deliksiz girdi.
Attığı hiçbir top girmemişti ve sinirlenmişti. Sinirlenince ne kadar tatlı olmuştu. Gülüp birazda ukala bir şekilde 'Ee kaç yıllık basketçiyiz kızım' dedim. O da güldü. Çocuksu bir şekilde 'Bir kere daha atabilir miyimm' dedi. Kafamı olur anlamında sallayıp Ülkü farketmeden arkasına geçtim. Topu kaldırdı. Tam atacaktı ki belinden tutup havaya kaldırdım. Bana döndü.
-Ne yapıyorsun Yağız, indirsene beni!
Çok güzeldi. Bir an dilim tutuldu cevap veremedim. Sadece yüzüne bakabildim.
-Yağız? Duyuyor musun?
-Ne? Ha duyuyorum. E kızım sen atamıyorum demedin mi? Kaldırdım işte seni. Yaklaştırdım potaya. At hadi.
-T-tamam.
Topu attı. Basket oldu. İndirdim aşağı. Çok mutluydu attığı için. Zıplayıp duruyordu. Sırıttım.

--------------    Çağan'dan    ------------------
Ülkü evden çıktıktan sonra bende çıktım. Sahile doğru yürüdüm. Belki de yeni insanlar ile tanışırdım. Yeni insanlar beni hep mutlu ederdi. Bir cafeye oturdum. Önümdeki masada bir kız oturuyordu. Çok tanıdık gelmişti. Sonradan hatırladım. Uçaktaki kızdı. Tuana. Yanına oturdum. Başta tanımadı. Sonra o da hatırladı.
-Oturabilir miyim?
-Tabiki buyur.
-Dünya küçükmüş gerçekten.
-Aynen.
-Ee nasılsın? N'apıyorsun? Buralarda mı oturuyorsun? Sohbet edelim biraz.
-Iyiyim teşekkkür ederim. Hayır burada oturmuyorum. Yani misafirliğe geldim. Süt ailem burada. Bayadır görüşmüyorduk. Onları ziyarete geldim. Ee sen nasılsın? Neler yapıyorsun?
-Bende iyiyim. Bende ziyarete geldim senin gibi. Halamlara geldim. Evde de sıkıldım biraz gezeyim dedim. Belki birileriyle tanışırım diye. İyi ki de demişim. Ikinci kez tanışmış olduk seninle. İlk arkadaşım oldun sende işte.
-Haha sende benim ilk arkadaşım oldun. Ama insanlar arkadaşlarını daha iyi tanımalı değil mi? Ee Çağan sen kimsin tanıt kendini.
Öksürüp üstümü başımı düzelttim. Önemli bir konuşma yapacakmış gibi olduğum yerde doğruldum. İkimizde bu halime küçük bir kahkaha attık.
-Öhm neyse ciddileşeyim biraz. Ben Çağan Efe Ak. 19 yaşındayım. Oyunculuk okuyorum. Yani belki de şuan geleceğin en iyi oyuncusuyla konuşuyorsundur Tuana hanım hahah. Sen kimsin peki?
- Bende Tuana Naz Tiryaki. 17 yaşındayım. Senin ile de ortak bir noktamız varmış. Belediye tiyatrosunda oynuyorum. Üniversitede İstanbul'a taşınıp Mimar Sinan'da oyunculuk okumak istiyorum.
-Gerçekten mi? Ne güzel ortak noktamız varmış. Bende Mimar Sinan'a geçiş yapmak istiyorum aslında. Geçersem belki aynı yerde okuruz ha? Ne güzel.
-Aynen. Bencede.

-------------- Basket Sahası ----------------
Atış yapmaktan sıkıldık. Ülkü'ye yeni hareketler öğrettim. Çok olmasa da yine baya öğrenmişti. Saat geç olmuştu. Hava kararmak üzereydi. Aynı zamanda da baya yorulmuştuk. -Artık eve mi gitsek?
-Bencede. Hava kararmaya başladı ve baya soğudu. Toparlanalım da gidelim.

Masanın yanına gittik. Ülkü'nün üşüdüğü her halinden belliydi. Çantamdaki hırkayı aldım ve giydirdim. Saçları hırkanın içinde kaldı. Çıkartıp omzuna attım. Teşekkür etti.
-Yağız?
-Ülkü!
İkimizde aynı anda sesin geldiği yere döndük. Az ötede Tuana ve Ülkü'nün kuzeni vardı. Bize bakıyorlardı. Yanlarına gittik.
-Bu kim Ülkü?
-Ve bu kız kim Yağız?
Ülkü'nün Tuana konuşunca morali düşmüştü. Neden acaba? Ya da bana öyle gelmiştir belki de.
-Çağan, Yağız. Hani sabahları okula beraber gittiğim komşum. Sabah görmüştün de aslında. Burada ders çalıştık sonra canımız sıkıldı basketbol oynadık. Şimdi de eve dönüyorduk.
-Aynen öyle. Tuana sana da bahsetmiştim Ülkü işte.
Tuana çok mutlu bir şekilde 'Ülkü sen misin? Yağız bahsetmişti senden. Çok mutlu oldum. Bende Tuana' dedi ve elini uzattı. El sıkıştılar.
-Bizi boşverin de siz neden berabersiniz? Nereden tanışıyorsunuz?
-Sonra anlatırım sana kuzen. Hava kararıyor. Eve gidelim çok gecikmeden.

Eve doğru beraber yola çıktık. Ülkü ve Çağan önde Tuana ile ben arkadaydık. Sohbet ederken elimi Tuana'nın omzuna koydum. O sırada Ülkü arkasına döndü. Bizi öyle gördükten sonra garip bir bakış atıp önüne döndü. Tuana küçük bir yuh çekerek bana döndü. Nolduğunu soracakken evlerin önüne geldik. 'Evde anlatırım' dedi. Ülkülerle vedalaşıp eve girdik.

Hepinize tekrardan selamlar. Gecikti kusura bakmayın:( Umarım beğenirsiniz.♡

Birde lütfen beğenip yorum yapar mısınız🙏🏻
Herkesin ilerledikçe yorum ve beğenisi artar benimki azalıyor ahahah :(  :)
Yeni bölümde görüşmek üzere🤭

Meftun~ÜlYağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin