KORKU*

68 4 1
                                    

Tek başımaydım yalnızdım ve korkuyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum elimin ayağımın dolaşmasına engel olamamak bütün benliğimi süründürmüştü. Korku bedenimi sarmış en ufak bir sarsıntıda ruhuma derin yarıklar açıyordu. Bitmesini istediğim anlar daha bitmedi dercesine yaşanmaya başlamıştı. Engel olamadığım için kendime kızıp geçemedigim yetmiyormuş gibi bütün bu yükü omuzlarımda taşıyordum.

Odadan gelen bağırışmalar, cığlıklar ,haykırışlar , beni daha büyük bir karanlığa sürüklüyordu. Düşmüştüm ama elimden bir tutanım bile yoktu. Kocaman kayalık bir dağı tırmanıyor ama her tırmanışımda işte zirvedeyim derken yere çakılıyordum. Bunun gibiydi yaşadıklarım.

Ve bir ses daha..

Kapı sonuna kadar gıcırdayıp açılmış ardından ise sertçe kapanmıştı. Cesaretlenebilmek için ellerimi yumruk yapmış keskin sandığım bakışlarımı yöneltiyordum etrafıma. Geride kalan cesaretimle üç adımda kapıya yöneldim ,açtım ve ağlayan anneme hayranlıkla baktım bir kez daha. Büyük ela gözleri vardı annemin.Göz yaşları yüzünü parlatmış, dolgun dudakları kızarmış, beyaz teyniyle uyum sağlamıştı. Sertçe kapanan kapının sadece kendimi etkilemediğini o an anladım. Bir kapının kapanması insanları nasıl üzebilirdi ki ?
Ama diz cökmüş halimle ağlayan annemi ve onu izleyen kendimi düşününce kapanan şey sadece kapı değildi..
Annem neden ağlıyordu ? Ben neden bu kadar korkuyordum ? Nerdeydi benim cesaretim, korkmazdım hani.. yine ayağa kalkmam gerekiyodu. Her zaman olduğu gibi. Durduğum yerden yalpalayarak annemin yanına gittim, annemin göz yaşlarını silmek için yeltendiğimde ön kapıdan gelen seslerle bir kez daha irkildik. Annem telaşlanmış ne yaptığını bilmeden hızla hareket ediyor ellerini başında birleştirip hızla bir şeyler mırıldanıyordu. Oturduğum yerde kalakalmıştım. Kendimi iyi hissetmediğim yetmiyormuş gibi annem beni daha da cok korkutuyordu. Kapıya baktığımda anılarıma gitmekten kendimi alıkoyamadım. Kapmızın yanında dört gözlü bir penceremiz vardı. Babamla çivilerini çakmış, çicek desenli perdeyi ellerimizle asmıştık. Renginde anlaşamadığımız için malledeki bütün komşulara sorup sonucun aksine yine istedigimiz renge boyamıştık. Belki en güzel anımdı. Ama camda görülen siulet beni anılarımdan koparmış tek bir hareketle camı yerlebir etmişti. Ona göre sadece bir cam olabilirdi fakat o adam onun hatırasını parçalara ayırmış küçük kalbine bütün bu parçaların batmasına neden olmuştu. Ellerime damlayan damlalar ağladığımın tuzlu kanıtıydı. Kendime bir türlü engel olamamam beni daha beter hıçkırıklara boğuyor daha güçsüz yapıyordu.

Kalbim parçalanmıştı zaten, ama o adam sanki bu parçaları un ufak ediyor nefes almamı zorlaştırıyordu. 13 yaşında cılız bir kızın daha ne kadarını kaldırabiliceğini kendi kendime soruyor ama içimde ki o lanet ses bir türlü beni teselli edemiyordu! Giren adam iri cüssesiyle her yeri kırıp geçiriyor annem ise onu durdurmaya çalışmıyordu bile. Kimdi bu adam ?
Neden böyle yapıyordu ?
Annem gücü yetmeyeceği için mi engel olmaya çalışmıyordu. Evet evet. Kendisi gibi anneside korkuyordu yoksa engel olurdu değil mi? Koltuğun yanına küçük bedenimi sıkıştırıp olan biteni anlamaya çalışıyor ,korkmama rağmen tüm düşünceler beynime hükmediyordu.
Kafamı kaldırdığım da gördüğüm dehşet verici manzara beni düşünmekten alıkoymuş bi anda gerçek hayatın acı dolu tadını iliklerinde hissettirmişti. Ağzımda oluşan ekşi tat midemi bulandırmıştı,dehşetin vucut bulmuş haliydim. Annem fayansların üstünde yüz üstü yatmış gözlerini kırpmadan bana bakıyordu.. sarı saçları darmadağınık ,kulağının arkasından akan kıpkırmızı kan güzel yüzünde yavaş yavaş dağılıyordu. Ortada yayılan cığlığın kendimden geldiğini çok sonra farkedebilmiştim. Ama ben daha hiç bisey anlamamışken, bütün duygularımın esiri olmuşken , uyuşmuşken iri cüsseli adam bana doğru yönelmiş yavaş adım atarak geliyordu..

Aniden yatağın içinden kalkmış yanan gözlerimi oğuşturmaya daha şiddetli ağlamaya başlamıştım. Anılardan bir türlü kurtulamıyordum. Ağlamama engel olamıyordum yada engel olmaya çalışmıyordum. Gözyaşlarım kuruyana kadar anılarımada yaşadığım hayatada ağlayabilirdim.. Holüm ışığı yandı. Ve görevli kadın içeri girdi. Bütün içtenliğiyle "yine mi kabus gördün kızım "dedi şevkat dolu o ince,titreyen sesiyle. Kabus değildi bu,onun anılarıydı. Hemde bir türlü kurtulmayı başaramadığı anıları , yaşanmışlığıydı. Başıma öne eğdim fısıldarcasına "evet" dedim. Bu kadını seviyordum. Beni teselli etmenin yolunu hep bulurdu. Sanki ben burdayım seni anılarından kurtarıcam der gibi sıkıca sarıldı bana. Ayrılmak istemiyordum,onun kollarının gevşemesiyle geri çekilip "beraber uyusak "dediğimde yüzünde oluşan tebessümle "bence dışarı cıkalım"demesiyle kocaman gülümsemiştim. Yine başarmıştı. Elimden tuttu holden gecip sokak kapısına yöneldiğimizde " şimdi sen hava al diye bütün oksijeni bizim bahçeye topladım, ki sen rahat uyuyabilesin " dediğinde gülümsemekten kendimi alamadım. "Bahceye cıktıgımızda söz veriyorum o topladığın bütün oksijeni ben kullanıcam "dedim. Ama rahat uyumak mı? Bunun için ona ne kadar söz versemde tutamazdım. Kac sene geçmiş olsada hiç bişey bitmemişti. Açılan kapılar kapanacaktı. Daha yaralarım yeni açılıyordu. Zayıftım,gücsüzdüm, korkaktım belki ama kalkıcaktım. Kendime olan güvenimle aynı babama çekmiştim bence. Annemle ne çok tartışırdık. Babama benzediğimi itiraf etmesede oda bilirdi. Huyumda yüzümde babama benzerdi. Annemin ela gözlerine karşılık keskin mavi gözlerim vardı, sarıya kaçık upuzun saçlarım vardı. He tabi "seni güzel gösteren gülümsemen" derdi babam. Gülümsememi severdi babam anneme benzeyen tek ortak parçamız olduğu için. Düsüncelerimi rafa kaldırıp,
görevli kadınla cıktığımız balkonda bütün oksijeni ciğerlerime çektiģimde onu gördüm. Cigerime oksijen mi cektim dedim ben. Çekemeyip öksürüğe bogulduğumda görevlinin " iyi misin yavrum ? " demesini duymazdan gelerek onunla göz göze gelmemize izin verdim. Aslında iyi bir vucudu vardı. Açık kahve gözleri ve yapılı dudakları. Ama etkilenmiyordum. Gözleri mavi olmalıydı, teni bembeyaz. Ama bişeyler beni çekiyordu. Kavruk tenine baktıkça kokusunu merak ediyordum. Bazen yaşadıklarıma ara verip onu düşünüyordum. Gülümsemesi ne kadar içtendi. Bi kez yemekhanede bütün tepsileri yere düşürdürdüğümde daha dogrusu popomun üstüne çakıldığımda bana bakıp gülümsemişti. Yanıma yavaşça gelip elimden tutmuş beni tepsi yığınından kurtarmıştı. Rezil olmamıştım bence. Olamuşta olabilirdim. Ama umrumda olmadığı kesindi. Bütün delici düşüncelerimin arasına onu serpiştirmem şiddetli yağmurdan sonra gelen o mis gibi toprak kokusuna benziyodu. Rahatlatıyor sonra eski haline dönüyordu. Acılar 5 sene içinde bitti sayılabilirdi belki ama daha yeni başlanıyordu. Rüyaları , düşüncelerinin devam ediyo olması kanıttı onun için.
Bir gün, gün yüzüne cıkıcaktı herşey çıkmak zorundaydı..

İmkansızdı(!) belki.
Ama başarıcaktım.
Çünkü ben babamın kızıydım.

YALNIZ KALPLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin