FELEKTEN BİR GECE 1

426 16 8
                                        

Hekimoğlu 22. bölüm motorsiklet sahnesinin devamı niteleğinde düşünebilirsiniz. İyi okumalar...

Ateş'in sırtını sımsıkı saran eller, ufak manevralarda biraz daha sıklığını arttırıyordu. Ateş' in hoşuna gitse de eve yaklaştığını fark etti. Anlık bir hareketle motorun önünü kaldırmayı düşündü. Ön tekerlek yerden kesildiği an tek bir beden olduklarını fark etti. Arkasında canını çıkarırcasına sarılan İpek korkudan tir tir titriyordu. Yavru kedi miyavlaması gibi duyulan sesler İpek' in can havliyle çıkardığı minik çığlıklardı. Bunu ucundan fark eden Ateş ön tekerlek ile yolu birleştirdi.

Nihayet evin önüne gelmişlerdi. Motoru durduğunda sırtındaki bağın hala çözülmediğini fark etti.

A:Sabaha kadar böyle kalabilirim... Benim için sorun yok da sen kalabilir misin?

İpek anın verdiği şaşkınlıkla hemen geri çekildi.

İ:Aaaa ne münasebet canım...

Diyerek motordan bir hışımda atladı. Kafasından kaskı çıkararak Ateş'e uzattı. Ateş elindeki kaskı ve İpek' e verdiği kaskı motorun üzerinde birleştirererek park etti ve o da motordan indi.

Ateş, el işaretiyle evi göstererek "Önden buyurun, efenim..." dedi.

İ: Hay hay...

Ritmik adımlarla ilerleyerek eve girdiler. İpek girer girmez etrafı incelemeye başladı.

İ: Uzun zaman oldu gelmeyeli... Ne ilginç.

A: Biraz dağınık ama kusura bakmazsın umarım..,
diyerek ayağının önündeki fazlalıkları sağa sola ittirdi

İ: Yok canım ne kusuru, beklemediğim bir şey değildi...

Yarım ağız gülerek söylemişti. Ateş de tebessüm ederek mutfağa ilerledi. Kaşla göz arasında İpek' in gözü kitaplığa takıldı.

İ: Bu ciddi bir aşk romanı koleksiyonu, çok şaşırdım açıkçası...

A:Bizim doktoru bilmiyor musun sen, onun kitapları işte. Piyasada ne var ne yok toplamış. Hem benim ihtiyacım yok ki, ben polisiye okurum.

İ: Her insanın aşka ihtiyacı vardır Ateş. Senin bile...

Ateş, mutfaktan çıkıp İpek'in gözlerine baktı.

A: Yanılıyorsunuz, İpek hocam.

İpek'i taklit ederek;

"Her insanın bir klasik romana ihtiyacı vardır."

İpek gözlerini devirerek tekrar kitaplıkla buluşturdu bakışlarını. Kitaplığın sağ üstünde minik bir bölme fark etti. Peşinden Holmes serisinin arasına sıkışmış bir şey fark etti. Elini uzatarak aldı.

İ: İnanmıyorum Ateş... Sana bu kitabı zorla okutmuştum. Okumamak için ne kadar çok dirensen de sonrasında baş ucun yapmıştın.

A: "Uğultulu Tepeler"... Bana Heathcliff, kendine Catherine diyordun o zamanlar... Bunu da hatırlıyor musun peki?

Taklitle;
"Ben senim, sen de bensin."

İ: Aah lütfen kes şunu. Yeterli...
diyerek eliyle Ateş'in ağzını kapattı.

Ufak bir sessizlik oluştuktan sonra çok geçmeden İpek sessizliği bozdu.

İ: Amaa bir şey eklemek istiyorum. Buradaki güzel dizilmiş kitaplar ile harika bir sanat ve edebiyat çalışması olan Uğultulu Tepeler... Yani bunlar karşılaştırılamaz.

Eliyle karıştırdığı sayfalardan birini rastgele açarak okumaya başladı.

İ: Dinle... "Ona olan aşkımı asla sözcüklere dökememiştim, ama eğer bakışların da bir dili varsa, dünyanın en aptal insanı bile onun için deli divane olduğumu anlayabilirdi."

Aniden kafasını kaldırarak Ateşs ile göz göze geldiler. Bu bakışmadan sağ çıkmak pek olası değildi. Ateş gözlerini kaçırarak İpek'in elindeki kitabı aldı ve rafa geri koydu...

                              ***

Telefonun zil sesiyle birlikte Ateş'ten müsaade isteyen İpek koşarak üst kata çıktı.

Konuşmasının bitmesi ardından telefonu kapattı ve etrafa bakınmaya başladı. Ateş'in gardrobunu açıp kıyafetlerine göz gezdirdi. Çok geçmeden Ateş yanında belirdi.

A: Heyyy sen nabıyorsun burda, kıyafetlerimi mi kokluyosun yoksa, İpek hocamm?? Telefon bahanesiylee...

İpek kulak vermeden kıyafetleri göz ucuyla takip etti.

İ: Bunu hatırlıyorum. Ajda Pekkan konserine giderken giymiştin, üniversitedeyken. Gerçi bunların hepsini üniversitedeyken giyiyordun. Hala nasıl duruyorlar?

A: Duruyorlar işte İpek, boşversene. Hadi gel, aşağı inelim.

İ:Bak burada ne varr?? Günlük mü tutuyordun sen bakim...

Bir çırpıda sayfalarını açarak okumaya başladı...

A: O özel bir eşya, saygı göstermelisin.

İ: "Değişim rüzgarları bu gece fena halde esiyor."

A:Hayır okuma ya okuma!

Günlüğü Ateş'ten kaçırmak amacıyla arkasına sakladı. Ateş geri çekilerek kulaklarını isaret parmaklarıyla tıkadı ve "Hayır" diye bağırarak aşağıya indi. İpek ise kaldığı yerden yalnızca kendinin duyabileceği ses tonuyla okumaya devam etti.

İ:"İpek, isminin bu kadar güzel olabileceğini kim bilebilirdi ki?..... Ne güzel bir yüz, ne güzel bir ruh! Dudaklarım 'merhaba arkadaşım' derken kalbim 'merhaba geleceğim' diyordu. Artık kendimi bile tanımıyorum. Ateş ikiye bölündü. Açıkçası pek umrumda değil çünkü diğer yarımda İpek var."

İpek son cümlenin verdiği melankoliyle yatağa uzandı.

                          ***

İpek FularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin