Ertesi gün kızların hepsinde bir durgunluk hakimdi. Zülal konuşmak ya da olanları anlatmak istemiyordu. Zülal, Umay'a dün akşam Teoman'la buluştuğunu söylese, Umay onu asla rahat bırakmazdı.
Deniz'in konuşmasıyla sessizlikleri son buldu. "Ee ne bu haliniz kızım, Karadeniz'de gemileriniz mi battı?"
Zülal ve Umay aynı anda "Birşey olmadı. " dediler. Seslerinden yalan söyledikleri çok açıktı. Deniz "Beni mi atlatmaya çalışıyorsunuz? Şu an yalan söylediğiniz gayet açık ve bugün ikiniz de ne olduğunu anlatacaksınız!" Deniz'i ilk defa bu kadar kızgın görmüşlerdi. O hep gülümser ve espiri yapardı. Tabi en yakın arkadaşlarından olanları saklamalarının doğru olmadığını biliyorlardı. Sessizlik içinde sınıfa çıkıyorlarken Zülal, Teoman'ı görmüştü. Teoman ise Zülal'i görmezden geldi. Zülal şaşırmıştı. Onun dün dedikleri hala aklındaydı. Neden Teoman'ı tanımalıydı? Elbette bunları Teoman'a asla soramazdı. Hatta büyük bir ihtimalle asla onun olduğu ortamda bile bulunmazdı. Hayatta olduğu için şanslı olduğunu düşündü. Teoman düşündüğünden daha güçlüydü ve ona o tenha yerde istediğini yapabilirdi. Bunu düşünmenin bir anlamı yok diye geçirdi içinden ve sınıfa girdiler.
Sınıfta herkes Zülal'e doğru bakıyordu. Umay "Bakmayı kesin burda ayı oynamıyor." deyince herkes kendi işiyle ilgilenmeye başladı. Umay "Zülal bunların neden sana baktığı hakkında bir fikrin var mı? " dedi, Zülal "Bilmiyorum" diyebildi sadece ama Umay haklıydı okula girdikleri andan beri Zülal'i gören herkes şaşkınlıkla ona doğru bakmaya devam ediyordu. Zülal'in birşeyden haberi yoktu. Teoman'la ilgili mi diye düşündü. Dün akşam yanına gitmişti ve olayın böylece kapandığını düşünmüştü. Yoksa Teoman hala onunla uğraşmaya devam mı edecekti? Aklından geçen düşünceler Deniz'in konuşmasıyla son buldu. "Birisi ne olduğunu anlatmaya başlayabilir mi?" Zülal Deniz'e doğru baktı. Umay'da ne olduğunu merak ediyordu. Deniz "Seni dinliyoruz Zülalciğim." demişti.
Zülal kızların elinden kaçışı olmadığını biliyordu. En doğrusunun onlarla paylaşmak olduğunu düşündü. "Dün Umay'la ayrıldıktan sonra yine biriyle çarpıştım. " Umay'la Deniz bu kez gülmüşlerdi. Zülal aslında sakar bir kız değildi ama son zamanlarda ki halleri gerçekten değişikti. Umay "Neyse canım sen bize aldırma anlatmaya devam et." dedi. Zülal gözlerini çevirdi "İşte sonra çarptığım kişiye bakmadan özür diledim ve yere düşen kitaplarımı toplamaya çalıştım. Tam o sırada hala başımda olan kişi "Yine sakarlık yaptın" dedi. Yukarıya doğru başımı kaldırdım ve o kişi Teoman'dı."
Umay bunu beklemiyordu Deniz'le şaşkın bir ifadeye bürünüp Zülal'i dinliyolardı. " Bana "Ödeşmek için iyi bir zaman gibi görünüyor, bu akşam okulun önünde benimle buluşacaksın" dedi. Bunu yapmayacağım dedim ama saat sekizde söylediğim yerde deyip gitti." Umay bile bunu beklemiyordu. Zülal'e gitmedin değil mi?" diye sordu. Zülal başını olumsuz anlamda salladı. Umay "Nasıl gidersin? Sana ne yapabileceğini bile bilmiyorsun. " dedi, gerçekten çok kızmıştı. Zülal'e döndü "Gidince ne yaptı, anlat" dedi. Zülal "Okulun olduğu yere tam sekizde gelmedim. Belki geri dönmüştür diye düşünmüştüm fakat Teoman hala orada beni bekliyordu. Yanına yaklaştığımda bana "Geciktin Zülal" dedi. Evet dedim ve bana "Arabaya bin" dedi. Binmeye niyetim yoktu. Beni çekiştirdi ve zorla arabaya bindirdi. Nereye gittiğimizi sordum cevap vermedi ve yarım saatlik bir yolculuktan sonra bana "İn." dedi. Geldiğimiz yerde kimse yoktu ve bana ne yapacağını bilmiyordum. Yanıma yaklaştı ellerimi havaya kaldırıp "Bana bu ellerle mi tokat attın" diye bağırdı. Cevap vermedim. Daha sonra "Gerçekten çok şanslısın. Bana bu tokadı atan bir erkek olsaydı onu yaşatmazdım." dedi. Onu haksız buluyordum. Yaptığı şeyden sonra benim ona bu tepkiyi vermem gayet normaldi. Bende ona döndüm ve "Sen kolaları üzerime dökerken iyiydi ama değil mi? " diyerek bağırdım sesim yüksek çıkmıştı. Bana döndü ve alay edercesine güldü sonra baya yaklaştı aramızda yok denecek kadar az bir mesafe vardı. Kulağıma eğildi ve "Kim olduğumu öğrensen iyi olur güzelim" diye fısıldadı, geri çekildi. Hala olayın şokunu yaşıyordum gözlerime baktığını farkettim. Sakin bir sesle "Gitmek istiyorum" desemde korktuğum her halimden anlaşılabilirdi. Beklemediğim bir tepki gösterdi. "Arabaya bin ve evinin olduğu yeri tarif et." demişti. Edemem diyemezdim. Ona evimin yolunu tarif ettim. Beni eve bıraktı ve gitti."
Kızlar donakalmıştı. Umay kendine gelmek için silkelendi ve Zülal'e "Ne olursa olsun gerçekten ucuz atlatmışsın. Orada sana zarar vermemesi büyük mucize." dedi. Gerçekten öyle miydi? Kafam çok karışmıştı. Beni sadece uyardı. Ne yapmam gerektiği konusunda kararsız kalmıştım. Yalnız kalmak istiyordum ve kızların yanından ayrılıp bahçeye doğru yürümeye başladım.
Teoman, Rüzgar ve Egemen her zaman ki yerlerinde oturmuş Egemen'in anlattığı bir şeye gülüyorlardı. Onlara doğru bakarken bir an Teoman'ın bana doğru baktığını farkettim. Beni görünce yine önüne doğru yöneldi ve Rüzgar ve Egemen'le konuşmaya devam etti. Anlam veremiyordum. Dün bana dediği şeyler ya da bana yaklaşıp kulağıma fısıldayışını düşündüm, tuhaf bir şekilde Teoman'ı etkileyici bulduğumu farkettim. Bunu asla ona söyleyemezdim. Kendi içimde kalmalıydı. Güneşte parlayan sarı saçları ve pürüzsüz beyaz teni gerçekten ona çok yakışıyordu. Etkileyici bakmayı biliyordu belki de bu yüzden ondan etkilenmiştim. Zülal, neyse diye düşündü. O zengin ve ukala. Asla öyle biriyle birlikte olmam. Dün bileğini çok kötü sıkmıştı ve hala aynı yer morarmış görünüyordu. Bir süre koluna baktı ve gömleğini kapattı. Kızlar Zülal'e çağırıyordu. Bu kadar düşünmenin fazla olduğunu düşündü ve kızların yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜFLER
RomanceLise arkadaşlıkları, kalp kırıkları, geçmişler ve sınav telaşı. Üç ayrı arkadaşın beraber yaşadıkları. Birazcık aşkta eklense, herşey karışır mı dersiniz?