8. Bölüm

254 15 5
                                    

Yol biraz uzundu ve fazlasıyla sıkıcıydı. Şarkı dinlemeye karar verdim. Ülkü'nün de çok sıkıldığını farkettim. Kulaklığı telefona bağladım.
Uygulamadan 'Mavi Gri-Altüst olmuşum' şarkısını açtım. Kulaklığın tekini kendime taktım. Izin alarak diğerini de Ülkü'nün kulağına taktım. Kulaklık sayesinde ilk defa bu kadar yakındık.
Şarkıyı dinlerken ara sıra birbirimize bakıyorduk.

"Seni benden daha çok
Seven asla bulamazsın" kısmında Ülkü'nün gözlerinin içine bakarak şarkıya eşlik ettim. Bu sefer utanmadı. O da gözlerimin içine baktı. Gülümsedi. Gülümsedim. Biraz daha bakıştıktan sonra aynı anda önümüze döndük.
Beş ya da on dakika sonra Ülkü kulaklığı çıkartıp bana verdi. Cama döndü. Sonra tekrar bana baktı. Bunu bir kere daha tekrarladı. Sanki bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydi.
-Bir şey mi söyleyeceksin?
-Ben...Uyuyabilir miyim? diyerek omzumu gösterdi.
-Tabiki.
Biraz çekinerek omzuma uzandı. Çok yorgun olduğu belliydi. Dakikasında uykuya daldı. Saçlarını kokladım ve hafif bir şekilde öpücük kondurdum.
Uykuda olduğu için bilinç dışı koluma sarılıp elimi tuttu. Kalbim çok hızlı atıyordu. Bende kafamı onun kafasına koyup uykuya daldım.

Ülkü'den:
Varacağımız yere yakın uyanmıştım. Gözlerimi açınca Yağız'ın bir elimle koluna sarılıp diğer elimle elini sımsıkı tuttuğumu farkettim. O da uyuyordu. Farketmediğini düşündüm. Kıvırcık hayran olduğum siyah saçları yüzünü kapatıyordu. Kolunu tuttuğum elimi çektim. Ama elini bırakmadım. Çünkü böyle kendimi güvende gibi hissediyordum. Boştaki elimle saçlarını gözünün önünden çektim. Saçları yumuşacıktı. Yüzünün her hattı o kadar güzeldi ki. Saatlerce izlenebilirdi. Saçlarına baktım. Dağınıkken daha mı güzellerdi sanki? Saçları ile oynamak aşırı hoşuma gitmişti. Yandan Eslem ve Deniz'e baktım. Ikisi de uyuyordu. Sadece onlar değil nerdeyse otobüsteki herkes uyuyordu. Uyumayanlarında göreceğini sanmıyordum. Yağız'ında uyumasından güç alarak saçlarıyla oynamaya başladım. Saçlarını dağıtıp çeşitli şekillere sokup duruyordum. O kadar eğlenceliydi ki. Küçük bir kahkama engel olamadım. Uyanmaması için hemen sustum. Telefonumu çıkarttım. Fotoğrafını çektim.
Sırtımı koltuğa yaslayıp hala birlikte olan ellerimizi seyrederek yolculuğa devam ettim.

5 dakika sonra sonunda varmıştık. Hoca anons geçince herkes uyandı.

-O ne ya? Eslem benim gördüğümü sende görüyor musun?
-Nee! Siz el ele misiniz ben mi öyle görüyorum?
-Bak bak. Bakta az ders al kankandan. Daha geleli bir ay oldu hemen sevgili oldular. Sende hala peşinden koşturt beni.
-Şuan sırası değil Denizciğim. Siz söyleyin bakalım ne oluyor?
Onlar öyle konuşunca utanıp elimi çekmek istedim. Ama Yağız bırakmadı. Ben çekince biraz daha sert tuttu. Şaşkınlıkla ona bakarken o bana bile bakmıyordu.
-Uyuyorduk ve 17 yaşında bir insanın uyurken bilincimizin kapandığını bilmesi lazım değil mi Denizciğim ve Eslemciğim. Farketmemişiz. Hem size ne kardeşim. Siz gidin birbirinizle uğraşın. dedi sahte bir sinirle.

Onlar otobüsten inmek için yanımızdan ayrılırken Yağız'ın elini bırakıp peşlerinden gittim.

Valizlerimizi alıp hocayı beklemeye başladık. Yağız yanıma geldi.
-El konuldu galiba.
-Neye?
-Hırkama. Geçen günden beri ulaşılamıyor. Hoşuna gittiyse senin olsun,dedi gülerek.
Omzuna hafif bir yumruk attım.
-Merak etme yemedik. Birazdan vereceğim getirdim yanımda.
Gülüp Deniz'in yanına gitti.

Hoca gelince hepimize gece kalacağımız yeri gösterdi. Hazır çadırların bulunduğu bir ortamdı. Aynı zamanda bir kaçta karavan bulunuyordu. Buralara yerleştikten sonra hocamız dersliklerinde yerlerini gösterdi.
-Yolculuk hepimiz için çok yorucu geçti. Hadi geçin çadırlara. Yarın haftasonu olduğu için ders yok. Size bir sürprizimiz var.
-Ama hocam akşam akşam bu denir mi? Nasıl uyuyacağız şimdi biz? Meraktan çatlarız. diye lafa girdi bir çocuk. Haklıydı gerçekten çok merak etmiştik hepimiz.
-Yarın öğrenirsiniz evladım. Hadi çadırlara hadi!

Çadırlara geçerken Yağız'a da hırkasını verdim.

Sabah olmuş herkes uyanmıştı. Hepimiz heyecanla hocanın başına toplanmış sürprizi dinliyorduk. Kardeş okul olan Dede Korkut Anadolu Lisesi de buraya geliyormuş. 2 hafta boyunca beraber kalacakmışız burada ve bugün iki okul beraber doğa gezisine çıkacakmışız.
Bu beni mutlu etmişti. Yeni insanlarla beraber doğa yürüyüşü. Daha ne isterdim ki?

------------------------------------------------------
Çağan'dan:
Sabah erkenden kalkıp yürüyüşe çıktım. Kordonda düzenli adımlarla koşmaya başladım.

Yaklaşık yarım saat koştuktan sonra ayakkabı bağcığımın açıldığını farkettim ve bağlamak için durdum. Bağlarken yanımda bir gölge olduğunu farkettim. Kim olduğunu anlamak için kafamı kaldırıp baktım. Tuana gülümseyerek bana bakıyordu.
-Selaam.
-Aa selam. Ne yapıyorsun burada bu saatte?
-Hiç öyle koşuya çıkmıştım. Seni görünce durdum. Sen ne yapıyorsun?
-Bende koşuya çıkmıştım. Beraber devam edelim istersen?
-Güzel olur. Bana da yol arkadaşı çıkar.

Yarım saat daha koştuktan sonra spor aletlerinin bulunduğu bir alana geldik. Birazda buralarda spor yaptık. Asılma aletinde çalışırken baya komik bir şekilde düştüm. Haliyle Tuana da baya bir güldü.
-Ne gülüyorsun acaba?
-Komikti ama kabul et.
Bu sefer bende güldüm. Ellerimi temizleyip elimi Tuana'ya uzattım kalkmama yardım etsin diye. Sonra tekrar alete baktım ve;
-Tuana var mısın iddiaya? dedim.
-Ne iddiası?
-Madem düşmem sana komik geldi. Sen dur bakalım.
-Sporcuyum oğlum ben tabiki dururum.
-İyi ilk sen dene. Sonrada ben yapacağım. Süre tutacağız. En uzun süre durabilen kazanır. Tamam mıdır?
-Tamam. Ben başlıyorum. Başlat sende süreyi.
Süreyi başlattım.

Bir dakika olmuştu. Tuana zorlanıyordu. En son dayanamayıp düştü. Fakat dengesiz düşmüştü.
-Aağğ!!!
-Tuana iyi misin!
-Hayır değilim. Ayağımdan kıt diye ses geldi. Kesin kırdım ya off.
-Bekle tamam sakin ol. Bir bakayım.

Ayakkabısını çıkarttım ve ayağını yavaşça oynattım. Dokunduğum yerlerin ağrıyıp ağrımadığını söylemesini istedim. Kırık mıydı yoksa sadece burkulmuş muydu bilmiyorum ama bir doktora görünmeliydi.
Kucağıma aldım. Bir taksi çağırıp hastaneye gittik.

Tuana'dan:
Doktor ayağıma bakıyordu. O kadar acıyordu ki ne yapacağımı bilmiyordum. İstemsizce Çağan'ın elini tuttum ve sıktım. Yanındayım demek istercesine diğer elini elimin üstüne koydu.
-Kırık yok. Bu iyi bir şey. Sadece burkmuşsun. Sargıya alıyorum. Ayağın üstüne çok basmamaya çalış. Delikanlı iyi bak ona tamam mı? Hadi geçmiş olsun.
-Sağ olun doktor bey. Çok iyi bakacağım ona, dedi gülerek.

Tam ayaklanırken Çağan tuttu.
-Nereye?
-E tedavi bitti, eve?
-Şuan ayağına basamazsın. Duymadın herhalde doktoru. Bekle.
Eğilip beni kucağına aldı. Can havliyle farketmemiştim ama şuan dikkatimi çekmişti, ne kadar güzel bir yüzü vardı. Ela gözleri,küçücük ağızı,fındık burnu... Yüz hatları da çok güzeldi.

Taksiye bindik.
Evde de kimse yoktu. Ne yapacaktım ben bu halimle? Üstüne bile basamıyordum.
-Evde birisi var mı?
-Hayır yok.
Çağan telefonunu çıkartıp birisini aradı. Galiba halasıydı.
-Alo hala,benim işim var şuan. Akşam yemeğe anca gelirim eve merak etmeyin siz. Yok yok bir sıkıntı yok. Tamamdır,görüşürüz.

-Ne? Ne bakıyorsun? Evde kimse yok diyen sen değil miydin? Ben bakacağım işte.
-Ama-
-İtiraz yok!
Daha fazla itiraz edemedim. Zaten gerçekten ihtiyacım vardı. Bu halde hiçbir şey yapamazdım.

Eve vardık. Çağan yine kucağına aldı beni ve odama çıkardı. Yatağa oturttu. O da baş ucuma oturdu.
-Bugün emrinize amadeyim efendim.
-Teşekkür ederim. Gerçekten çok yardımcı oldun.
-Ne demek. Kıymetinizi bilin Tuana Naz Tiryaki Hanım. Çağan Efe Ak şuan her şeyini bırakmış sizinle ilgileniyor.
.
.
.
Selaam. Yine bir bölümün sonuna geldik ve ben yine yeniden yorum beğeni istiyorum ahahaha.
Okuyup beğenirseniz ve yorum yaparsanız çook mutlu olurum😋💟

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Meftun~ÜlYağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin