Chuuya Samsa, kâbuslarla dolu rüyasından uyandığında kendisini yatağın içinde dev gibi bir yorganın altında ezilirken buldu.
Gözleri sabah ışığından dolayı hafifçe yanarken parmaklarıyla onları ovaladı ve tavanına baktı. Tavanı her zamankinden çok daha büyük ve uzak görünüyor gibiydi. Esneyerek doğrulmaya çalışırken yorganı üzerinden atmak için epey efor sarf etti. Hep yaptığı gibi ayaklarını yatağından sarkıttı ve yere basabilmek için kendini aşağı bıraktı. "Ahh! Siktir!"
Ufak bir patırtı ile parkenin üzerine düştü. Ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bir hali vardı, kafasını yatağına çevirdiğinde karşısında devasa bir duvar buldu. Sanki yatağı gitmişti ve yerine, kendinden 5 kat uzun bir duvar dikilmişti. Sabah mahmurluğu bir anda yüzünden silindi ve odasına şöyle bir göz gezdirince dehşete düşerek bağırdı. "Ne oluyor burada amına koyayım?"
Her şey devasa boyutlardaydı ve beyni çalışmayı durdurmuş gibi sadece etrafına bakıyordu.
"Bu bir kamera şakası olmalı..." Kendi kendine mırıldanırken odaya göz gezdirdi. Muhtemelen bir yeteneğin saldırısına uğramıştı. Evet kesinlikle olan şey bu olmalı diye düşündü ama sonra tüm bunların bir rüya olduğunu varsaymak da mantıklıydı. Kendini çimdiklemeye başladı ama bu kolunda morluk oluşturmaktan başka bir şeyi değiştirmedi. Tam anlamıyla sinirden kuduruyor ve sürekli küfür edip ne yapacağını düşünüyordu. Yeteneğini kullanarak yükseldi ve ani bir kararla açık kapıdan geçerek oturma odasına geçti. Kendini hızla büyük ve yumuşak koltuğuna bıraktı. Evindeki her şey... Her şey çok büyük görünüyordu. Kitaplığındaki kitapların biri üstüne düşse muhtemelen ezilirdi, şarap şişeleri yüksek binaları andırıyor ve kadehleri küvet gibi duruyordu.
Ne yapacağını düşünürken üzerindeki çizgili pijamalar birden gözüne battı ve üzerini değiştirmek istedi. Yeteneği ile tekrar havalandığında oturma odasından, yatak odasına kadar yürüdüğünü düşünemiyordu. Çok uzun bir mesafeydi, özellikle boya kalemi boyutunda birisi için...
Hızla önünden geçtiği şapka askılığıyla durup turuncu şeritli şapkasına mavi gözlerini dikti. Şapka askısı... Ahşap, birkaç tutma kolu bulunan şapka askısı... Dazai... O bandajlı piç kesinlikle etkisi altında olduğu bu yeteneği sonlandırabilirdi. "Sensen nefret ediyorum orospu çocuğu ama başka çarem yok." Kendi kendine söylene söylene yatağının baş ucundaki komodine uçarak üstüne indi. Telefonunun, ayağı büyüklüğündeki açma tuşuna basıp bir akvaryum camı misali olan ekranına baktı. Mafyadan altı cevapsız arama... Eğer mafyadakileri ararsa ne olacağını düşünmek bile istemedi. Evet, saygı gören bir mafya yöneticisiydi ama küçük bedeni... Gülünçtü. Cevapsız aramaları yanıtsız bırakıp rehbere girerek Dazai'i buldu.
Bayat Uskumru Aranıyor...
Kulağına olması gerekenden daha yüksek gelen arama sesiyle sabırsızca ellerini yüzüne kapattı. "Aç şu telefonu, lanet olas-"
"Chuuya?" Dazai'nin şaşkınlık dolu sesi 'eski' partnerinden bir arama beklemediğini kanıtlıyordu, üç yıldır görüşmemelerinin de etkisi olabilir tabi bu...
"Beş dakika içine evimde ol, orospu çocuğu."
"Ne?"
"Beş dakikan var, Dazai. Eğer altıncı dakikada kapımı çalarsan seni sikerim." Dazai'nin kahkahası kulağına dolarken yüzünü buruşturdu. Gerçekten yardım isteyecek başka kimseyi bulamamış mıydı?
"Anlamıyorum, Chuuya. Sorun ne?" Nefesini bıkmış bir şekilde verdi, Chuuya. "Dazai, bana bir şey oldu. Ve lanet olsun ki yardımın gerek."
"Senin? Bana ihtiyacın var? Hayır teşekkürler muhtemelen beni mafyanın tuzağına düşürmeye çalışıyorsun." Telefonun diğer ucundan gelen eğlenen tınıya büyük bir nefretle bağırdı, küçük olan. "Seni tuzağa düşürmekle uğraşmazdım, orospu çocuğu direkt gırtlağını keserdim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Waves | Soukoku
Fanfiction||| "Bugün kendimi incittim Hâlâ hissedebiliyor muyum, göreyim diye Acıya odaklanıyorum Gerçek olan tek şeye" ||| Dazai Osamu + Nakahara Chuuya (Soukoku) Soukoku One-Shots | Angst | Fluff | Smut | AU | Bungou Stray Dogs ⓒ