Ülkesini Savaş dışında tutmaya çalışan Kral Konstantin'in tersine başbakan Venizelos, İngilizlerin yanında yer almak için sabırsızlanmaktadır. Birçok Yunan subayı,Alman İmparatoru Wilhelm'in kız kardeşi ile evli olan Konstantin'in Alman casusu olduğuna inanmaktadır. Krala bağlı askerler ile Venizelos'a bağlı 'Milli savunma' (Ethniki Amyna) adlı örgütün yandaşları savaşırlar. Sonunda Kral Konstantin, oğlu Aleksandros lehine tahttan çekilmek zorunda kalır. Yunanistan'dan ayrılır. Venizelos Atina'ya gelir. Yunanistan, artık görünen zaferden pay istemek için,on ikiye beş kala, savaşa katılacaktır.
Venizelos, gözlerini Batı Anadolu'ya çevirir. Etkili üslubun ve verdiği yanıltıcı bilgiler ile kendilerine göre yeni bir dünya kurmaya çalışan bilgisiz politikacılarla atgözlüklü diplomatları etkiler. İngiltere'nin, Yakındoğu petrollerinin ve pazarlarının paylaşılması sırasında bir ajan-devlete, olası bir Türk kıpırdanmasını bastıracak jandarmaya ihtiyacı vardır. İngiltere başkanı Lloyd George, Yunanlıları gözüne kestirir, kanlı ve uzun bir savaşa yol açacak olan düşüncesini açıklar:
"OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN MİRASÇISI, YUNANİSTAN'DIR."(13)Daha önce İtalyanlara vaadedilmiş olan İzmir ve çevresi,Lloyd George'un önerisi, başkan Wilson'un onayı ile avans olarak Yunanlılara verilir.
14 Mayıs akşamı İzmir Metropoliti Hrisostomos, Efes kilisesinde Rumlara müjdeyi yetiştirir:
"KARDEŞLERİM! MÜKÂFAT ZAMANI GELMİŞTİR."
Panhelenist siyasetin galiplerce donatılmış silahlı birlikleri, 15 Mayıs 1919'da İngiliz donanmasının koruması altında, İzmir'e çıkarlar, kıyımı ve batı Anadolu'yu işgale başlarlar.(14) Yunan ordusunun gelmesi Ege Rumlarını şımartmıştır. Bin yıllık barışı bozarlar. Ege'de acı ve kanlı bir dönem başlar.(15)İlk Yunan tümeninin İzmir'e çıkmasından dört gün sonra, ünlü Çanakkale savaşları sırasında parlamış olan Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkar. Kendisine verilen görev, bu bölgede asayişi sağlamaktır. Ama Padişahı, İstanbul hükümetini ve Galip Devletleri şaşırtan bir şey yapar: bütün milleti, işgale tepki göstermeye çağırır. (16)
İngiliz baskısıyla Ordu müfettişliğinden alınınca, askerlikten istifa eder. Gerçekçilikten uzaklaşmadan,hayale kapılmadan, büyük bir sabırla, bütün Anadolu'yu yurtseverlik ve bağımsızlık bayrağı altında toplamaya koyulur.
Erzurum Kongresi'ni, daha kapsamlı Sivas Kongresi izleyecektir. Kurulmuş olan Redd-i İlhak ve Müdafaa-yı Hukuk dernekleri,'Anadolu ve Rumeli Müdafaa-yı Hukuk Derneği'adıyla tüm yurdu kucaklayan tek bir dernek olarak örgütlenir. M. Kemal Temsil Heyeti (yönetim kurulu) Başkanlığına seçilir.
Heyet 27 Aralık 1919'da Ankara'ya gelir ve halkın büyük gösterileriyle karşılanır.(17)
Times gazetesi Türk kıpırdanışını şöyle karşılar:"Bütün cihanın kuvvetine karşı milli bir hareket yaratmak... Ne çocukça bir hayal!"(18)
Yazar Refik Halit Karay, Milli Mücadele'nin başlamasını alayla karşılar:
"... Bir patırtı, bir gürültü. Beyannameler,telgraflar... Sanki bir şeyler oluyor, bir şeyler olacak... Ayol şuracıkta her işimiz, her kuvvetimiz meydanda. Dört tarafımız açık. Dünya vaziyetimizi biliyor. Hülyanın,blöfün sırası mı? Hangi teşkilat, hangi kuvvet, hangi Kahraman? Hülya'nın bu derecesine, uydurmasyonun bu şekline ben de dayanamayacağım. Bari kavuklu gibi ben de sorayım:
-kuzum Mustafa, sen deli misin?"
Elde avuçta hiçbir şey yokken, emperyalizme,galip devletlere,Yunan ordusuna,Ermenilere, Pontus çetelerine karşı silahlı mücadeleye girişmeyi çılgınlık sayanlar çoktur. Silahsızlandırılmış Türk ordusunun bu tarihteki gücü, o da kâğıt üzerinde, 35-40 bin kişidir. Oysa Türkiye'deki silahlı işgalcilerin sayısı giderek 400.000 kişiyi bulacaktır.Yoksul,bitik Anadolu, 400.000 işgalciyi ve on binlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başaracaktır.
Milli Mücadele işte bu mucizenin, bu onurlu, güzel çılgınlığın adıdır.Ankara'nın ısrarı üzerine İstanbul hükümeti, İngilizlerin izniyle,seçim yapılmasını kabul eder. 12 Ocak 1920'de Osmanlı meclisi,İstanbul'da toplanır. Esasları Erzurum ve Sivas kongreleri ile Ankara'da oluşturulup belirlenmiş olan Milli Ant'ı (Misak-ı Milli'yi) kabul ve ilan eder. Milli ant'ın özü şudur:
"BÖLÜNMEZ, BAĞIMSIZ, HÜR VE ÇAĞDAŞ BİR TÜRKİYE!"
Bu karar,işgalcileri olağanüstü rahatsız etmiştir.İşgalci güçler, Ankara'ya halka gözdağı vermek üzere,İstanbul'da yönetime resmen el koyarlar.Birçok milliyetçiyi tutuklarlar.Anadolu'ya yardım edenlerin idam edileceklerini gazeteler ve duvar ilanları ile duyurular.Meclis'i sarıp Rauf Orbay ve Kara Vasıf'ı götürürler.Bazı milletvekillerini, askerleri ve yazarları da tutuklar,hepsini yaka paça Malta'ya sürerler.(19)
Mustafa Kemal Paşa işgale misilleme olarak, başta Albay Rawlinson olmak üzere,bu sırada Anadolu'da bulunan bütün İngiliz subay ve erlerini tutuklatmış ve meclisi Ankara'da toplanmaya çağırmıştır.
Milli kuvvetler de harekete geçerek, İngiliz birliklerini Eskişehir'i boşaltmak zorunda bırakır, demiryollarına el koyarlar. İngiliz birlikleri İstanbul ile Anadolu arasındaki tek geçidi, Geyve boğazı'nı Türklere bırakarak İzmit'e çekilirler.
Vahidettin ise Türk tarihinin en hain adamı olan Damat Ferit'i yeniden sadrazamlığa getirir,görevlendirme yazısında,Ankara'yı kastederek,
"... İsyan halinin devamı, daha korkunç halleri sebep olabileceğinden, bu kargaşalıkların bilinen tertipçileri ve teşvikçileri hakkında kanun hükümlerinin uygulanmasını ve (...) Bütün memlekette asayiş ve düzeni sağlayacak önlemlerin hızla ve kesinlikle alınmasını"emreder. (20)
Bu emir üzerine Damat Ferit, yapılabilecek en kötü,en alçakça şeyi yapar:Milli namusu korumak ve istilayı durdurmak için kanını döken kuva-yı Milliyecilere ve askerlere karşı,dinsel nitelikli bir savaş açar. Şeyhülislam Dürrizade Abdullah'ın verdiği fetvalar, İngiliz ve Yunan uçakları ile Anadolu'ya atılır,işbirlikçi gazetelerde yayımlanır,Rumlar, Ermeniler,Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin adamları ve ajanlar tarafından dağıtılır.
Özü şudur:"padişahın izni olmadan işgalcilere karşı duranları, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek,din gereği ve görevidir! Milliyetçileri öldürenler gazi sayılır, bu yolda ölenler şehit."(21)
Damat ferit'in hainlikleri saymakla bitmez. (22)Milletvekilleri ve subaylar İstanbul'dan kaçarak Ankara yoluna düşerler.Aralarında Yunus Nadi,Dr. Adnan Adıvar, eşini yalnız bırakmayan Halide Edip Adıvar,Albay İsmet Bey de vardır. Birkaç gün sonra da İstanbul'dan kaçan Harbiye Nazırı Fevzi Çakmak Paşa da Ankara'ya katılacaktır.
23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi,yeni seçilen milletvekilleri ve Ankara'ya ulaşan son Osmanlı Meclisinin milletvekillerinin de katılmasıyla açılır ve Milli Ant'ta belirtilen amaçları gerçekleştirmek azmiyle çalışmaya başlar.(23)
M. Kemal TBMM başkanlığına seçilir.
İstanbul Harp Divanı,M. Kemal'i ve kadrosunu idama mahkûm eder. Vahidettin,idam kararlarını bekletmeden onaylar.Bununla yetinmez,M. Kemal'in rütbesini de yarbaylığa indirir. (24)
Müttefikler halkın direnme gücünü kırmak için Yunan ordusunu, Batı Anadolu'yu ve Trakya'yı bütünüyle işgal etmesi için yeniden harekete geçirirler. İstanbul yönetimi de Yunanlıları destekler.
Damat Ferit hükümetinin medrese çıkışlı Adliye Nazırı Ali Rüştü Efendi,"Yunan ordusunun başarısı için dua edilmesini"ister.Trakya, Balıkesir,Bursa ve Uşak'ın, yunanlılarca işgal edilmesi üzerine de,"Yunan ordusunun ilerlemesi hükümetimizin programına uygundur"diyecek ve Yunanların işgal etmediği illeri,'kurtarılmamış iller' olarak tanımlayacaktır.(25)
İstanbul yönetimi Sevr Antlaşması'nı da kabul ve imza eder.Sevr Antlaşması tarihte örneği olmayan trajik bir antlaşmadır.Yalnız kabul edenler için değil,böyle bir antlaşmayı hazırlayan batılılar için de bir utanç belgesidir.
Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti, İngiltere'nin isteği doğrultusunda,'bir daha batıya kafa tutamayacak kadar küçük ve güçsüz bir devlet' haline getirilmekte,Çatalya'ya kadar Doğu Trakya Yunanlılara verilmekte, Anadolu Türkler,Yunanlılar, Ermeniler,Kürtler ve Fransız mandası altındaki Suriye arasında bölüştürülmekte,kapitülasyonlar daha ağırlaştırılıp genişletilmekte, devletin her etkinliği denetim altına alınmakta,Marmara denizi ile Boğazların idaresi ayrı bayrağı olan milletlerarası bir kurula bırakılmaktadır.Ayrıca,Üçlü Anlaşma'yla Anadolu,iyice sömürülmek üzere,İngiliz, Fransız ve İtalyan çıkar bölgelerine ayrılmaktadır.Başbakan Lloyd George Avam kamarası'nda şöyle diyecektir:
"Türkiye sahneden siliniyor diye üzülecek değiliz."(The Times,25.5.1920)Sevr Antlaşması'nı ve tabii Üçlü Anlaşma'yı milliyetçilere silah zoruyla kabul ettirmek görevi, İngilizlerin aracılığıyla Yunan ordusuna önerilir, o da kabul eder. Yunan hükümeti,bu hizmetine karşılık,İzmir ve Doğu Trakya'dan başka,İstanbul'un da Yunanistan'a verileceği ümidine kapılır.
Fakat beklenilmeyen bir olay Yunanistan'ı karıştıracaktır. Kral Aleksandros ölür.Venizelos, konstantin'in tahta geri dönmesini engellemek için seçimleri yenilemeye karar verir ve seçime "ya Konstantin,ya ben!" sloganıyla girer. Halk konstantin'i ve onu destekleyen partiyi seçer.Venizelos yurtdışına kaçar. Vaktiyle konstantin'in devrilmesine yardım etmiş olan Fransız hükümeti, konstantine ve muhalefete oy veren Yunan halkına kızar ve yeni iktidara karşı tavır alır.
İngilizler de tedirgin olurlar ama tavır almak için beklemeyi tercih ederler.
Venizelos'un sürgüne yolladığı,hapse attırdığı siviller ve askerler,tıpkı Hürriyet ve İtilaf partililer gibi,iktidar özlemi ve kinle tutuşmuş bir halde yeniden sahnede boy gösterirler. Kralcı General Papulas, Anadolu'daki Yunan ordusunun komutanlığına atanır.İktidar,Anadolu'yu boşalttığı takdirde,Yunanistan'ın Fransa ve italya'dan sonra,İngiltere'nin de desteğini kaybedip yalnız kalacağını anlar;azdırdıkları Anadolu Rumlarını yazgılarıyla baş başa bırakmayı da göze alamaz.Sonunda Venizelos'un yayılmacı politikasını ve İngilizlerin askeri olmayı kabul eder. Bu sebeple Anadolu olaylarını iyi bilen bazı Venizeloscu komutanlara dokunmaz.🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿
Selamün aleyküm tarih seven kuşlar. nasılsınız? Umarım iyisinizdir.tarihten yeni kişilerle tanışmaya devam.iyi günler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
şu çılgın türkler
Ficción históricamerhaba satın aldığım turgut özakmanın bu kitabını herkesin okuyabilmesi için bölümlerini paylaşıcam.isteyen gelip okusun tarihimizi öğrenmek herkesin hakkı.