Saatine baktığında 01:46 yı gösteriyordu. Uzunca bir süre hızlı hızlı yürümüştü ve sonunda bu şehirden, yaşanmışlıklardan, öfkesinden kurtuluşa gelmişti.
Kafasını kaldırdı ve büyük harflerle yazan TCDD yazısını okudu. En yakın saatte ki trene bilet almak için içeri girdi. Güvenliğe yaklaşarak "Nereden bilet alabilirim?" diye sordu. Güvenlikçi elini kaldırarak karşıdaki yanyana dizilmiş 3 tane yazhane görünümünde ki masaları işaret etti, "Orası sana yardımcı olacaktır." dedi.
Kısa kesilmiş saçı, sakalsız suratı ve üzerindeki pahalı duran takım elbiseyle sanki memur değil de düğünden kaçmış bir damadı andırıyordu. Sert ses tonuyla "İyi geceler. Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi bizim damat. "En yakın tren saat kaçta?". "Nereye olacaktı?". "Her yer olabilir en yakın treni istiyorum.". "Tabi hemen bakıyorum." ufak bir sessizliğin ardından "02:15 te yani 26 dakika sonra" diye devam etti. "Tamam alıyorum.". Parayı ödetikten sonra dışarı çıktı ve cebinden çıkardığı sigarayı yaktı, tam kapatıp yerine koyacaktı ki paketin içine baktığında 2 tane sigarası kaldığını gördü. Gözleriyle etrafı taramayı başladı. Sol çaprazındaki tekele doğru hareketlendi. Winston marka sigarasını cebine koyarak dışarı çıktı. Tekrar garın önüne geldiğinde aldığı bileti açtı. "Varış Yeri: ESKİŞEHİR" yazıyordu.Hiç bilmediği tanımadığı bir yerdi. Sigarasını bitirip tekrar gara doğru hareketlendi. Garın kapısında biletindeki Eskişehir yazısına tekrar baktı ve Bismillah diyerek gara girdi.
Treni çoktan istaona giriş yapmıştı. Trene girdi ve onun için ayrılmış olan koltuğa geldiğinde çantasını kucağına alarak oturdu. Dışarıyı izmeye başladığında yavaş yavaş yolcular da yerlerine oturmaya başlamışlardı. Çok geçmeden yol boyunca ona eşilk edecek olan yan koltuğun sahabi geldi. Orta yaşlı iyi giyinimli, saçı özenle taranmıştı. Parfüm kokusu o kadar çoktu diğer vagonlardan dahi kokusu alınabilirdi. Anlamadığı şey gece yoluluğu yapacak olan birisinin bu kadar çok parfüm sıkmasıydı.
"Umarım çok konuşmuyordur" diye geçirdi aklından. Kaıpıların kapandığını ve nereden geldiğini anlayamadığı bir ses -kaptanın sesi- "İyi yolculukar" diyordu. Trenin yavaş yavaş hareketinden sonra hızlanmaya başlanması etrafındaki insanların uykusunu getirmişti. Yarım saat sonra yanındaki Parfüm Şişesinin de uykusu gelmişti. Çantasından çıkardığı kulaklığı taktı ve gözlerini yola kilitledi.
3-4 saat sonra güneşin doğuşuna tanıklık ediyordu. Artık Eskişehir evleri gözükmeye başlamıştı. İçinde yine buruk bir sevinç ve heyecan vardı. Kaptanın "Günaydın. Yarım saat sonra Eskişehir Garı'nda olacağız." anonsuyla yolcular bir bir kendilerine gelmeye başlamışlardı.
Sonunda yeni hayatının başalyacağı yere, Eskişehir'e gelmişti. Gardan çıktı ve cebinden çıkardığı sigarasını yaktı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aptal-Zeki
Misterio / SuspensoO sadece sonuna kadar adını açıklamayan bir dost. Kimse onun ailesini veya yaşantısının bilmiyor. Ne zaman ne yapacağını bilmiyor, aklından geçenler okunamıyor. Her an her şeyi yapabilecek biri. Bazen çok zeki bazen ise çok aptal. (İmla veya yazım y...